Roaccutane-Kolestorel-Body

Hu53Y!n

Üye
Merhaba arkadaşlar

Bu yazıyı şu an çok büyük bir üzüntü içinde yazıyorum.

Yaklaşık bu sporu yemeklerime süper özenle göstererek ve sizler kadar olmasa da yaşıma ve çevreme göre "hard" bir şekilde çalışarak 6 ay dolu dolu yaptım.Fakat gerek yaşım gerekse kalıtımsal nedenlerden dolayı bende akne sorunu baş gösterdi. Yaklaşık iki senedir geçecek geçecek der iken bu sorun çok büyüdü hem fiziksek hem ruhsal olarak... Derken cildiye yolu gözüktü bana. Hem de süper hayaller kurduğum zamanda. Ve Roaccutane diye bir ilaç verildi... Bittiğim andır dedim. Bu ilacı kısaca özetlemek gerekirse bu ilaç aslen bir A vitamini deposu olmakla beraber burun içine kadar derinin her tarafını kurutan bir ilaç. Karaciğere muazzam bir yük bindirmenin yanında kolesterolüde arttırmakta. Kurallara uyulmadığı takdirde çok büyük sorunlarla karşılaşılabiliyor. İlacın yan etkilerini internette çok rahatlıkla görebilirsiniz.

Kolesterol falan hiç işim olmadıgı için hemen eve gelir gelmez kolesterolü düşük tutmak için yapılması gerekenleri okudum. Yumurta,et,kuruyemiş vs... Kısaca en çok tükettiğim yiyecekler. Anlayacağınız body'e ara vermek zorunda kaldim. Bir çözüm yolu da bulamadım. Protein ihtiyacımı tavuktan karşılamaya çalışsam ilk olarak hem bana eziyet hem cebime eziyet olacak. Ayrıca bir diğer yan etkide eklem ağrılarının baş göstermesi bu ilacı kullananlarda.

Bu yazıyı yazmamın tek amacı sorunumu paylaşmaktı. Sporuda bırakmak istemiyorum açıkçası ama zorundayım.Böyle bir sorunla karşılaştınız mı ? Ya da sizce ne yaplmalıyım, başka bir çözüm yolu yok mu ?
 
ben bu ılacı 5 yıl once kullandım yaklasık 6 ay. o zamanda body yapıyordum. bende aynen senın gıbı ha bugun ha yarın bıter dıye bekledım tam 7 yıl. lokal ılaclar hıc bı ıse yaramayınca dr bu ılacı verdı. yedıklerınde dıkkat etmekle beraber ben bu ılacı kullanırkende body yapıyordum ve zararını gormedım. bu ılacı dr verdıgın de bende cok arastırmıstım ve korkmustum ama kendıne bakar denılenlere uyarsan cıdden hıc ole yan etkısı olmuyor. mevsımde kış, gayet guzel bı mevsım bu ılac ıcın. rahat ol. bu ılac cok guzel bı ılac derdıne derman olur. lokal ılacları kullandıgın doneme lanet edıyosun. keske bastan bunu kullansaydım dıye...

saygılar.........
 
tam zamanında kullanmaya baslamıssın aslında sanslısın. ben yazın kullanmıstım ve inan cok cok kotu oluyor. cildiyecinden yuzun ve vucudun icin ayrı ayrı nemlendiriciler iste derim. Bir de sunu soylemek isterim ki bu ilacı kullanmak icin body yi bıraktım diye uzulme tedavi bittikten sonra iyiki kullanmısım diceksin. bitince baslarsın body ye. ben mesela tekrar sivilcelenmeden korktugum icin gainer amino gibi supplementler kullanmıyorum.belki etkisi yoktur ama yine de kullanmıyorum.sadece biraz protein tozu alıyorum son zamanlarda. ozetle roaccutane kullanıp sonra tekrar body ye baslaman senin icin mukemmel olcaktır. :)
 
İlaç kesin çözüm o konuda için rahat olsun.

Fakat dikkat et. Yukarıda arkadaşlarım da bahsetmiş, nemlendirici olayı çok önemli. Gerçekten derini öyle bir kurutuyor ki, benim kız arkadaşım dudaklarına yarım saate bir bepanten sürüyordu. O bile kafi gelmiyordu.

Nemlendirici olayına çok dikkat et. Denilenleri aynen uygularsan hiçbir sorun olmaz ve çok çabuk atlatırsın.

Geçmiş olsun.
 
Sağolun arkadaşlar şu an içimde büyük bir burukluk var. Evde şınav, mekik gibi hareketlerle hareketsiz kalmamaya çalışacağım.

Tekrar sağolun, sağlığınızın kıymetini bilin
 
Kimi beslenme düzenini bozmaz ve ona rağmen ilacın yan etkisine maruz kalmaz.
Ancak her insan için geçerli değildir bu.
Sen böyle hassas bir konuda yine de dikkati elden bırakma.

Kolesterol konusunda ise deniz kabuklularından kesinlikle uzak dur.
Peynir çeşitlerini dikkatli tüket. (Çedar ve krem peynir risklidir)
Lor ve yağsız labne gibi alternatifler kolesterolü nispeten düşük besinlerdir
(Lor 100 gramda 35, kaşarda 85, çedarda 105 mg kolesterol vardır)
Dondurma yüksek kolesterollüdür, uzak dur.

Yumurta akında kolesterol olmadığı bilim çevrelerinde açıklanmıştı.
Bu konuyu araştırabilirsin.
Şahsen genetik olarak kolesrerolü yüksek biri olarak çekinmeden yumurta akını bol bol tüketiyorum.

Sakatatlardan kesinlikle ve kesinlikle uzak dur. (Ciğer, böbrek, beyin vs...)
Tavuk göğsünün 100 gramında 77 mg kolesterol vardır.
Tedbirli tüket.
Diğer et türevlerinde kolesterol 150ye kadar çıkabilir.

Balıkta da belli oranda kolesterol vardır.
Bu rakam 100 gram levrekte 100, sardalyada 150 mg kolesterole çıkarken diğer balıklarda 70-100 arasında oynar.
Ton balığında kolesterol nispeten düşüktür ve 100 gramda 50 mgdır.
İyi bir alternatif olabilir lora veya tavuk göğsüne.

Bunlar dışında bitkisel proteinleri (Baklagiller, soya vb...) bol bol tükebilirsin.
Sporuna devam etmen daha olumlu.
Dietinde bitkisel proteinin payını artırıp hayvansal proteini bu dönemde azaltırsan hem kolesterolünü kontrole almış olursun, hem de kütle olarak ciddi kaybın olmaz, aksine gelişim yaşayabilirsin disiplinli çalışmayla.

