Uzunca bir aradan sonra tekrar merhaba arkadaşlarUzunca bir aradan sonra tekrar merhaba arkadaşlar. Konu yeni mesajlar aldığı için hem bir güncelleme yapmak hem de eğer isteyen olursa bu konuda sohbete devam etmek isterim. Birazcık uzunca bir yazı olacak ama sonuna kadar sabrederseniz işe yarayacak şeylerden de bahsedeceğim. Uyarımı şimdiden yapayım da bana sonra kızmayın

İlk ekstrasistollerimi farkettiğimde yıl 2014'tü malumunuz. Tabi bu arada hem tez çalışmamdan ötürü hem de bu ekstrasistollerden ötürü vücut geliştirmeyi bırakmak durumunda kaldım. O dönem birkaç ay sürdü ve nasıl olduğunu bilmediğim şekilde geçti ve 2 seneye yakın hiç uğramadılar yanıma. Bu arada evde ufak ufak ağırlık çalışmaları da yaptım. 2016'nın başında 2 hafta kadar reflü şikayetleri çektim. Göğüste yanma, şişkinlik, geğirme isteği... Hatta sanıyorum ki bu şikayetlerin başlangıcı çok afedersiniz, bilgisayar başında otururken gaz çıkardıktan ve o gazın yukarı doğru çıktığını hissettikten sonra başladı. Midemin üzerinde göğsümün ortasında bir şişkinlik yürüdü gitti sanki. Aslında reflü şikayetlerim eskiden beri vardı ancak hiç böyle yoğun değillerdi. Devamındaki reflü şikayetlerinin ardından bir gece bir türlü uyuyamadım ve kalp atışlarım değişmeye başladı. Huzursuzluk hissi kalp çarpıntılarına döndü. Yattığım yerde kalbim 180'le koşmaya başladı. İlk defa böyle birşey yaşadığım için panikledim. Balkona attım kendimi. Derin derin nefes alıp vermeye başladım. Kendimi sakinleştireyim dedim, yok, olmuyor. Karşı komşumuz doktordu, gecenin 03.00'ünde çaldım zillerini anlattım derdimi. Sağolsun dinledi kalbimi hemen, doktorluk bir durum yok şu an taşikardiyak bir atım şekli yaşıyorsun dedi. Eve geri döndüm, kapıdan girdikten sonra inanılmaz bir yorgunluk hissi bastırdı. Sakinlemeye de başlamıştım. Yatağa girdim tekrar, kısa sürede de uyumuşum. Bu noktadan sonraki 1 sene epey sevimsiz geçti diyebilirim. Artık nur topu gibi bir panik bozukluk sahibi olmuştum. Üzerime bir huzursuzluk hali yapışmıştı artık. Otururken içimde kalkıp koşma isteği, yerinde duramama, huzursuz bacak sendromu, elleri koyacak yer bulamama, odaklanmada güçlük çekme... Biz bunların toplamına anksiyete diyoruz. Ve tabi gün içinde ara ara gelen panik ataklar, ritm bozuklukları, ekstrasistoller, kollarda uyuşma, ortama yabancılaşma hissi... Hemen her panik bozukluk sahibi gibi ben de önce vücudumdan şüphelendim. Bir yerlerde bir sıkıntı olmalıydı. Kalbimde bir sorun olmalıydı. Ama doktora gitmek için de epey bekledim niyeyse. Çünkü önce kendimi anlamak istemiştim. Hem psikolojik gibi hem de fizyolojik gibi hissediyordum problemi, arada kalıyordum. Birkaç ay da bu şekilde sıkıntılarla geçti. Yürüyüşlere çıkamaz oldum. Yüzmeye gidemez oldum. Ara ara evden bile çıkmadığım günler oluyordu. Sık sık yatakta vakit geçiriyordum. Kitap okuyordum. Efor sarfetmemeye çalışıyordum ki kalbimin gümbürtüsünü