bu güne kadar kaç kitap okudunuz?

dün bu konu beni bazı düşüncelere itti ve bu mantalitenin özüne inme ihtiyacı hissetim. ve nedenini buldum.

bugüne kadar hep yönlendirildim veya ihtiyacım doğrultusunda kitap okumaya alıştım çünkü okumam gereken kitaplar vardı ve zamanımda kısıtlıydı. belkide bu ikilem arasında gdip gelmişimdir. belki birgün emekliliğimde bu kitapları okuma fırsatım olabilir. artık ihtiyacıma göre değil canım ne isterse onu okuyabileceğim. ama günümüz şartları doğrultusunda rakiplerimi elemek ve en iyi olma yolunda herdalda derece yapmak istiyorum sonucu her ne olursa olsun hayatımdan tavizler vermekteyim. televizyon izlemiyorum film izlemiyorum hafızama gereksiz olan hiç birşeyi vermiyorum. sadece haftada 1 2 gün kendime vakit ayırıp güzel bir doğa gezisi yada balık keyfi yapıyorum. yani anlayacağınız dostlar bazen düşüncelere dalmadığım söylenemez belkide ben kendimi çok kasıyorum belki birgün pişmanda olabilirim gençliğimi doya doya yaşayamadığım için ama şartlar bunu gerektiriyor sistem benden bunu istiyor hem uğraş verip hem eğlenceli boş bir hayat yaşayamıyorum. ee olanlarda var üniversitede ailesi zengin olup klinik uygulamalarında gazete okuyanından her çeşidi biraz off topic oldu fakat içimi dökme fırsatı doğdu foruma teşekkür ederim. hiçbukadar rahatlamamıştım. sanırım dertleşmeye yazsam daha yerinde olacaktır. fakat dün yazılanları okudum ve uzun uzun düşündüm. galiba sonuç bu.
 
Çok başarılı bir başlık olmuş.Ben ortalama 100'e yakın kitap (%70 Roman) okumuşumdur,genelde Roman yazarı olarak Jean-Christophe Grange'nin yazdıklarını takip ediyorum.İnsan isterse kendine mutlaka zaman yaratabilir düşüncesine katılıyorum,ve uyguluyorum.Burada kitap okuma alışkanlığının had saffada olması beni sevindirdi, muhattabım olan kişilerin kültürel düzeyleri benim için önemli,saygılar...
 
dün bu konu beni bazı düşüncelere itti ve bu mantalitenin özüne inme ihtiyacı hissetim. ve nedenini buldum.

bugüne kadar hep yönlendirildim veya ihtiyacım doğrultusunda kitap okumaya alıştım çünkü okumam gereken kitaplar vardı ve zamanımda kısıtlıydı. belkide bu ikilem arasında gdip gelmişimdir. belki birgün emekliliğimde bu kitapları okuma fırsatım olabilir. artık ihtiyacıma göre değil canım ne isterse onu okuyabileceğim. ama günümüz şartları doğrultusunda rakiplerimi elemek ve en iyi olma yolunda herdalda derece yapmak istiyorum sonucu her ne olursa olsun hayatımdan tavizler vermekteyim. televizyon izlemiyorum film izlemiyorum hafızama gereksiz olan hiç birşeyi vermiyorum. sadece haftada 1 2 gün kendime vakit ayırıp güzel bir doğa gezisi yada balık keyfi yapıyorum. yani anlayacağınız dostlar bazen düşüncelere dalmadığım söylenemez belkide ben kendimi çok kasıyorum belki birgün pişmanda olabilirim gençliğimi doya doya yaşayamadığım için ama şartlar bunu gerektiriyor sistem benden bunu istiyor hem uğraş verip hem eğlenceli boş bir hayat yaşayamıyorum. ee olanlarda var üniversitede ailesi zengin olup klinik uygulamalarında gazete okuyanından her çeşidi biraz off topic oldu fakat içimi dökme fırsatı doğdu foruma teşekkür ederim. hiçbukadar rahatlamamıştım. sanırım dertleşmeye yazsam daha yerinde olacaktır. fakat dün yazılanları okudum ve uzun uzun düşündüm. galiba sonuç bu.