Geçici dönemi başarıyla atlatmanı dilerim.
 
İlaç inanılmaz derecede kollestrol yükseltiyor.

İlacı benim kız arkadaşım kullandı. Zaten bir bayan. Gerçekten dikkat etti yediklerine. Arada ufak kaçamakları da oldu. Çünkü ilacı 6 aydan uzun bir süre kullandı. O kadar süre dayanmak kolay değil.

Buna rağmen son 2 ölçümünde kollestrolu normal seviyenin üstündeydi. Hatta yüksek kolestrollü sayılabilecek seviyeye gelmişti. Ondan önceki ölçümlerinde ise sınırın çok az altındaydı.

Tabi aynıları sana olacak diye bir kaide yok. O ilacı en ağır dozunda kullanmıştı.

Fakat ilacın etki ettiğinden emin ol. Hani sürekli yenilenmesindense böyle kesin bir çözümle tamamen kurtulabilirsin.

Şunu da aklından asla çıkarma. Yeni başlayan herkes ilk aylarını veya ilk yılını yanlışlar yaparak geçirir. Eminim herkes yapmıştır.
Bu süre senin için yanlışlarını görme ve kendini tanıma aşaması olmalı. Bir bir yaptığın hataları görüp yeni programını ona göre şekillendirebilirsin.

Asla bir kayıp olarak görme, en iyi şekilde değerlendir.

Geçmiş olsun.:)
 
Roaccutane'i günlük 60 mg gibi yüksek dozdan 6 ay kullandım..antremanlarım aşırı derecede ağırdı bazen çarpıyordu ama öyle abartıldığı gibi birşey yapmıyor roaccutane tamamen psikolojik birşey kafaya takarsan olur..bırakman da gerekmiyor sporu..zaten kan testi olucaksın sürekli ve ilacı kullanan birisi olarak kolestrol filan hiç bir şekilde yan etki göstermedi boşuna kafana takıyorsun...
 
Arkadaşlar bende de böyle bir sorun var gerçekten 2 yıldır ve sırTımda çok fena derecede akneLER var göğsümde az var. büyükler ve sabah kaktığımda atlet hep kan olmuş acıyorda. Aynen bende doktora gittim ve Roaccutane verdi ama ben vücut geliştirmeye ara vermemek için kullanmadım 2 hafta kullandım ama baktım yapamıyorum tekrar bıraktım ilacı. şu anda eskisinden daha azlar ama genede varve izde var.
 
34 yasindayim. 7 sene once bende kullandim 4 ay ama cok stres ve gerginlik yaratti. Ozellikle kurutma olayi cekilecek gibi degil ama ise yaramisti. 11 aydan beri body yapiyorum tekrar akne problemim basladi. Protein miktarini cok arttirdim. Buyuk ihtimalle bu olay hormonlari da etkiliyor ve akneyi tetikliyor.
 
34 yasindayim. 7 sene once bende kullandim 4 ay ama cok stres ve gerginlik yaratti. Ozellikle kurutma olayi cekilecek gibi degil ama ise yaramisti. 11 aydan beri body yapiyorum tekrar akne problemim basladi. Protein miktarini cok arttirdim. Buyuk ihtimalle bu olay hormonlari da etkiliyor ve akneyi tetikliyor.


Zaten Roaccutane'da yazar %100 gibi bir geçirme ihtimali yok ama %80-90 arası bir daha kronik sivilce çıkma sürecini önlüyor..artık bende de herkes gibi arada 1-2 tane çıkıyor ama 1-2 güne hemen yok oluyor..Tekrar bir roaccutane kürüne girmeniz gerekicek sanirim :shock: Ama ilaç tamamen kişide bitiyor beni mahvedecek derseniz kendiniz mahvediyorsunuz arkadaşlar takmayın bu kadar tek belirgin özelliği cildiniz kuruyor çatlıyor kanıyor..

Hatta bir anım var okulda kızla konuşurken gülmüştüm ve dudağım yarılmıştı ortadan resmen ve baya bi kanamıştı yazık olmuştu bana :D
 
aynı ılacı bende kullanıyorum 4.ayım bugun bıttı son 1 ay daha kullanıcam.80 kg yım ve gunluk 80 mg maksımum dozu alıyorum.

Eklemlerde yogun agrılar oluyor.Cildiniz kurudugu ıcın soguga sıcaga suya hatta dokunmaya karsı bıle duyarlı hale gelıyor ani kızarıklıklar sararmalar olusuyor.

Ayrıca kolesterolden dolayı gogus bolgesınde agrılar oluyor.Doktor gogus dekı bu agrının sadece kolesterol olmadıgını kaburga kemıklerınn arasındakı kasların agrı yaptıgını soyledi.

Butun bunlar varken VG yapılmıyor.Kardıyo yapılıyor ama gogusunuzde sureklı agrı hıssettıgınız ıcın acıkcası yogun kardıyo yapamıyorsunuz yanı kurek agırlıklı kosu yada yuksek tempoda kosamıyorsunuz.

Ayrıca diyette yapılmıyor yedıklerınızı kısmaya basladıgınızda ılacın yan etkılerı artıyor.Daha cok agresifleşiyorsunuz.En son dıyete basladıgımda uykudan uyanıp yemek yemıstım hatta gecenın o saatınde yemegın ustune cay demleyıp buskuvı falan atıstırmıstım o kadar sarsıyor yani :)

Neyse bunlara ragmen ben hala dıyt ypamaya calısıyorum en azından aksam yemegını 18.00 den daha geç yemıyorum..

Ayrıca protein amino asit gibi supplementlerın herhangı bı etkısı olup olmadıgını doktora sordum.Herhangı bı sorun olmaz demıstı.Zaten proteınlerın ve amıno asıtlerın deride olumlu etkıler yarattıgını bılıyoruz.

