Karşılaştırmalı Anatomi Tablosu ( İnsan-Hayvan)

İnsanların anatomik yapısı aşağıdaki tabloda da görüleceği üzere otçul beslenen canlıların anatomik özelliklerine daha yakındır. Buradan insan bedeninin bitkisel beslenmeye daha uygun olduğu sonucu rahatça çıkarılabilmektedir.



ÇENE KASLARI

Etçil Hayvan
Temporalis

Otçul Hayvan
Masseter ve Pterygoids

Hem Et Hem Ot
Temporalis

İnsan
Masseter ve Pterygoids


AĞIZ AÇILIŞI

Etçil Hayvan
Büyük

Otçul Hayvan
Küçük

Hem Et Hem Ot
Büyük

İnsan
Küçük


DİŞLER (ÖN / KESİCİ)

Etçil Hayvan
Kısa ve Sivri

Otçul Hayvan
Geniş ve Basık (kürek şekli)

Hem Et Hem Ot
Kısa ve Sivri

İnsan
Geniş ve Basık (kürek şekli)


DİŞLER (KANİN)

Etçil Hayvan
Uzun, Keskin ve Eğri

Otçul Hayvan
Kısa, Küt veya Uzun (savunma için)

Hem Et Hem Ot
Uzun, Keskin ve Eğri

İnsan
Kısa ve Küt


DİŞLER (AZI DİŞLERİ)

Etçil Hayvan
Keskin, Sivri, Bıçak Şeklinde

Otçul Hayvan
Uçları Tırtıklı, Yassı Yüzeyli

Hem Et Hem Ot
Keskin ve /veya Yassı

İnsan
Yumru Şeklinde Yüzey ve Yassı


ÇİĞNEME

Etçil Hayvan
Çiğneme yok; gıda bütün yutuluyor

Otçul Hayvan
Uzun çiğneme yapılıyor

Hem Et Hem Ot
Gıda bütün yutuluyor ve/veya Basit Çiğneme

İnsan
Uzun çiğneme yapılıyor


TÜKÜRÜK

Etçil Hayvan
Ağızda sindirimi kolaylaştırıcı enzim yok

Otçul Hayvan
Karbonhidrat sindirimi var (ağızda başlar)

Hem Et Hem Ot
Ağızda sindirimi kolaylaştırıcı enzim yok

İnsan
Karbonhidrat sindirimi var (ağızda başlar)


MİDE

Etçil Hayvan
Basit

Otçul Hayvan
Basit veya birden fazla odalı

Hem Et Hem Ot
Basit

İnsan
Basit


MİDE pH DERECESİ

Etçil Hayvan
pH 1 veya daha az

Otçul Hayvan
pH 4 - 5 arası

Hem Et Hem Ot
pH 1 veya daha az

İnsan
pH 4 – 5 arası


MİDE KAPASİTESİ

Etçil Hayvan
Sindirim sistemi toplam hacminin %60 - %70’i

Otçul Hayvan
Sindirim sistemi toplam hacminin %30’undan az

Hem Et Hem Ot
Sindirim sistemi toplam hacminin %60 - %70’i

İnsan
Sindirim sistemi toplam hacminin %21 - %27’si


BAĞIRSAK UZUNLUĞU

Etçil Hayvan
Beden uzunluğunun 3 ila 6 katı

Otçul Hayvan
Beden uzunluğunun 10 ila 12 katı

Hem Et Hem Ot
Beden uzunluğunun 4 ila 6 katı

İnsan
Beden uzunluğunun 10 ila 11 katı


KALIN BAĞIRSAK

Etçil Hayvan
Basit, kısa ve düz

Otçul Hayvan
Uzun, karmaşık, bölümlü olabilir

Hem Et Hem Ot
Basit, kısa ve düz

İnsan
Uzun, bölümlü


KARACİĞER

Etçil Hayvan
A vitamini detokslanabilir (+)

Otçul Hayvan
A vitamini detokslanamaz (-)