Atakan bu boyutunu düşünmemiştim, siz tıp doktorlarının hayatınız uzun bir eğitim, üniversiteden çok sevdiğim bir arkadaşımın eşi dahiliye uzmanı bir başhekim, onlarda kaldığımızda bize ayrılan odada aynı zamanda kütüphane var, kitaplara baktığımda aklım başımdan gidiyor, çok kalın kalın fizyoloji, anatomi, ne bileyim farmoloji, pataloji üzerine bir sürü kitaplar, yarısı ingilizce, bunlara baktığımda başka pek birşeyi okumaya fırsat kalmayacağını düşündüğümü şimdi hatırlıyorum.
Bunu eleştirecek hiçbir tezim yok, yani çok zorlu, kişinin sürekli kendisini geliştirmesi gereken bir mesleğin içindesiniz, ancak bence ilerleyen yaşlarda 30'dan sonra diğer okumalara zaman ayırabilirsiniz , filmlerde görüyoruz, Avrupalı doktorları, operasına gider, kültürlüdür, herşeyden anlar, bence bu mümkün ama herşey zamanla, senin yaptığın bir nevi ertelenmiş haz prensibi, pek az insan buna katlanabilir, ancak hayat eğer şanslıysak uzun, plan dahilinde herşeye vakit bulabilir insan, ve senin durumunda şu anda büyük öncelik elbetteki tıbbi eğitim de, ancak düşünüp özeleştiri yapıyor olman bence çok güzel.

Hiç sorgulamadan sadece romanları küçümsemek bence en kötüsü olurdu, maalesef kendi hayatını tek doğru olarak görüp, dışarıda kalan renkleri tu kaka ilan eden insan çok, bunlardan biri olmama gayretin için seni tebrik ederim.
 
ÖNCELİKLE, bana destek ve verdiğin moral için çok teşekkür ederim saygıdeğer karasan. içimi sadece burda döktüm başka hiç kimseye aileme bile açamıyorum zaten farkındalar neler olduğunu sadece bu 2 hafta kendimi wow a verdim zaten sesleri çıkmıyor farkındalar neler yaptığımı en son nezaman oturupta haberleri izlediğimi hatırlamıyorlar onlar dizi vs. izlerlerken belkide hasret kalmışlardır beraber izlememize. onların dizi izlerken gülüşleri geliyor kulağıma fakat ben o esnada onkoloji makaleleri okuyorum. fakat elden ne gelir sabahları beynimden verim almak için erken kalkıyorum bu pazar 10da kalkım ve piskolojik olarak kendimi rahatsız hissettim sanki geri kaldım gibi geldi. boşa zamanım geçti olarak bakıyorum güne..

çünkü wow oynayıp tükettiğim zaman dilimini öyle takviye edecektim bunu kaçırınca halile bende bir piskolojik çöküş altına giriyorum..

ama gerçekten wow başka kafamı dağıtıp kendimi iyi hissetmemi sağladı. burdan wowo ailesine teşekkürlerimi sumarım. for the horde!!

VE SİZE karşı görüşüm tamamiyle farklı size sevgim saygın sonsuzdur sayın karasan teşekkür ederim size halimden derdinden anladınız yardımcı oldunuz nasıl rahatladım anlatamam çok minnettarım size.
 
Son düzenleme:
Atakan seni anlıyorum.