Anlıcagınız VG falan yapılmıyor :S Neyse benım 1 ay kaldı ılac bıttıkten 10 gun sonrada vucut normale donmeye baslıo ve 1 ayda tamamen normale donuyor.Yaza kadar calısıcaz artık...
 
ben 4 yıl çektim akne problemini ve çok üst seviyedeydi yani sırtımın hertarafında göğsümde öyle küçükte değil büyük büyük ve içleri dolu çok zor günler geçirdim insanın psikolojisini alt üst ediyor. ama buna rağmen hiç birzaman sporuumu bırakmayı ve ara vermeyi düşünmedim. Bi ara bende roacutan tedavisine başlamıştım ama 1 aydan sonra bırktım kendim zzararlarından dolayı. 6 ay önce tekrar başladım ama aknetren diye bir ilaca roacutanla aynıymış sadece firmaları değişik olduğu için isimleri farklı. sadece 3 ay kullandım bir tane akne sivilce yok şükür ediyorum inanılmaz bir duygu. ama izler var bu izleri yok etmenin çarelerini arıyorum şimdi

---------- Post added at 12:31 ---------- Previous post was at 12:28 ----------

birde kesinlikle suplementlerle alakası yok bu aknenin. ben doktorla konuştum ve ne kullandığımı herşeyi anlattım doktor vücudun zaten akne yapmaya yatkınmış bunlar sadece biraz tetiklemiş dedi okadar.
 
bırakmak deılde performansını bayagı bı etkılıyo ılacı kullanırken ıstesende %100 performans gosteremıyorsun.
 
Uzun bir zamandan beri sırtımda oluşan küçük kırmızı akneler yıllar içerisinde nerdeyse belime ve kollarıma kadar ulaştı. Yaklaşık 7 ay önce doktora gittim Tedradox diye bi antibiyotik verdi düzenli kullandım, sadece kullandığım süre içerisinde bir nebze işe yaradı, tedavi bitince akneler tekrar oluştu. Aslında çözümün sadece roaccutane denilen ilaçta olduğunu okudum ve araştırdım. Bugün yine aynı doktora gittim ve gerekli kan tahlilinden sonra roaccutane denilen ilacı yazdı. Doktora vücut geliştirme sporu ile uğraştığımı A vitamininleride içeren supplementler kullandığımı, ağır idmanlar yaptığımı detaylı bir şekilde anlattım. Bana düşündüğüm gibi abartılan bir ilaç olmadığını ve A vitamini yüksek değerlerde ihtiva eden ürünler kullanmadığım sürece sıkıntı yaşamayacağımı söyledi. Ürünün prospektüsünde ağır fiziksel aktivitelerden uzak durulması konusunda ciddi bir uyarı var ve kafamı baya karıştırdı. Yarın günde 50 mg. alarak başlayacağım umarım antrenmanlarımı bıraktıracak kadar bir yan etki ile karşılaşmam.
 
Bende zamanında kullandım 4 ay tahammül edebildim, 4. ay bıraktım...
Nemlendirici kullanmama rağmen suratımı ve dudaklarımı o kadar kuruttuki yemek yerken gülerken hatta konuşurken bile acı çekiyordum artık...

Kullandığım dönemde akneleri bıçak gibi kesti ve temizledi; fakat kullanmayı bıraktıkdan sonra hala aknem çıkıyor... Ama bu ilacın diğerlerinden farkı her nasılsa vücutta akneye karşı bir direnç oluşturuyor...
Şöyleki; mesela ilacı kullanmadan önce hafta 3 tane aknem çıkıyorsa ve her birinin kuruyup küçülmesi yada tamamen geçmesi 3 hafta sürüyordu. Ama şuanda hafta en fazla 1 akne çıkıyor ve çıkmasıyla beraber 2 gün içinde tamamen kuruyup yok oluyor...
Ben bu ilacı kullanmayı bırakılı 1 sene olduğu halde hala durum böyle çıkmasıyla vücudun hemen müdahale edip 2 gün içinde temizlemesi bir oluyor...

Çok ilginç bir ilaç yani ;)

Bir şey daha ekliyeyim; ilaç yağlanma ve kilo alımı yapıyor, ben şuan mücadele verdiğim göbek probleminin büyük bir kısmını o dönemde aldım... :(
 
Bende 2010 ocakta başlayarak 7 ay kullandım.Ama 2 ay kadar önce tekrar sivilceler çıkmaya başladı. Bende dudak kurumasından başka hiç bir yan etki yapmamıştı. Kan değerlerimde sürekli iyidi.

Şimdi tekrar kullanmaya karar verdim fakat son testimde karaciğerde ALT ve AST değerleri normalin 10 üstünde çıktı.Doktor fazla önemli değil dedi bu yükseklik ama başlamayalım şimdilik 2 hafta kırmızı eti ve yağı kes sonra tekrar bir test daha yaptır dedi.

Testten önceki ay kullandıklarım; her gün 4 yumurta tam, 150gr kırmızı et, 400gr tavuk göğsü,superpump,creatin,multivitamin,whey. Bunlar değerlerimi yükseltmiş olabilirmi ?

İlacın etkisini göstermek için bir kaç örnek resim; 4 ay var galiba aralarında.

1.JPG

2.jpg
 
Son düzenleme:
Arkadaşlar bu yazıyı mutlaka bir okuyun, o illet ilacı kullanmaya engel olacak bütün alternatif yolları araştırmamız lazım diye düşünüyorum, bende yeni karşılaştım bu yazılarla denemeye değer!!!

Unu Şekeri Azaltın, Sivilcelerinizden Kurtulun!

Ergenlik sivilceleri de denilen akneler, başta ergenler olmak üzere birçok insanın başının belası; ergenlerin %90’ından fazlasında bu sivilceler mevcut; yaşı 25’in üzerindeki erişkin insanların ise yaklaşık yarısında var. Tıptaki ilerlemeler akneli insan oranında azalma sağlamadığı gibi artışı da engelleyemiyor! Bu konunun uzmanları hastalığın gerçek nedenini bir türlü bulamıyorlar. Bu bağlamda cildiye hekimlerinin büyük bir ekseriyeti kendilerinden çok emin bir şekilde, beslenme ile akneler arasında hiçbir ilişkinin olmadığını söylüyorlar. Çünkü takip ettikleri Dünyanın en itibarlı Cildiye (Dermatoloji) Kitaplarında da aynısı yazılı (1,2). Acaba bu gerçekten doğru mu?