Hem Et Hem Ot
A vitamini detokslanabilir (+)

İnsan
A vitamini detokslanamaz (-)


BÖBREK

Etçil Hayvan
İdrar çok konsantre

Otçul Hayvan
İdrar orta konsantre

Hem Et Hem Ot
İdrar çok konsantre

İnsan
İdrar orta konsantre


TIRNAKLAR

Etçil Hayvan
Tırnaklar sivri

Otçul Hayvan
Tırnaklar yassı veya küt

Hem Et Hem Ot
Tırnaklar sivri

İnsan
Tırnaklar yassı veya küt

References by Milton R. Mills, M.D. ceviri: Ebru ARIMAN[FONT=&quot]
[/FONT]

Kaynak : http://www.vejetaryenkulubu.com/hizmetdetay.asp?ustmg=283&ustsubg=765&varLang=T
[FONT=&quot]
[/FONT]
 
Son düzenleme:
Bundan 2000-3000 yıl önce'de acaba vejeteryanlar varmıydı merak ediyorum :)

Bir çoğumuza sürpriz gibi gelebilir ama, atalarımız milyonlarca yıl boyunca yarı-vejetaryen bir diyetle beslenmişlerdir. Bazı antropologlar atalarımızın yaman birer avcı olduğunu düşünseler de; son yapılan çalışmalarda bu görüş değişmiş, avcı-toplayıcı oldukları görüşü ağırlık kazanmıştır. Nitekim günümüzde hala benzer ilkel şartlarda yaşayan Avustralya aborijinleri veya Afrika`daki Kung toplulukları, yemiş, tohum, meyve ve sebze ağırlıklı beslenmekte, diyetlerinin sadece dörtte birlik kısımları hayvani gıdalardan oluşmaktadır.

Vejetaryenlik, Batıdaki pek çok güzel fikrin esin kaynağı olan eski Yunan`dan gelişmiştir. Pisagor tanınan en meşhur vejetaryen idi. Onun dışında Diyojen, Plato ve Epikür gibi filozoflar da vejetaryen beslenme tarzını benimsemişlerdi. Daha sonra Romalılar, her ne kadar düşmanlarını aslanlara yem yapmakla ünlüyseler de, Yunanlardan aldıkları "vejetaryen beslenme" tarzını benimsediler.O devirlerde ağırlıklı olarak etle beslenen Germen ırkı, Yunan ve Roma kültürlerince "barbar" olarak değerlendirilirdi.

Roma`nın düşüşü ve Hıristiyanlığın yayılışı, vejetaryenlik açısından karanlık bir dönemin başlangıcıydı. Hıristiyanların büyük bir kesimi için, hayvanların kullanılması, öldürülüp yenmesi tamamen mubah sayıldı çünkü onların inancına göre Tanrı hayvanları, sırf insana hizmet etsinler diye yaratmıştı. Sadece bazı keşişler, insandaki hayvani tutkuları bastırmak amacıyla et yemekten kaçınılması gerektiğini düşünüyorlardı onlar et yememekle manevi açıdan gelişeceklerine inanıyorlardı. (Et yemenin saldırganlığı artırdığı konusunda, günümüzde bazı bilimsel tezler mevcuttur.)

15. yüzyılda klasik felsefe,sanat ve bilimdeki gelişmelerden sonra Avrupa, vejetaryenliği yeniden keşfetti. Leonardo Da Vinci dönemin en ileri gelen vejetaryenlerindendi.

18. ve 19. yüzyıllar vejetaryen Rönesansı kabul edilebilir. Zira Darwin`in buluşları, hayvanların insanlardan temelde tamamen farklı yaratıklar olmadıklarını, sadece daha az gelişmiş olduklarını ortaya koydu. Hayvanların uzak akrabamız oldukları fikri, o dönemin diğer insani reform hareketlerinin içinde yerini aldı: Artık vejetaryenler ve hayvan hakları savunucuları, aynı anda kölelik aleyhtarlığı ve çocuk hakları konularında da birlikte mücadele etmeye başladılar. Avrupa`da vejetaryenlik üzerine ilk kitapların ortaya çıkması da bu döneme rastlar. Leo Tolstoy ve Percy Bysshe Shelley gibi yazarlar etsiz beslenme tarzının avukatlığına soyundular.