Atakan seni anlıyorum. Çünkü benim kızım Tıp fakültesin daha yeni mezun oldu. Ancak o da çok sıkı çalışmasına rağmen kitap okumaya zaman ayırabiliyordu. Tabiiki bunu seni suçlamak için söylemiyorum. Kendi yargıların doğrultusunda yaşamını şekillendirmek senin en doğal hakkın. Beni burada rahatsız eden ilk söylemlerindeki ifadelerinin okumanın gereksiz olduğunun anlaşılmasına imkan verebiliyor olmasıydı. Allahtan sonraki söylemlerin bu yanlış anlaşılmanın önüne geçti. Sana yakışan da buydu. Mücadelende başarılar diliyorum.
 
benim kitap okumak gibi kötü bi alışkanlığım yok :D demiyorum ama pek okumayı sevmiyorum açıkçası ..daha doğrusu okumak istediğim tarzda bi kitap olursa okurum ..ama bulmak için de uğraş verdiğim söylenemez... bide akşamları kitap okumak daha çok hoşuma gidiyor:D nezaman başlasam sabah nasıl olmuş anlayamıyorum .. oracıkta hemen sızıyorum :)
 
Böyle bir konunun ve sorunun var olabileceğini hissettiğimden olsa gerek sayısını hep kayderderim bir yerlere şu an 567. kitabımı okuyorum.
 
benim de kitaplara tarih atma takıntım var :D neyi ne zaman okumaya başlamışım hep bilmek istiyorum.atakan, benim ailemde çok uzun seneler önce tıptan mezun olmuş bir profesör var.ve çocukluğumda okuma sevgisini bana o aşıladı,kendi farkında olmadan :D çünkü onlara her gittiğimizde koca kütüphaneyi karıştırırdım, en büyük eğlencemdi çeşit çeşit kitaplar, o kitap kokusu.hayatımın ilk "kama sutra"sını da o kütüphanede görmüştüm :D böle de manevi bi değeri var :D şaka bi yana,demek istediğim tıp öğrencisi olman engel olmamalı okumana.bu akrabam şu an 60 yaşına merdiven dayadı, hala deli gibi kitap okur.
ben niye kitap okuyorum?çünkü her şeyi bilmek istiyorum,merak ediyorum,her şeyi öğrenmek istiyorum.dünya'yı anlayarak yaşamak istiyorum.bilimsel kitapları-dergileri okumayı seviyorum en çok. ara sıra da roman okuyorum.metafizik kitaplarını çok ilginç buluyorum.özellikle semboller-eski yazılar,alfabeler-kadim öğretiler-sırlar acayip ilgimi çeker !
 
atakan_irresistablenin dediklerini bazende ben düşünüyorum ve mantıklıda geliyo aslinda ama işi piskolojik boyuta döktüğümüzde insanlar böyle şeyler okuyarak hayal dünyalarını zenginleştiriyolar ve de olmaz denilen şeylerin olmasına vesile oluyolar. bundan 50 yıl önce cep tel inin olması sadece hayaldeymiş. şimdi ise gerçekleşti. sonuçta bu bi hayalin ürünü. sadece kitapta değil, izlediğimiz filmlerde/dizilerde kitapta oldugu gibi başka insanın düşüncelerini gösteriye yayması gibi...
 
ben kitap sayısından çok ilgi alanım olan siyasi,stratejik kitaplar okurum,ve beni en çok etkileyen ve siyasi alanda kitaplara yönelten de OKTAY SİNANOĞLU nun kitaplarıdır.
 
ben kitap sayısından çok ilgi alanım olan siyasi,stratejik kitaplar okurum,ve beni en çok etkileyen ve siyasi alanda kitaplara yönelten de OKTAY SİNANOĞLU nun kitaplarıdır.
Oktay Sinanoğlu'nu ben de tavsiye ederim.
Özellikle okumamış olanlar için "Bye Bye Türkçe" diye çok güzel bir kitabı var.
 
Oktay Sinanoğlu'nu ben de tavsiye ederim.
Özellikle okumamış olanlar için "Bye Bye Türkçe" diye çok güzel bir kitabı var.