Yıllardır unsuz-şekersiz bir beslenme tarzı olan ‘Taş Devri Diyeti’ni hastalıklı ya da sağlıklı her kese öneriyoruz. Taş devri diyeti uygulayan kişilerin dikkatini en çok çeken noktalardan biri de diyetle birlikte sivilcelerinin kaybolmasıdır. Yaptığımız açıklamalarda biz bu sivilcelerin kaybolmasını, unsuz-şekersiz diyetin insülin direncinin kontrol altına alması sonucu hormonal dengenin düzelmesine bağlıyorduk. Buna dayanak olarak da unlu-şekerli ve rafine edilmiş gıdaları tüketmeyen ilkel topluluklarda ergenlik sivilcelerinin yok denecek kadar az olduğunu tespit eden toplum çalışmalarını gösteriyorduk. Ama şimdiye kadar bu konuda kontrol grubu ile karşılaştırmalı bir çalışma yapılmamıştı. İşte böyle bir araştırma Dünyanın en iyi klinik beslenme dergilerinden biri olan (bizce en iyisi) ‘Journal of Clinical Nutrition’ dergisinin Temmuz 2007 sayısında yayınlandı (3). Bültenin bu haftaki sayısında önce bu çalışma özetlenecek daha sonra da Prof. Dr. Ahmet Aydın 70 yıllık literatür ışığında konu hakkındaki düşüncelerini açıklayacak. Birçok cildiyecinin ezberini bozacak bu dosyayı kaçırmayın.


Unu Şekeri Azaltın, Ergenlik Sivilcelerinden Kurtulun!

Ergenlik sivilceleri de denilen akneler başta ergenler olmak üzere birçok insanın başının belası; %90’ından fazlasında bu sivilceler mevcut; yaşı 25’in üzerindeki erişkin insanların ise yaklaşık yarısında var. Tıptaki ilerlemeler akneli insan oranında azalma sağlamadığı gibi artışı da engelleyemiyor! Bu konunun uzmanları hastalığın gerçek nedenini bir türlü bulamıyorlar. Bu bağlamda cildiye hekimlerinin büyük bir ekseriyeti kendilerinden çok emin bir şekilde, beslenme ile akneler arasında hiçbir ilişkinin olmadığını söylüyorlar. Çünkü takip ettikleri Dünyanın en itibarlı Cildiye (Dermatoloji) Kitaplarında da aynısı yazılı (1,2). Acaba bu gerçekten doğru mu?

Yıllardır unsuz-şekersiz bir beslenme tarzı olan ‘Taş devri diyeti’ni hastalıklı ya da sağlıklı her kese öneriyoruz. Bu diyeti uygulayan kişilerin dikkatini en çok çeken noktalardan biri diyetle birlikte sivilcelerinin kaybolmasıdır. Yaptığımız açıklamalarda biz bu sivilcelerin kaybolmasını, unsuz-şekersiz diyetin insülin direncinin kontrol altına alması sonucu hormonal dengenin düzelmesine bağlıyorduk. Buna dayanak olarak da unlu-şekerli ve rafine edilmiş gıdaları tüketmeyen ilkel topluluklarda ergenlik sivilcelerinin yok denecek kadar az olduğunu tespit eden toplum çalışmalarını gösteriyorduk. Ama şimdiye kadar bu konuda kontrol grubu ile karşılaştırmalı bir çalışma yapılmamıştı. İşte böyle bir araştırma Dünyanın en iyi klinik beslenme dergilerinden biri olan (bizce en iyisi) ‘Journal of Clinical Nutrition’ dergisinin Temmuz 2007 sayısında yayınlandı (3).

Çalışmanın özeti
Yaşları 15-25 yaş arasında değişen 43 erkek hasta çalışmaya alınmış ve rastgele iki gruba ayrılmış (23+20). Her iki gruba da 12 hafta süre ile aynı kalori ve aynı dağılımda (%25 protein, %45 şeker ve %30 yağ) bir diyet verilmiş.
Yalnız birinci grup hasta, glisemik endeksi ya da glisemik yükü düşük şekerler alırken ikinci grup glisemik endeksi yüksek şekerleri yemiş. Yani ilk grup lifi daha çok ve yavaş emilen şekerleri (örneğin kepek ekmeği) kullanırken ikinci grup hasta lifi az ve hızlı emilen (beyaz ekmek gibi) şekerleri tüketmişler. Her iki grup da bir temizleyici losyon kullanmışlar.
Oniki hafta sonra birinci gruptaki akne lezyon sayısı, ikinci gruba (yani hızlı emilen şekerleri yiyen) oranla çok daha fazla azalmış. Bu süre içinde ilk grupta ortalama 23.5 lezyon kaybolurken, ikinci grupta bu sayı 12’de kalmış.
İlk grup 2.9 kg tartı kaybederken aynı kaloriyi tüketen ikinci gruptakiler ise 0.5 kg almış. Benzer şekilde ilk grupta insülin direnci azalırken ikinci grupta ise artmış.

Prof. Dr. Ahmet Aydın’ın yorumu

Yukarda bahsi geçen çalışma ‘Taş Devri Diyeti’ gibi unsuz-şekersiz bir diyetin ergenlik sivilcelerini bariz bir şekilde azalttığını göstermektedir.

Bu çalışmanın ikinci ilginç bulgusu ise (bize göre gayet normal) aynı kaloriyi almalarına rağmen, yavaş emilen şekerleri alan grupta tartı kaybı olurken hızlı emilen şekerleri alan grupta hastaların tam tersine kilo almalarıdır. Bu durum ilk gruptaki hastaların insülin direncinin azalmasına bağlıdır.

Bu araştırmada ilgi çeken bir nokta hızlı emilen şekerleri alan grupta da (çok daha az olsa bile) aknelerin azalmış olması. Bu durum her iki hasta grubunda deriye sürülen losyonun tedavi edici etkisine bağlı olabilir.

Beslenme ile Ergenlik Sivilceleri Gerçekten de Bir İlişki Yok mu?
Dermatoloji hekimlerinin büyük bir ekseriyeti beslenme ile akneler arasında hiçbir ilişkinin olmadığını söylerler (1-10). Hatta bu konu onlar için kutsal kitaptaki bir ayet gibidir; tartışılmaz bir tabudur. Çünkü Cildiyeciler tarafından adeta kutsal kitap olarak kabul edilen Dünyanın en itibarlı iki Cildiye (Dermatoloji) Kitabında bu şekilde yazmaktadır (1,2).

İşin ilginç yanı 2002’de yapılan bir literatür taramasında son elli yılda akne tedavisi ile yapılan 250 çalışmanın içinde beslenme akne ilişkisi ile ilgili hiçbir ‘kontrollü’ çalışma olmadığı saptanmıştır! (11).