1800 yıllarının başında bazı Hıristiyan toplulukları da vejetaryen beslenmeyi benimseyerek, ona bazı dini anlamlar yüklemeye başladılar. Örneğin İsa`nın merhamet öğretilerinin hayvanlara karşı da uygulanması gerektiğini, Tanrıya olan görevleri yerine getirebilmek için sağlıklı olunması gerektiğini ve bu şekilde daha sağlıklı yaşayacaklarını ileri sürdüler. Böylece, dindar kişilerden oluşan bir grup, 1847`de ilk Vejetaryen Derneğini kurarak; dünya kardeşliğini sağlamak; mutlu, barışçıl ve uygar yaşamak için vejetaryen beslenmenin yaygınlaşması gerektiğini öne sürdüler. (Bu dernek "Vegetarian Society of the United Kingdom" adı altında halen faaliyetlerine devam etmektedir.)

20.yüzyıla gelindiğinde vejetaryen dernek sayısı arttı. George Bernard Shaw ve Mahatma Gandi gibi kişiler öncülüğünde bu beslenme tarzı yayılmaya devam etti. 1908`de kurulan ve halen faaliyette olan "Uluslararası Vejetaryen Birliği" konferanslar tertipleyerek dünyanın tüm vejetaryenlerini bir araya getirmekte ve bilgi alışverişini sağlamaktadır.

1960-70`li yıllarda, sosyal hareket ve evrensel bilinçlenmenin artmasıyla (diyetin sağlık üzerindeki etkisinin anlaşılması, Doğu felsefelerine karşı uyanan ilgi, insanın çevreye yaptığı zararların yarattığı endişe, barış hareketleri, baskı görenlere destek hareketleri ve mükemmel topluma kavuşma arzusu ...gibi), vejetaryenlik daha da önem kazanmaya başladı.

Kaynak : http://www.vejetaryenkulubu.com/hizmetdetay.asp?ustmg=283&ustsubg=789&varLang=T
 
Son düzenleme:
Şimdi durup durup ölmüş konuyu hortlattı diyeceksiniz ama insanın yukarıda sayılan otçul özellikleri falan tamames abartılmış. Yok öyle bişey. Ayrıca her türlü etçil aynı şekilde avlanmak zorunda değil. Yukarıdaki tırnak, di, mide özellikleri tutmuyor diye yunus a otçul mu diyeceksiniz? Bunlar adaptasyon ve avlanma ile ilgili dogal seçilimin avantaj ve dezavantajlarıdır.

İnsan carnivora yakın herbivor bir canlıdır. Alması gereken esansiyel amino asitler ve esansiyel yağ asitleri, minerallerin bir kısmını bitkilerden alamayışı, bitkisel besinlerin özellikle selülozun sindirilememesi, bağırsak içi florası vs. yüzlerce etmen insanın %60-70 hayvansal - %30-40 bitkisel beslendiğini kanıtlar.

Ayrıca dünya üzerine dağılmış etnik ve avcı toplayıcı grupların %80 inden fazlasında hayvansal besin ana kaynak olarak kullanılır, bitki sadece destekleyici ve genelde kıtlık zamanlarını atlatmak için diyete dahil edilir.

Eskimo, Inuit gibi kuzey göçebeler, bazı sibirya civarı türk boyları neredeyse ömürleri boyunca bitkisel kaynak tüketmeden yaşamaya devam ederler. Vücut anatomi özelliklerimiz koşmak ve avlanmak için evrildiğimizin açık birer kanıtıdır. Bizler sürek avcılarıyız. Avcılar arasında koşarken yalnızca insan terler ve vücut ısısını düşürür. Kökenimiz olan Afrika da daha büyük yırtıcıların avlanamadığı günün orta saatlerinde avlanabilmemiz için avantaj oluşturmuştur. Sıcak çarpmadan kilometrelerce koşabiliriz. Halbuki av hayvanları bunu yapamaz. O sebeple sıcak çarpmasından paralize olurlar. Biz de elimizdeki taş, ok vs aletler ile avlanabiliriz güç gerektirmeden.

