Water Fasting (Su Orucu) yapan var mı?

Hocam ilgi alaka gösterip uzun uzun yazmışsınız teşekkür ediyorum, diğer arkadaşla olan probleminiz beni ilgilendirmez ona yorum yapmayacağım. Ancak ilk mesajdaki dalga geçer üslup yerine böyle konuşmayı tercih ederim. İki taraf için de faydalı olur, birbirimizden bir şeyler öğreniriz.

Öncelikle kusura bakmayın, attığınız makaleyi uzun uzun inceledim. Makalede sizin de söylediğiniz gibi riskleri anlatılmış ancak risklerin olduğu kısma detaylı baktığımda, sadece 70 yaş üzeri iki kişinin AE-4 seviyelerine kadar ilerlediği ve onların da orucu bıraktığında kısa sürede normale döndükleri yazıyor. Onun dışında deneye katılan binlerce insan arasında ölüm veya dönülmez hasarlar alan kimse bulunmuyor. Hatta yazının bir kaç yerinde yüksek tansiyon, foliküler lenfoma ve kanser gibi hastalıklarda asıl tedaviye ek olarak yardımcı olarak kullanıldığı yazılmış.

İnsanların en çok muzdarip olduğu AE-3 derecesine baktığımızda ise baş ağrısı, ense ağrısı, yorgunluk, çarpıntı gibi şeyler yer alıyor. Bu durumlara tabi ki sağlıklı demeyeceğim ancak 20 gün aç kalan bir insanın baş ağırısı veya yorgunluk çekmesi bana kalırsa çok da garip bir durum değil.

Bana bu kaynağı attığınız için teşekkür ederim. Sayenizde su orucuyla ilgili olumlu veya olumsuz bir çok şey öğrendim. Tabi ki bu olayı doktor gözetiminde yapmayı isterdim ancak biliyorsunuz ki bizim ülkede doktordan sıra alması bile büyük bir eziyet olduğu için sürekli doktor gözetiminde kalmak baya lüks bir hareket olurdu. Ne yazık ki şu an onu yapacak durumda değilim. Ancak su orucunda başıma gelebilecek olan olayların farkındayım ve bu iş tehlikeli noktaya gelirse tabi ki bırakacağım.[DOUBLEPOST=1545567311][/DOUBLEPOST]An itibariyle 89. saatin içindeyim. Bu sabah tartıldığımda 87.4 kilo çıktım. 3.2 kilo gitmiş gibi görünüyor. Genel bir halsizlik hissi ve ufak baş ağrıları hariç herhangi bir sorunum yok. Şimdiye kadar büyük bir sorunla karşılaşmadım. Katlanılamaz diyeceğim bir açlık olmadı hiç. Şimdilik gayet iyi gidiyor.Diğer güncellemelerde görüşmek üzere.

Baş ağrısı, ense ağrısı, yorgunluk gibi şeylerin yanında Hipertansiyon gibi ciddi olabilecek bir durumda gayet mevcut. Araştırma bu orucun çok zararlı olmadığını(ki burada kastım AE-4 VE 5) göstermekle birlikte her zaman için masum olmayacağını da göstermekte. Background kısmında özellikle obezite de ölümle sonuçlanabileceği araştırmalarını da faydalı olabileceğini gösteren araştırmaları da yazmış.(Tabi ki bu cümledeki çıkarımı en azından sağlıklı bir insan olduğunuzu kabul ederek yazıyorum, eğer geçirdiğiniz ağır bir hastalık veya devam eden bir hastalık durumu varsa bu dediklerim geçersizdir)
Diğer arkadaş böyle bir sistemde hiç bir risk yokmuş gibi göstermeye çalışmış özellikle buna şiddetle karşı çıktım. Hele dine kaymasını tekrar yazmayacağım üstte cevabını verdim zaten.

Sürekli kontrol elbet zor olsa da (ki doktorun da gerek görmesi gerek masrafının ortadan kalkması için), başlangıçta ve son günde gidilebilir diye düşünüyorum. Sıra konusunda ise e-randevu veya telefonla arama yapıldığında problem kalmıyor. Gene de seçim sizin benim en fazla yapabileceğim öneri ve eleştiri çerçevesinde olur.[DOUBLEPOST=1545572672][/DOUBLEPOST]@respect2us.23 diyetisyen konusunda bilgi verebilir.
 