Kitab-ı Mukaddes olarak kabul edilen iki büyük dermatoloji ders kitabı da (1, 2) beslenme ile akneler arasında hiçbir ilişkinin olmadığını büyük ölçüde 1969 ve 1971 yıllarında yapılan iki çalışmaya dayandırırlar (12, 13).

Ancak bahsedilen iki çalışmada da ciddi dizayn hataları vardır. Örneğin Andersonun çalışmasında kontrol grubu yoktur (12).

Fulton ve arkadaşlarının çalışması ise kontrollüdür; fakat sadece kakaonun akneye etkisinin olmadığını gösterilmektedir (13). Burada kakao almayan grupta, alan grupta olduğu gibi akneler aynı şiddette devam etmiş. İlginç olan noktası bu araştırmada hem kakao alan hem de almayan grubun da total kalorinin %50 civarında yüksek glisemik endeksli şeker içeren diyet kullanmaları imiş. Buradan çıkan sonuca göre hızlı emilen şekerli gıdaların nasıl olur da sivilceler ile ilişkisiz olduğunu söylemek mümkün olur? Siz karar verin. Bu iki çalışma da yapıldıktan 30 yıl sonra tekrar incelenerek kıyasıya eleştirilmiştir (14, 15).

Özet olarak hem Anderson ve Fulton hem de tarihi çalışmalara dayanarak akneler arasında hiçbir ilişkinin olmadığını söylemek mümkün değildir.

Peki 1930’larda aknenin bir şeker metabolizması bozukluğu olduğunu söyleyenler olduğunu (16) ve 40’lı (17) ve 50’li (18) yıllarda hekimlerin aknesi olan hastalarına düşük şekerli diyetler tavsiye etiğini biliyor muydunuz?


Akneler Sadece Ergenlerde mi Görülür?

10-12 yaş çocuklarda akne görülme oranı %28-61, 16-18 yaşındaki ergenlerde ise %79-95 arasındadır (19-21).

Her ne kadar ergenlik çağından sonra akne azalsa da yine de azımsanamayacak oranlardadır. Nitekim bir araştırmaya göre 25 yaşın üzerindeki kadınların %54’ünde ve erkeklerin %40’ında akne vardır (22).

Aknelerin hiç görülmediği topluluklar var mı?

Eskimolar (23,24) Okinavalılar (25), Ache avcı toplayıcları (26) ve Kitavan adalılar (26, 27) gibi rafine olmayan, doğal gıdaları yiyen modernleşmemiş toplumlarda erişkin olsun ve ergen olsun hiçbir kimsede akne görülmemektedir. Evet yanlış duymadınız, bu topluluklarda neredeyse tek bir sivilceye bile rastlanmamıştır!

Her ne kadar aile çalışmalarında akne duyarlılığının kalıtsal olduğu ilan edilmiş olsa da (28) medenileşmemiş topluluklarda hastalığın nerdeyse hiç görülmemesi (27) aknenin kalıtsal faktörlerden çok diyet gibi çevresel faktörlere bağlı olduğunu göstermektedir.

Akne Nasıl Oluşur?
Akne, derimizde bulunan kıl folikülündeki (kese) yağ bezlerinin bir hastalığıdır. Normalde, bu bezlerin salgıladığı yağın deri yüzeyine çıkarak atılması gerekir. Ancak ergenlik döneminde yağ bezi daha fazla yağ salgılar. Bu yağ normal olarak bir kanal ile deri yüzeyine geçer. Aknede bu kanal aşırı yağ birikimi ve dökülmüş keratin hücreleri (keratonosit) ile tıkanır (Bak Şekil 1) (28). Aknenin temel nedeni bu tıkanmadır.

Bu madde birikimi nedeni ile Propionibacterium acnes adlı normal deride bulunan bir oksijensiz (anaerob) bir bakteri burada üremeye ya da koloni yapmaya başlar. Bu bakteriler, yağ bezlerinin tıkalı olan kanallarından içeri girerek hem varlıklarıyla hem de ortaya çıkardıkları bir takım kimyasal maddeler nedeniyle tıkanmış olan yağ bezinde bir iltihaba (enflamasyon) yol açarlar (Şekil 1).



Uploaded with ImageShack.us

Şekil 1. Komedon oluşum mekanizması (28).
İltihabi olmayan yağ tıkaçlarına komedon adı verilir. Komedon deri yüzeyinde açık (siyah başlı) ya da kapalı (beyaz başlı) olabilir.
İltihabi akneler kabartı (papül), sivilce (püstül), yumru (nodül) ve kese (kist) şeklinde olabilir.
P. acnesin salgıladığı lipaz trigliseritleri parçalayarak serbest yağ asitlerini açığa çıkartır. Bu yağ asitleri folikül duvarını tahriş ederek papüle yol açar (29) (Şekil 2).
Folikül P. acnes enfeksiyonla iltihaplanırsa sivilce (püstül) oluşur. Foliküller sıkılır ve kaşınarak yırtılırsa nodül ve kist oluşur.



Uploaded with ImageShack.us
Şekil 2. Akne oluşumunun evreleri (29).
Aknenin 5 majör patogenetik faktörün karşılıklı etkileşimine bağlı olarak geliştiği düşünülmektedir (30-34).

1. Kıl folikülü içindeki keratin hücrelerinin üretiminin artması
2. Kıl folikülü kanalındaki korneositlerin tam olarak ayrılamaması (programlı hücre ölümünün azalması ve Kıl yağ bezlerinin tıkanmasına bağlı)
3. Erkek hormonlarına (androjenler) bağlı yağ (sebum) yapımında artış
4. Siyah başların (komedon) içinde Propionibacterium acnes adlı bakterinin aşırı üremesi ve
5. Komedonun içinde ve çevresinde iltihap

Kapalı mikrokomedonların oluşumundaki kritik basamak kıl folikülü kanallarının korneositler (keratin hücreleri, keratonosit) tarafından tıkanmasıdır. (korneositler bazal keratonisitlerin farklılaşması sonucu oluşur). Bu keratonositler kıl folikülü kanallarını ağzını tıkarlar. Çünkü birbirlerine yapışıktırlar ve dökülürken normalde olduğu gibi birbirinden ayrılmazlar (35).

Korneositlerin programlı hücre ölümlerinin bozulması ya da gecikmesi aknenin başlangıç lezyonu olan mikrokomedonun oluşumunu sağlayan temel mekanizmadır
Diyet-hormon ilşkileri

Diyetin neden olduğu hormon değiklikleri keratinosit üremesi ve korneosit apoptozisine (programlı hücre ölümü) yol açmaktadır.