Biz aslan gibi hayvanın üstüne atlamadığımız için diş, trınak yapılarımız farklı. 8 milyon yıl önce otobur olan ve genelde meyve ile beslenen atalardan gelmemize rağmen aşağı yukarı 3,6 milyon yıldan beri beğenmeseniz de ana besin kaynağımız et. Esansiyel yağ asitlerine girmiyorum bile.

Özetle insan vegeteryanların uydurduğu gibi otobur veya ona yakın değil bildiğin en az kurt, en az leopar kadar etobur bir canlıdır. İsteyenle gerekli radyokarbon verilerini, fosil üzeri fosfor ve dışkı kalıntılarını içeren bir döküman da paylaşabilirim.
 
Şimdi durup durup ölmüş konuyu hortlattı diyeceksiniz ama insanın yukarıda sayılan otçul özellikleri falan tamames abartılmış. Yok öyle bişey. Ayrıca her türlü etçil aynı şekilde avlanmak zorunda değil. Yukarıdaki tırnak, di, mide özellikleri tutmuyor diye yunus a otçul mu diyeceksiniz? Bunlar adaptasyon ve avlanma ile ilgili dogal seçilimin avantaj ve dezavantajlarıdır.

İnsan carnivora yakın herbivor bir canlıdır. Alması gereken esansiyel amino asitler ve esansiyel yağ asitleri, minerallerin bir kısmını bitkilerden alamayışı, bitkisel besinlerin özellikle selülozun sindirilememesi, bağırsak içi florası vs. yüzlerce etmen insanın %60-70 hayvansal - %30-40 bitkisel beslendiğini kanıtlar.

Ayrıca dünya üzerine dağılmış etnik ve avcı toplayıcı grupların %80 inden fazlasında hayvansal besin ana kaynak olarak kullanılır, bitki sadece destekleyici ve genelde kıtlık zamanlarını atlatmak için diyete dahil edilir.

Eskimo, Inuit gibi kuzey göçebeler, bazı sibirya civarı türk boyları neredeyse ömürleri boyunca bitkisel kaynak tüketmeden yaşamaya devam ederler. Vücut anatomi özelliklerimiz koşmak ve avlanmak için evrildiğimizin açık birer kanıtıdır. Bizler sürek avcılarıyız. Avcılar arasında koşarken yalnızca insan terler ve vücut ısısını düşürür. Kökenimiz olan Afrika da daha büyük yırtıcıların avlanamadığı günün orta saatlerinde avlanabilmemiz için avantaj oluşturmuştur. Sıcak çarpmadan kilometrelerce koşabiliriz. Halbuki av hayvanları bunu yapamaz. O sebeple sıcak çarpmasından paralize olurlar. Biz de elimizdeki taş, ok vs aletler ile avlanabiliriz güç gerektirmeden.

Biz aslan gibi hayvanın üstüne atlamadığımız için diş, trınak yapılarımız farklı. 8 milyon yıl önce otobur olan ve genelde meyve ile beslenen atalardan gelmemize rağmen aşağı yukarı 3,6 milyon yıldan beri beğenmeseniz de ana besin kaynağımız et. Esansiyel yağ asitlerine girmiyorum bile.

Özetle insan vegeteryanların uydurduğu gibi otobur veya ona yakın değil bildiğin en az kurt, en az leopar kadar etobur bir canlıdır. İsteyenle gerekli radyokarbon verilerini, fosil üzeri fosfor ve dışkı kalıntılarını içeren bir döküman da paylaşabilirim.
Mümkünse bilgi alışverişi olması açısından paylaşabilir misiniz ?
 
Back
Yukarı