Baş ağrısı, ense ağrısı, yorgunluk gibi şeylerin yanında Hipertansiyon gibi ciddi olabilecek bir durumda gayet mevcut. Araştırma bu orucun çok zararlı olmadığını(ki burada kastım AE-4 VE 5) göstermekle birlikte her zaman için masum olmayacağını da göstermekte. Background kısmında özellikle obezite de ölümle sonuçlanabileceği araştırmalarını da faydalı olabileceğini gösteren araştırmaları da yazmış.(Tabi ki bu cümledeki çıkarımı en azından sağlıklı bir insan olduğunuzu kabul ederek yazıyorum, eğer geçirdiğiniz ağır bir hastalık veya devam eden bir hastalık durumu varsa bu dediklerim geçersizdir)
Diğer arkadaş böyle bir sistemde hiç bir risk yokmuş gibi göstermeye çalışmış özellikle buna şiddetle karşı çıktım. Hele dine kaymasını tekrar yazmayacağım üstte cevabını verdim zaten.

Sürekli kontrol elbet zor olsa da (ki doktorun da gerek görmesi gerek masrafının ortadan kalkması için), başlangıçta ve son günde gidilebilir diye düşünüyorum. Sıra konusunda ise e-randevu veya telefonla arama yapıldığında problem kalmıyor. Gene de seçim sizin benim en fazla yapabileceğim öneri ve eleştiri çerçevesinde olur.[DOUBLEPOST=1545572672][/DOUBLEPOST]@respect2us.23 diyetisyen konusunda bilgi verebilir.

Dediğim gibi hocam risklerinin farkındayım, tehlikeli bir noktaya gidecek olursa da hemen keserim zaten. Tavsiyeleriniz için çok teşekkür ediyorum.
 
159593_m.gif



Hadi ilk önce şu oruç meselelerine bakalım, merak etmeyin bütün cevaplara ve becerilemeyen demagojiye(tecrübeli siyasetçiler hariç yapabileni görmedim zaten) cevap vereceğim :

https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC5819235/

Öncelikle bu denetimin ne koşullara sahip olduğu :
"
TNHC (www.truenorthhealth.com) is an integrative medical facility in Santa Rosa, CA, USA that offers a residential health education program specializing in water-only fasting and dietary intervention. Patients in this study had access to medical, naturopathic, and chiropractic doctors. Private rooms, 24-h medical supervision, and daily educational activities were also provided.
"
Anlamlandırmamıza yardımcı olması için:

"
Abbreviations
AE Adverse event
CI Cumulative incidence
CTCAE Common Terminology Criteria for Adverse Events
ECI Estimated cumulative incidence
HGAE Highest grade adverse event
HLT Highest level term
IQR Interquartile range
IV Intravenous
LLT Lowest level term
MedDRA Medical Dictionary for Regulatory Activities
SAE Serious adverse event
SOC System organ class
TNHC TrueNorth Health Center
VAS Visual analog scale
"
"
Adverse event identification and coding
Data on AEs were collected from clinical chart notes of self-reported symptoms, clinical and diagnostic findings, and medical management of symptoms. Laboratory values were not systematically included due to data incompleteness. The CTCAE (v4.03) scale was used to grade AE severity: AE1 – mild, AE2 – moderate, AE3 – severe, AE4 – life threatening or disabling, and AE5 – death. AEs were characterized using the MedDRA (v12.1) terminology according to the system organ class (SOC), which uses the highest level term (HLT), including anatomical or physiological system, etiology, and/or purpose, and the lowest level term (LLT). Pain-related AEs, reported on a visual-analog scale (VAS) from 0 to 10, were reported as follows: AE1 = VAS 1–4, AE2 = VAS 5–7, and AE3 = VAS 8–10 [42, 43]. A serious adverse event (SAE) was determined based on the definition used by the Department of Health and Human Services [44]. A codification guide was created to ensure that there was consistent codification of AEs. A single trained clinician (J.S.F) identified, reviewed, and classified AEs, according to the above criteria, for each daily entry in the electronic chart note. A user interface within the relational database (MS Access) was used for direct data entry of the codified data. One week after the conclusion of data abstraction, intra-rater reliability was assessed based on a random sample of daily logs. The dataset is available from the Dryad repository, 10.5061/dryad.6cg6j.
"