Glisemik yükü yüksek gıdaların sürekli tüketilmesi hiperinsülinemi ve insülin direncine neden olmaktadır.

Hiperinsülinemi serbest IGF-1 (İnsüline benzer büyüme faktörü) artırmakta ve buna bağlı olarak ta IGFBP-3’ü (İnsüline benzer büyüme faktörünü bağlayan protein) azaltmaktadır (36).

Serbest IGF-1 hemen hemen bütün dokularda için hücre bölünme ve üremesini artırır. Serbest IGF-1 bazal keratonisit üremesini artırmakta IGFBP-3 ise inhibe etmektedir.

Diyet-Androjenler-Sebum (akneden çıkan yağ) Yapımı

Sebum (yağ) yapımı androjenler (erkeklik hormonları) tarafından uyarılmaktadır (37, 38). Erkeklik hormonları hem erkekte hem de kadında bulunur ama erkeklerde daha fazladır.

Androjenler aşırı artarsa aknenin gelişimine katkıda bulunurlar. Hiperinsülinemi (insülin fazlalığı) bilinen androjenik etkileri ile akneye yol açar.

Hem insülin hem de IGF-1 yumurtalık (39, 40) ve testiste (41, 42) androjen sentezini artırmaktadır. İnsülin ve IGF-1 ayrıca karaciğerde seks hormonu bağlayıcı globulin (SHBG) sentezini inhibe ederek androjen etkisinin artmasına neden olur (43, 44).

Sebum yapımı direkt olarak insülin (45) ve IGF-1 (46, 47) tarafından da uyarılmaktadır.

Diyetin enflamasyon üzerine etkisi

Akne patogenezindeki son ortak yol dermisin enflamasyonudur (derinin iltihabıdır). Enflamasyon papül (kabartı), nodül (yumru) ve püstül (sivilce) karakterizedir. Enflamasyon sebumdan zengin ortamda yaşayan gram pozitif anaerob bir bakteri olan P. acnes ‘e karşı gelişen bir immünolojik reaksiyondur (48).

Bu bakterilerin yapısında bulunan peptidoglikanlar enflamatuar sitokinlerin (TNF-alfa, interlökin-3 ve interlökin-8 vb) artmasına neden olur (49).
Bu sitokinler prostaglandin ve lökotirienler gibi diğer iltihap maddelerinin sentezini de artırır.

Sistemik enflamatuar cevabın en önemli nedeni diyettir. Taş devrinde w-6:w-3 yağ asidi oranı yaklaşık 1:1 ile 4:1 arasında idi. Fakat son 50-100 yılda serum kolesterol düzeylerini düşürmek amacı ile (mısır, soya, pamuk, ayçiçeği gibi yağların aşırı kullanılması, buna karşılık balık ve yeşil yapraklı sebzelerin (lahana, marul, semizotu gibi) daha az tüketilmesi ile bu oran 20-50:1’e kadar çıkmıştır.

Diyette omega-6 yağ asitleri fazla ise ikinci grup prostaglandinlerin sentezi artar. Sonuçta enflamatuar uyarı hızlanır, sitokinler artar, trombüs eğilimi artar, serbest radikal oluşumu artar.

Enflamatuar sitokin yapımını azalttığı için omega-3 akneli hasta için tedavi edici olacaktır. Omega-3 alınarak IL-1/3, IL-la, tumor nekroze edici factor-alfa, Il-6, IL-8 gibi sitokinler ile eikosanoidler (prostaglandin E2 and lökotrien B4) azaltılabilir (50-56).

Lökotirien B4 inhibitörlerinn akneli hastalarda enflamatuar akne lezyonlarında %70’lik bir azalma sağlamıştır (57).

Akne, polikistik over sendromunun (PCOS) karakteristik bir özelliğidir. PCOS’lu hastalarda da izole aknesi olanlarda olduğu gibi hiperinsülinzm vardır (58). PCOS’lu hastalardada IGF-1 yüksek, SHBGdüşüktür(58-59).

Metformin (60) ve pioglitazon (61) gibi insülin direncini kıran ilaçlar PCOS’lu hastalarda akneleri başarı ile tedavi etmektedir.
Son yıllarda yapılan bir çalışma süt tüketimi arttıkça ağır aknenin arttığını da göstermektedir (62). Bize doğal beslenen ineklerin değil, göre büyüme verilen inekleri sütleri IGF-1 içerdiği için aknelere neden olmaktadır.

Aknenin Derecelendirilmesi (28)

Ağırlık Tanım
Hafif

Orta

Ağır 20 komedondan az, ya da 15 iltihabi lezyondan az, ya da toplam 30 lezyondan az

20 -10 komedon, ya da 15-50 iltihabi lezyon, ya da toplam 30-125 lezyon

5 kistten fazla, ya da 100 komedondan fazla, ya da 50 iltihabi lezyondan fazla, ya da toplam 125 lezyondan fazla


Uploaded with ImageShack.us
Şekil 3. Aknenin oluşum mekanizması ve konvansiyonel tedavisinin temel ilkeleri (28).

Folikül keratinizasyonu düzelten ilaçlar
Retinoidler: Epitel bütünlüğü için ve idamesi için A vitamini şarttır. Yağ oluşumunu azaltır. Ayrıca antibiyotik etkisi de vardır. Yan etki olarak yanma, soyulma, kızarma vb yapabilir.
-Tretinoin (Acnelyse®)
-İzotretinoin
-Adapalen
-Tazaroten

Antibakteriyel ilaçlar
-Antibiyotikler (tetrasiklin, eritromisin, klindamisin, minosiklin, doksisiklin (merhem ya da hap olarak)
-Benzoil peroksit
-İzotretinoin (indirekt etki)

Antienflamatuar (iltihap önleyici) ilaçlar
Steroitler (kortizol)
Steroit dışı antienflamatuarlar
Lökotien inhibitörleri

Yağ bezi faaliyetini azaltanlar
Antiandrojenler (Spirinolakton)
Steroitler (Düşük dozda)
Östrojen preparatları



AKNE DERECESİNE GÖRE KLASİK TEDAVİ ŞEKİLLERİ

Hafif şiddette akne tedavisi: Tretinoin ve /veya antibiyotik merhem
Orta şiddette akne tedavisi: Tretinoin ve sistemik antibiyotik hapları
Ağır şiddette akne tedavisi: Tretinoin + sistemik antibiyotik hapları + Antienflamatuar (iltihap önleyici) ilaçlar + Antiandrojenler ya da östrojen preperatları

Klasik tedavi şekilleri esas nedene yönelik olmadığı için başarısızdır ya da ancak geçici bir süre başarılı olabilir.