Oktay Sinanoglu cok enteresan bir karakter. Bildigim kadari ile hala YTU'de hocalik yapiyor. 60'larin sonu 70'lerin basinda cok parcacikli kuantum mekanigi konusunda firtina gibi esmis, cigir acacak formullere imza atmis. Ne gariptir ki onunla ayni zamanlarda baska bir hoca da ayni konu uzerinde benzeri formulasyonlar gelistirmis ve genelde literaturde sirf amerikali oldugu icin onun adi on plana cikiyor. Yine de gercegi bilen biliyor. Ben de gencligimde kendisinin butun kitaplarini okumustum, iyi gaza getirirler, tavsiye ederim. Ozellikle dil ve dilin muhafaza edilmesi uzerine soyledikleri cok onemli, hepimiz uzerinde oturup dusunmeliyiz.

Simdi onun kitaplarindan ogrenemiyeceginiz kisimlara gelelim. Oktay Sinanoglu bilimdeki bu muthis baslangicinin devamini getiremiyor maalesef. Hatta bilim dunyasinda pek sevilmiyor desem yeridir, bu kadar parlak bir beyni bilim dunyasina gore ivir zivir sayilabilecek seylerle israf ettigi icin. Gercekten de son 25-30 senede adam gibi bir katkisi yok literature. Keske son donemde yazdigi bu kitaplarin yaninda, bilim adamligiyla da one ciksa, Turkiye'ye bilim dalindaki ilk nobel odulunu getirseydi.
 
Son düzenleme:
Herksin dileği kendisine....

Bende bir çok Türk gibi Oktay Sinanoğlu'nun kitaplarını seneler önce okudum. Daha sonra internet vasıtasıyla kurulan bir grupta önce sanal ortamda sonra gerçek hayatta bir araya geldim.

Bir çok buluşma ve toplantılarımız oldu. Ben hariç herkes Üniversite Mezunu yahut öğrencisi genç ve ateşin arkadaşlardı.

Bir dergi çıkartma kararı aldık. Ancak o sıra ticarete hızlı bir giriş yaptığımdan, dergi konusunda kesin kararları alıp eyleme geçeceğimiz toplantıda bu işteki bazı aksaklık ve çocuklukları gördüğümden bunlara biraz değindim ve dergide aktif rolden muaf tutulmayı istedim. Para desteği yapma sözüyle kendimi biraz dışarıda tuttum. Ekip daha kararlı ve ayakları yere basan kişilerden oluşsa asla geri adım atmazdım. Buradan o arkadaşların hepsine sevgi, saygı ve selamlarımı yolluyorum. Denk gelirde okurlarsa bilsinler ki hayat belki bizi yarın gene buluşturur :) Selametle mkalın. O grubun güzelliğinden biri islamcı, sosyalist, ülkücü, koyu solcu vb. vb.farklı etiketleri taşıyabilecek bizleri çatışmadan fersahlarca ötede buluşturabilmesiydi.

Ayrılışımdan 11 ay kadar sonra arkadaşlar dergiyi çıkartabildiler. Benimle alakası kalmayan derginin ismi Son Kale idi. Başarısız bir dergiydi, içerik ve diğer yönlerden. Eğer o dergi ve ekipte gelecek görseydim bugün Oktay Bey'e ne yapar eder yazılar yazdırırdım.

Yukarıda bahsettiğim maceram, Sinanoğlu'nu eserleriyle yakından tanımama sebep olmuştur. Bizim çıkış noktamız onun eserleriydi. Hürmet ettiğim bu hatıram için bu konuda bir kaç söz söylemeyi gerekli görüyorum.

Bir kere hayat bir bütündür, bilimle başlayan bir kariyer, kişinin başka bir sevdaya düşmesiyle, hele vatan kaygısıyla, dil gibi hayati öneme sahip bir kaygıya düşmesiyle ilerleyemiyorsa buna esef duymak manasız olur. Çünkü bilinmelidir ki o kişi bilime ayırdığı zaman yüzünden dil kavgası vermeseydi bugün ülkemizdeki dil hassasiyetinde muhakkak noksanlık meydana gelirdi. Sinanoğlu'nun bu ülkede dil hassasiyeti konusunda ciddi yol katedilmesine sebep olduğu görmezden gelinemez, gelinmemeli.