"
Adverse event descriptive analysis
Visits were stratified by water-only fast length: 2–7 (short), 8–14 (medium), 15–21 (long), or 22+ (extended) days. These categories were chosen to represent lengths of typical fasts. Within visits, days were grouped by fasting and refeeding status. Summary statistics of the study population at the patient and visit levels were tabulated. Chief complaints were categorized by SOC when possible. For each visit, the highest grade AE (HGAE) experienced (of any MedDRA term) and the total AEs were calculated for the fasting, refeeding, and entire protocol periods. Tallies and percentages of HGAE within each of these periods were computed in total and by the fasting length strata. Spearman’s correlation between fasting length strata and HGAE was computed using integer scores for the fasting length strata. For each MedDRA term, counts and percentages of visits with at least one AE of a term were computed for each AE grade and for all AE grades combined. Similar counts and percentages were computed for individual AEs without taking visits into account. We report MedDRA terms that were experienced in more than 10%. Association between a visit’s HGAE and age was assessed graphically and measured with Spearman’s correlation [46]. An association between HGAE and gender was tested using a two-sided Fisher’s exact test. The paired difference in HGAE during fasting versus refeeding was tested using a paired t-test. Kaplan-Meier estimates of cumulative incidence (CI) were computed for each category of fasting length for the following AE categories: any AE, any AE ≥ 2, and any AE ≥ 3 [47]. All AEs of grade 3 or higher were carefully reviewed (A.C.G., T.R.M, J.S.F.), and SAEs were further described by brief narrative. Analyses were performed in R 3.1 using the survival, [48, 49] irr, [45] ggplot2, [50] dplyr, [51] and htmlTable packages [52].
"

Ve:
"
AEs were classified on a graded scale of 1–5 according to CTCAE (v4.03) and MedDRA (v12.1) criteria (see Methods). HGAE experienced during the fasting, refeeding, and entire protocol period of each visit is presented in Table 2. During the entire protocol period (i.e., fasting and refeeding) for all visit lengths, the HGAE experienced in the majority of visits (n = 555, 72.3%) was grade 2 or lower and in 212 visits (26.6%) it was grade 3. There was a weak positive correlation between fast and refeed length and HGAE (Table (Table2).2). There was 1 patient with a grade 4 AE during a medium visit. There were no deaths (AE5) during any visits. There was a weak positive correlation between HGAE and fast duration (Spearman’s ρ = 0.28, p = < 0.001) and a weak positive correlation between HGAE and age (Spearman’s ρ = 0.11, p = 0.002) (Additional file 1: Figure S1a, b). There was no correlation between HGAE and gender (p = 0.628) (Additional file 1: Figure S1c). During refeeding, the mean HGAE was 0.56 less than during fasting (paired t = − 16.28, p = < 0.001).
"

Bahsettiğimiz konunun, "aman 10 saat bile yapma geberip gidersin, öldürür bu adamı" gibi bir durum yok ancak bu kadar denetimin içinde :
Gm5r83.png

AE 4 yani yukarıda belirttiğim gibi "AE4 – life threatening or disabling" görülmüş ve AE-2 ve üstü azımsanacak bir miktar değil bence ki hatırlatırsak "AE2 – moderate, AE3 – severe"
Emp1vB.png


"
There were two (0.002% of visits) SAEs that required hospitalization. One was a grade 3 dehydration event that occurred on fasting day 3 in a 73-year-old, male patient. The patient developed headache, fever, and increased blood pressure. He was taken to an emergency facility, where he received antibiotics for potential upper respiratory infection and intravenous (IV) electrolytes for dehydration and was kept under inpatient observation for 3 days. The patient fully recovered and returned to TNHC. The other was a grade 4 hyponatremia event that occurred on fasting day 9 in a 70-year-old, male patient. The patient developed difficulty with speech and was immediately transported to an emergency facility by ambulance. Upon evaluation at the emergency facility, the patient was diagnosed with hyponatremia, administered IV electrolytes, and kept under inpatient observation for 4 days. The patient fully recovered but did not return to TNHC.
"