O halde ne yapmalı?

1) İnsülin direncinizi yenin
Tedavinin en önemli noktası budur. Eğer bunu yapmıyorsanız, diğer basamakları yaparak şifa olmanız mümkün değildir.

İnsülin direnci çocuk ve erişkin nüfus arasında çok yaygın görülen bir metabolik bozukluktur. İleri aşaması olan metabolik sendromun Türkiye’de erişkinler arasındaki oranı %50’lere yaklaşmaktadır; bu hızla giderse oran %50’lerin çok üzerine çıkacaktır.

İnsülin direncinin temel nedeni şekeri hızlı emilen (glisemik endeksi yüksek) gıdaların aşırı yenilmesidir. Açlık sırasında insülin değerleriniz 5 ünitenin üzerine çıkar.

İnsülin direncini kırmanın akne üzerine etkileri
İnsülin direncini kırarak akne mekanizmalarının nerdeyse tamamını kontrol altına alabilir hatta tamamen yok edebilirsiniz. Kan insülin düzeyinin azalması ile;
a) Kıl foliküllerindeki yağ yapımını azalır
b) Artan androjenler (erkeklik hormonları) normal düzeylere iner
c) İltihap (enflamasyon) azalır
d) Enfeksiyon (mikrop kapma) azalır (endirekt etki)

İnsülin direncinizi yenmek için taş devri diyeti gibi bir diyet yapınız (Bak www.beslenmebulteni.com)
• Un, şeker ve bunlardan yapılan mâmüllerin tüketimini mümkün olduğunca azaltın, hatta hiç yemeyin
• Mümkün olduğu kadar doğal beslenmiş olan hayvanların et, süt ve yumurtasını yiyin.
• Yediğiniz yiyeceklerin en az yarısı çiğ olsun.
• Paketlenmiş gıdaları yemeyin
• Her türlü mevsim sebze ve meyvesi (fazla tatlı olmayanlar) taze olarak yiyin.
Böyle bir diyet sadece sivilcelerinizi yok etmekle kalmayacak sizi olabilecek kanser, kemik erimesi, koroner kalp hastalığı, romatizma, depresyon vb hemen hemen bütün müzmin hastalıklardan da koruyacaktır.

2) Omega-3/omega-6 yağ dengesini düzelterek iltihap maddelerini azaltın

2) Omega-3/omega-6 yağ dengesini düzelterek iltihap maddelerini azaltın

Akne oluşumundaki temel mekanizmalardan biri de iltihap maddelerinin artmasıdır.

Diyetteki omega-6’ların aşırı artması vücuttaki iltihap maddelerini artırır.
Diyetteki omega-3’ler ise iltihap giderici etkisi ile aşırı omega-6 alımına bağlı olumsuzlukları azaltır.

Akne tedavisinde kullanılan steroid ve steroid dışı iltihap karşıtları ve lökotirien inhibitörleri omega-6’ya bağlı ilthap maddelerini ortadan kaldırmaya çalışır. Bu ilaçların kısa vadede bazı olumlu etkileri varsa da uzun vadede bir yığın yan etkilere yol açar. Bazen bu yan etkiler hastalığın kendisinden daha ağır da olabilir.

Omega3/Omega-6 oranı nasıl düzeltilebilir?

• Margarin ve sıcak preslenmiş poliansatüre (çoklu doymamış) yağlar (ayçiçek, mısır, soya) yenilmemelidir.

• Katı yağ olarak tereyağ, iç yağı ve kuyruk yağı, sıvı yağ olarak sızma zeytinyağı kullanılmalıdır

• Sıcak preslenmiş monoansatüre (tekli doymamış) yağlar (gerçek! fındık yağı, riviera tipi zeytinyağı) ise ikinci seçenektir.

• Keten tohumu ve/veya balık yağı kullanın

Balık yağı preparatları

Enflamatuvar hastalıklarda antienflamatuvar(iltihap giderici) etkiyi elde etmek için günde 1000-3000 mg aktif balık yağı (DEHA+EPA) alınmalıdır aksi halde fazla etkili olmaz (piyasada Carlson ®, Ocean®, Or-omega®, Marincap®, Seven Seas®, gibi markalar var, yurt dışından daha ucuza da getirtebilirsiniz).

Bazı balık yağı (omega-3) preparatlarındaki aktif metabolit (EPA + DEHA) miktarları
• Seven Seas-Cherry: 800 mg/1 ölçek
• Seven Seas-Pulse: 150 mg/1 kapsül
• Marincap: 150 mg/ 1 kapsül
• Ocean: 1315mg/1 ölçek (Portakallı, naneli, limonlu), 150 mg/1 kapsül
• Carlson: 1600 mg/1 ölçek, 300 mg/1 kapsül
• Oromega: 975 mg/1 ölçek, 300 mg/1 kapsül

Balık yağı uygun yüksek dozlarda kullanıldığında romatizmal hastalıklarda kullanılan ilaçların iltihap giderici etkilerine sahiptir. Üstelik nerdeyse hiçbir yan etkileri yoktur. Ayrıca nedene yönelen bir tedavi şeklidir.

Bitkisel Omega-3 kaynakları

Ketentohumu, ceviz ve yeşil yapraklılar (semizotu, dereotu vb) aktif omega-3 metabolitlerinin oluşumunu sağlayacak ön maddeyi (alfa-linolenik asit=ALA) sağlarlar. Bunlar içinde en önemlisi keten tohumudur.

Keten tohumu omega-3’den zengindir; fakat balıkyağına göre etkisi yaklaşık 10 kez düşüktür. Fakat keten tohumu zayıf östrojen etkisi (yağ yapımını azaltır) ve zengin lif, vitamin ve mineral içeriği ile akne için mükemmel bir takviyedir.