duymayayım. Eskiden yaptığım hiçbirşeyi yapamaz olmuştum kısacası. Oysa çok değil bu yaşanan dönemden 1 sene öncesine kadar yamaç paraşütüyle atlayıp, haftanın 3 günü dağ tırmanışı yapar, dalış yapar, hiç durmaksızın 45 dakika yüzer, 100 kişinin önüne çıkar şarkı söylerdim. Tüm bunlardan sonra geldiğim noktayı düşünüp, kendime yediremeyip daha da üzülürdüm. Sonra okuduğum kitaplar, izlediğim videolar ve araştırmalarımla birlikte bu şekilde olmayacağına karar verdim. Zorla da olsa yapmadığım şeyleri ufak ufak yapmaya başladım. Küçük küçük yürümeye, arkadaşlarımla daha uzun vakit geçirmeye, kendimi dinlemeyi bırakmaya çalıştım. Kardiyoloji randevusu aldım; sıkıntılarımı anlattım ve tetkiklere başlandı. Kan değerleri, ekg, eko, efor, holter... Gerekli herşey yapıldı. Kalp kapakçıklarımdan birinde ufak bir çökme dışında hiçbir problem görünmüyordu. Kapakçıktaki durum da sızdırma yapmıyor, tehlike oluşturmuyordu doktorun dediğine göre. Araştırmalarım da bu yöndeydi. Sadece okuduklarımdan bazılarında kapakçık problemlerine sahip insanların heyecan, anksiyete, panik atak sahibi olabileceğinden bahsediliyordu. Hayat tarzıma zaten dikkat ediyordum, daha da özen göstermeye başladım; sabah erken kalkıp erken yatmaya başladım, kahve ve çayı bıraktım, bitki çaylarına yöneldim. Alkolü ayda yılda bire düşürdüm, sigara zaten içmiyordum. Yediklerime daha da dikkat etmeye başladım. Peki son durum ne diye sorarsanız: hala tam olarak geçmiş değil problemler. Nadiren de olsa ekstrasistol yaşadığım oluyor ama panik atağa çevirmiyor artık pek. Biraz daha rahatladım bu konuda. Ayrıca eskiden yaptığım çok şeyi yapıyorum. Ara sıra sıkıntılansam da her gün interval yapıda doğada 45-60 dakika yürüyüş yapıyorum. Günlük rutin işlerimi yapıyorum, yemek yapıyorum, arkadaşlarımla tekrar olur endişesi yaşamadan görüşüyorum. Mide için henüz kontrole gidemedim ancak kudret narı ve panto kullanıyorum. Midemde sıkıntı yaşadığımda vücudumda da huzursuzluk ve ekstrasistol olduğunu hissediyorum. Ve farkettim ki tedirginlik, endişe, tereddütler anksiyeteyi ve ekstrasistolü arttırıyor. Her gün yeşil çay, melisa, rezene gibi rahatlatıcı çaylar yanında her akşam sarı kantaron ile kediotu çayı demleyip içiyorum ve bunun kesinlikle faydasını gördüm, tavsiye ederim. Bir de alıç macunu, reçeli, her türlüsü ekstrasistol ve ritm bozukluklarına iyi geliyor. Ömrüm boyunca bununla yaşamaya niyetim yok, benimle nereye kadar gelecek bilmiyorum ama hep söylenilen birşey var bu rahatsızlık hakkında: "ona yokmuş gibi davranmayın, onun sizinle oluşunu kabul edin ve ona alışın ki kaybolup gitsin." İyi bir psikoloji de lazım bunu yapabilmek için. Bizim memlekette ne yazık ki pek kolay değil bu iş ama bir şekilde olmak zorunda. Mideyle ilgili tetkikleri yaptırdığımda da bir güncelleme yaparım. Sizlerin fikirleri, görüşleri, soruları varsa dinlemek, yanıt vermek isterim. Paylaşmaktan çekinmeyin lütfen.