Background
Modern humans evolved to survive periods of food shortage and have voluntarily fasted for at least 2000 years. Fasting is broadly defined as the voluntary abstinence of some or all caloric foods and beverages for therapeutic, spiritual, or political reasons [1]. In the last century, research in animals and humans has uncovered several potentially health-promoting physiologic responses to fasting including ketogenesis, hormone modulation, reduced oxidative stress and inflammation, and increased stress resistance, lipolysis, and autophagy [14]. Clinical research in humans also indicates that fasting improves hypertension, [5, 6] rheumatoid arthritis, [7] cardiovascular disease, [8, 9] metabolic syndrome, [10, 11] osteoarthritis, [12] fibromyalgia, [13] chronic pain, [14] and quality of life [15].

Wilhelmi de Toledo et al. recently reviewed several fasting methods and established the first peer-reviewed therapeutic fasting guidelines in English (revision of the 2002 German publication [16, 17]). The guidelines specify indications, contraindications, and methods for safe implementation and are based on the Buchinger Method (a modified diet supplying 250–500 kcal/day in the form of vegetable broth, fruit and vegetable juices, and honey). The guidelines are also largely applicable to water-only fasting, which is defined as the complete abstinence of substances except for pure water [18] and is an established method of therapeutic fasting [13, 19, 20]. Yet it is only briefly described by Wilhelmi de Toledo et al. as a “zero calorie diet” that has not been practiced since the 1970s, when it was primarily used for weight reduction [17].

Therapeutic water-only fasting research did decline following a period in the 1960s and early 1970s when the method was used as an obesity treatment, [2124] in part due to reports of serious complications, including death, in some fasting subjects [2530]. During this time, it was common to arbitrarily implement fasts lasting 60 days or longer [29, 31, 32] and to administer chemical compounds to facilitate prolonged fasts. [25, 28, 33, 34]. Additionally, physicians and researchers did not always screen subjects for contraindications, terminate fasts upon complication, or properly refeed subjects, [25, 26, 28, 29] all of which are necessary for the safe implementation of water-only fasts [13]. Therefore, it is difficult to conclude if water-only fasting is inherently dangerous or if the complications were caused by unintentionally harmful fasting practices.

Despite the documented decline in fasting research and contrary to claims by Wilhemi de Toledo et al., [17] water-only fasting was not entirely discontinued in the 1970s. It has since been utilized for many therapeutic purposes such as the treatment of hypertension, [5, 6] cardiovascular disease, [9] appendicitis, [35] follicular lymphoma, [36] and as an adjunct to chemotherapy [37]. Importantly, previous therapeutic implementation and clinical research led to the development of a water-only fasting protocol (see Methods) that safeguards against serious complications and minimizes minor reactions [13]. Nevertheless, there is a lack of objective, peer-reviewed data on the safety of water-only fasting.

Therefore, we were motivated to systematically assess the safety of medically supervised, water-only fasting. To this end, we reviewed and characterized the adverse events (AEs) experienced by patients who water-only fasted at TrueNorth Health Center (TNHC) over a five-year period using Common Terminology Criteria for Adverse Events (CTCAE v4.03 [38]) and Medical Dictionary for Regulatory Activities (MedDRA v12.1 [39]). We report the severity, frequency, and nature of patient AEs that occurred during this time.


"
Overall, our data indicate that the majority of AEs experienced during medically supervised, water-only fasting are mild to moderate in nature and are known reactions to fasting. This suggests that the TNHC protocol can be safely implemented in a medical setting with minimal risk of a severe or SAE. This study also provides a basis by which further research into the safety and efficacy of this intervention can be conducted.
"

Araştırma iyi ve kötü, kötü olacaksa ortaya çıkan sonuçları güzel bir şekilde incelemiş bazılarını da örnek göstermiş ancak TIBBİ DENETİMDE yapılıyor araştırmalar, burada özellikle şunu vurguluyorum :