Antienflamatuar otlar ve baharatlar

Aşağıdaki bitkiler ve baharatlar da antioksidan ve iltihap giderici etkileri ile aknede oldukça yararlıdırlar;

1 kase kefirin içine (tercihen ekşi)
1 Çay kaşığı çekilmiş ısırgan tohumu
1 Çay kaşığı çekilmiş siyah üzüm çekirdeği
1 Tatlı kaşığı zerdeçal tozu
1 tatlı kaşığı çekilmiş keten tohumu koyun

Bunlar dışında birçok yabani ot ve baharatın da benzeri özellikleri vardır
3) Kan D vitamini düzeylerinizi düzeltiniz

Dünya nüfusunun belki de yarısında gizli veya aşikar D vitamini yetersizliği mevcuttur. Örneğin Türkiyedeki kadınların yaklaşık dörtte üçünde D vitamini yetersizliği vardır. D vitamininin çok iyi bilinmeyen bir özelliği de iltihap giderici olmasıdır. Klasik cildiye kitaplarında bile yaz mevsiminde aknelerin şiddetinin azaldığı tarif edilmektedir.

Yeterli D vitamini düzeyine sahip olmak için günde en az yarım saat güneşe maruz kalın (D vitamini ile ilgili dosyalarımıza bakınız). Yeterli güneşlenemiyorsanız, özellikle kış aylarında D vitamini alınız. Optimal dozu alabilmek için kan D vitamini düzeylerinizi ölçtürün (25-hidroksi D vitamini; 1, 25-dihidroksi D vitamini değil!). Doktorunuzun kontrolü altında uygun dozda D vitamini alın. Kan D vitamini düzeylerinizi 40-120 ng/mL arasında tutunuz (üst sınıra yakın olması daha iyi, 100 ng/mL gibi.
4) Bağırsak floranızı (yararlı mikropları) düzeltin

Floranın bozularak bağırsak geçirgenliğinde meydana gelen artışın sadece bağırsakta değil bağırsak dışı birçok organda da iltihabi hastalıklara yol açtığı düşünülmektedir.

Probiyotiklerden zengin bir diyetin iltihap bulgularını hafiflettiği gözlenmiştir.

Un ve şekerden fakir, sebze, meyve, et ve yumurta gibi doğal gıdalardan zengin bir diyet bağırsak florasının koruyuculuğunu artırır.

Fermantasyon ürünleri (kefir, turşu, yoğurt, peynir, şarap, boza, sirke, tuzlama yiyecekler, bira mayası) bağırsak florasında bulunan probiyotikleri artırırlar.

Pastörizasyon ve UHT teknolojisi gıdalardaki probiyotikleri büyük ölçüde tahrip eder!!

Probiyotiklerden en zengin gıda olan kefiri evde kendiniz yapın ve günde en az yarım litre kadar tüketin.

5) Vitaminler ve mineraller eksikliklerini giderin

Yukarıdaki önlemleri almışsa akneli hastanın ilave vitamin ve mineral almak çok gerekli değildir. Fakat iyileşmeyi daha hızlı düzeltmek için birkaç ay aşağıdaki vitamin ve mineraller kullanılabilir.
 B6 vitamini: 50-100mg/gün (Örneğin Benexol® 1 tab)
 Çinko: 15-30 mg/gün (Örneğin Zinco® ya da Nutri-Zinc® 1-2 ölçek).
 E vitamini: 400 IU.
 C vitamini: 200-2000 mg
 A vitamini ya da beta karoten: 5, 000-25,000 Ü
ACE-Selenyum®’da A, C ve E vitaminleri ve antioksidan olan selenyum bulunmaktadır; günde 1 ya da 2 kapsül alın.
Carlson ACES-Zn’de A, C ve E vitaminleri ile çinko ve selenyum bulunmaktadır; günde 1 ya da 2 kapsül alın

Hastalığın izlenmesinde yapılması önerilen tahliller

Yukarıdaki beslenme şekli ve besin takviyeleri aknelerinizi düzeltecektir. Hastalığın izlenmesinde aşağıdaki tahlilleri yaptırın.

C-reaktif protein (hassas) : Normali 0.5 mg/dL’nin altında olması gerekir (İlgili laboratuarın verdiği normal değerleri dikkate almayın). Hastalık sırasında yüksek olan değerler, tedavi ile birlikte azalacaktır.

25-hidroksi D vitamini: (1, 25-dihidroksi D vitamini değil!). Normali 40-120 ng/mL’dir (İlgili laboratuarın verdiği normal değerleri dikkate almayın).

İnsülin: Normali, açlık sırasında 5 ünitenin altındadır (İlgili laboratuarın verdiği normal değerleri dikkate almayın). Beraberinde kan şekerine de baktırın.

Tedaviye cevapsızlık olabilir mi?

Eğer bu tedavi ile düzelme olmuyorsa altta yatan bir hormonal hastalık vardır. Hekiminize danışarak hormon tahlillerini (17-HP, DHEA-S, androstenedion, serbest testosteron, kortizol, ACTH vb) yaptırınız. Aşağıdaki kan tahlillerini yaptırınız.
 
Roaccutane tedavisinin 10. günündeyim ve antrenmanlardan neredeyse kopmak üzereyim :( Eklem ağrıları özellikle bel ve sırt ağrısı ayrıca göğüs kafesinde farklı bir ağrı. Dudaklarım, saçlarım ve yüzüm kurudu, inanılmaz derecede yorgunluk ve baş ağrısı, stres, sıkıntı, uykusuzluk. Bütün bu rahatsızlıkların ilacın yan etkisi olduğunu düşünerek kendimi psikolojik olarak uzak tutmaya çalışıyorum ama olmuyor. Motivasyonum yerle bir oldu çok halsiz ve güçsüz hissediyorum kendimi, Antrenmanlar dinlenerek geçiyor adeta ve tedavi 5 ay daha sürecek en az,bilmiyorum bu şekilde nasıl geçireceğim bu zamanı. Animal pak'ı içerdiği A vitamininden dolayı kullanmayı bıraktım daha doğrusu whey harici hiç bir şey kullanmamaya kara verdim. Doğrumu yapıyorum ? İlaç fazlasıyla karaciğere ve böbreklere yük bindiren bir ilaç. ilaçla birlikte animal pak, casein, whey, no-xplode gibi ürünleri kullanmamın zararlı olacağını düşünüyorum Doktora güvenemedim. . . . Sanırım bu süreci tedavi bitene kadar vücudumu çok zorlamadan hafif antrenmanlarla geçireceğim.
 
bu ilacı bende kullanıyorum geçmiş olsun diyorum aslında yeni konu açmak istemedim sormak istediğim bi olay vardı
su an balık yağı hydroxycut advanced çinko desteği alıyorum bu ilaçla birlikte sıkıntı yaratırmı aklıma takılıyor bide bu enzim oranını kontrol altına almak için yapabileceğimiz bişey varmıdır acaba
 
Back
Yukarı