Kaldı ki geçmişte literatüre bizzat yaptığı katkılar bugün şu veya bu sebepten azalmış olabilir. Olabilir. Ama zamanında yaptığı katkıların hatrı olsa gerektir, demek ki vefasızlar varmış. Acı kahvenin bile 40 yıl hatrı var deriz de ilklere imza atan bir bilim adamının hatrı olmaz mı? Bu hatır için bugün literatüre katkısı yok cümlesi kurulmamalıdır. Kaldı ki yetiştirdiği öğrencilerle muhakkak bilim literatürüne dolaylı yoldan katkısı sürmektedir. Çünkü böyle kafalar özel yetenekleri görüp işleyerek tıpkı spor alemindeki antrenörler gibi işlev görebilirler zannederim.

Son olarak Sinanoğlu bilim dünyasında sevilmiyorsa sanırım bunun sebebi onun sivri kişiliğidir. Bu da bilim dünyasının noksanlığının farklı bir göstergesidir. Kendisine uymayan ya da karşı çıkan insanları sevmemek, sevememek bir basitliktir.

Ayrıca sevmeyen kimlerdir, o bilim dünyası kimdir, kimlerden müteşekkildir ? Bugün aşırma makalelerle doktora yapanlar mı sevmiyor, yoksa tarihimize bok atan yanlı ecnebiler mi onu sevmiyor ?

Onu sevmeyen ve sevenler kimlerdir, bu kişilerin geçmişine baktığımızda neler görürüz ?

Nobele gelince, Nobele itimat ediyorum ama pekte değil. Nobel'in siyasi yönünü görmemek safdillik olur. Allahaşkına Orhan Pamuk örneğinden bahsettirmeyin. Edebiyattan anladığını iddia edebilecek kadar bu konuda bilgili birisi olarak Nobel'in Pamuk'a gelene kadar kimlere verilebileceğini saymaya gerek bile yoktur.

Bununla birlikte herşeye rağmen Pamuk'la gurur duymalı, en azından duyar gibi görünmeliyiz. Aldığı ödülü lehimize kullanmayı bilmeliyiz. O ayrı bir konudur. Sonuçta demek istediğim Nobel ödülünü verenler bütünüyle bağımsız ve adil beyinler değillerdir, esas esef edilecek konu budur.
 
Son düzenleme:
Bu arada yazının içeriğini bozmamak için yazmamıştım ama:
Aneximandros'un benimsediğini düşünmediğim ama dile getirdiği bir görüşü eleştirdim. Kaldı ki o görüşten bizi haberdar ederken bile "maalesef" diye üzüntüsünü dile getirmekten kendisini alamamış.

Millî konularda hassasiyeti olduğunu düşündüğüm,Türklüğüyle gurur duyarak dış ülkelerde bilim eğitimi alan Aneximandros'un yanlış anlamayacağını biliyorum ama okuyanlar tarafından yazıyı onun şahsına karşı yazdığım düşünülmesin.
 
Kemal, edebiyat ve diger konularda nobeller yanli olabilir, ama ozellikle temel bilimlerde hakedene veriyorlar. Bunu haketmek de bir kac tane iyi makale basmakla olmuyor. Insanlar ayni problemin uzerinde 20-30 sene araliksiz calisip, yepyeni bir saha actiklari icin aliyorlar o odulu, bir de genelde olmek uzere olanlara verme adedi cikti son donemlerde, dikkat edin nobel sahiplerinden bir tanesinin ayagi hep cukurda. Oktay Sinanoglu'nun bu kadar parlak olmasina ragmen odulu alamamasinin sebebi budur (cukur meselesi degil tabi, ilk soyledigim).

Sivri kisiligi yuzunden sevilmeyen bir tek Oktay Sinanoglu degil, George Whitsides diye bir adam Harvard'da hem ogrencilerine, hem de etrafindakilere kan kusturuyor, ama kendisi hala en cok makalesine atifta bulunulanlar listesinde zirvede. Hegger diye baska bir adam var, daha oncelerde almis, onu da kimse sevmezmis, ama yine de bu nobel almasina engel olamamis. Demek istedigim, sevilip sevilmemek cok onemli bir kriter degil nobel konusunda.

Dolayli yoldan katkisi konusuna ise maalesef katilmiyorum. Onun elinden gecip de dunyanin parmakla gosterdigi bir bilim adami ne Turkiye'de ne yurt disinda benim bildigim kadari ile yok, varsa beni duzeltirsin, ben de yeni bir seyler ogrenirim, yeni birilerini tanimis olurum :).

Sonucta demek istediklerimi toparlayayim, baska bir alana kaymis olmasi, onun yaptiklarinin kucumsendigini gostermiyor, ama arkada biraktigi alani potansiyelini kullanmadan tek ettigi icin de bir kirginlik var o cemiyette. Ben, onun eserlerini, Turk gencinde bir kivilcim yakma calismalarini cok takdir etmisimdir hep, zaten kendi de soyler ben bu kitaplari bizim gencleri gaza getirtmek icin yazdim diye. Ben de diyorum ki keske Nobel alsaydi da ondan sonra kaysaydi dil meselesine, en azindan her soyledigi sadece Turkiye'nin belirli bir kesiminde degil, butun dunyada ses getirirdi.
 
oktay sinanoglu denilince, aklıma gecen sene, bir derste, profesör hocamızın oktay sinanoglunun cok iyi bir bilim adamı olmadıgını söylemişti, bu yüzden sınıftan biraz tepki gelmişti, hatta yakın arkadasım hocayla düelloya girmeye kalkıştı(tabi bu düello fazla süremez, yoksa FF yolu görünür:D), böyle bir insana nasıl bir ithamda bulunabilirsiniz diye?..hocamız, ben milyon dolarlık çözülemeyen soruyu çözdüm ve bilime çok büyük bir katkıda bulundum dedi ve birşeyler bulmaya devam edecegim dedi..peki oktay sinanoglu gençligini nasıl harcadı diye sorunca, herkes sessiz kalmıştı..bu kadar zeki birisi, nobele bu kadar cok aday gösterilen birisi, daha cok teorisi, buluşları olmalıydı demişti..ancak o azla yetindi ve kenara çekildi, tepkisini böyle gösterdi demişti..başlarda, bende cok kızmıştım, ama Oktay Sinanoglu hep tepkisin tek taraflı yapıp, geri çekildi..halbuki, çok ama cok zeki birisi, neden bilim adına daha cok buluş yapamadı?.halbuki cok önemli buluşlar yapmış, daha da cok yapabilirdi..tepki bence de bu değil..en belirign tepkisi ingilizceye karşı cıkmak oldu..böyle zeki bir adam bilmiyor mu ki, 1 kişi tüm dünyayla başa cıkamayacagını?..senin amacın buluşlarınla tüm dünyayı ayagına getirmek olmalıyıdı, gençlik yılları bu şekilde heba olmamalıydı.
 
Bende yeni birşeyler öğrendim teşekkürler ama şu yukarıdaki mesajımı bi siliversen diycem artık :) Keşke cevabını bekleseydim, çünkü bazen ben sırf farklı görüşleri dile getirerek açılım yaratmak namına karşıt görüş sunarım da senin de öyle birşey yaptığını sandım.

Ayağı çukurda olan kişi Stephen Hawking mi bu arada?

İlk yazdığın yazıya şimdi ki mesajın gibi bir ek gerekliydi, yazım hiçbir işe yaramasa bile sana bu açıklamayı yazdırdıysa o bana yeter. Çünkü ilk yazındaki "bilim dünyasına göre ıvır zıvır sayılan şeylerle meşgul olması", "adam gibi katkısı yok literatüre" gibi ifadeler bana o yazıyı yazdırmıştı. Bu ifadeler gerçeği bile ifade etse bu şekilde yazılmamalıydı. Bunları dile getirmenin farklı üslubu vardır, son yazın gibi. Haksız mıyım?
 
Back
Yukarı