İlla yapılacaksa mevcut ise en azından doktora gidip doktorun görüşü sorulmalı.
-------------------------------------------------------------------------------------------------------
Şimdi gelelim Dr.Jason Fung'un bahsettiği şeye, Mr.Jason uzun süre yapılan diyetlerde metabolizma yavaşlamasını çözülemeyen bir mit gibi sunmuş, oysa ki bunun çözümü çok basit ki uzun yıllardır Vücut Geliştirme camiasında bilinir : "Çok uzun süre Definasyon yapılamaz, uzun vadede bir definasyon amaçlanıyorsa 3-4.ayda ve 5-6.ayda (duruma göre) kısa bir zaman için Bulk'a yönenilir ki metabolizma düzene girsin"

Makro miktarları tamamen yok edilmedikçe, kısa zaman dilimi için (1-2 hafta gibi) 600-700 kalori kısımına karşı değilim ancak tamamen aç kalmak bambaşka bir durum yukarıdaki araştırmayı da referans göstererek tekrar tekrar yineliyorum "Doktor görüşü alınmalı"
-------------------------------------------------------------------------------------------------------

Diyemeyiz ancak :

Bilimsel dayanağı olmayan saçmalıklardan bir tanesi bu, bu gibi yazıları görerek gerek hasta insanlar gerek sağlıklı insanlar bir fayda sağlayabileceklerini zannediyorlar sonra sonuç oradaki kadın gibi oluyor. Hatta bu sözler saçmalıktan da öte, sağlık yönünde bir öneri verirken dikkatli olunmalı her insanın yaşı-cinsiyeti-boyu-hastalıkları-geçirdiği hastalıkları-kan değerleri-hormonal değerleri bir değil bir sürü değişken var ve bu kadar değişken ancak bir doktor eşliğinde kontrol edilip analiz edilebilir, üfürükçülerle değil.
---------------------------------------------------
Şimdi gelelim tam bir facia şeklinde olan demagojiye :



Şimdi mesajımı inceleyelim :


Bilimsel saçmalıktır yazmışım DİNSEL saçmalıktır yazmamışım, dinsel herhangi bir öge yok mesajın içinde şimdi konuyu açan üyenin konusunu inceleyelim :
Başlık
"
Water Fasting (Su Orucu) yapan var mı?
"
Su orucu ile dini orucu nasıl bir tuttun merak ediyorum ? Acaba hiç dini bir oruç tuttun mu onu da merak ettim şimdi ?

Devam edelim :

Mesajımı dön tekrar oku "Yapmayacaksın, izin vermem" gibi saçma sapan bir ithaf var mı ? YOK, ister forum olsun ister başka bir yer hakaret olmadığı müddetçe İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ denen bir şey vardır, ha dersin "bence bu adam bana sövüyor" o zaman yönetime bildirirsin, uygun görürlerse işlem yaparlar. Burada ister a kişisinin üslubuyla konuşurum, ister çocuk üslubuyla, ister ergen, istersem akademik bir üslupla konuşurum, üslubu mu uygun görmediğini söylemek dışında bir yaptırımda bulunamazsın.
Burada haddini bilmesi gereken ben değilim sensin, konuyu alakası olmayan bir dini boyuta çekerek(ki konu sahibi de belirtmiş) amatörce demagoji yapmaya çalışıyorsun.

Devam edelim :


6a8jyl.jpg


WqEjG4.jpg


80f8a72b-f735-40db-9fce-7d499f4ac3c7-m.jpg



anliyorum-diyen-kiz_1361835.jpg









@respect2us.23 Adamın eskisi kadar burada durmamasına şaşmamalı, kim bilir neler çekti.


Açlık hastalıklı hücreleri besin olarak kullanır. Tabii ki bu öyle normal açlık değil. Ideal kilo aralığındaki bir kişinin 3 günden itibaren başlayan hatta ve hatta aklının almayacağı şekilde 21 güne kadar süren açlık. Hastalıklı hücrelerin hepsi tek tek yok edilir. Otofaji denen şey de aslında budur. Önce insan çok ciddi açlıklar çeker. Sonra bayılır, ayılır, farklı farklı bölgelerde farklı farkı hastalıklar görülür. Öyle ki ne olduğunu bilmeden yapanlar yanlış yolda olduğunu düşünür. Ortalama 10 günden sonra ise işler garip şekilde tersine döner. Kişiye enerji, mutluluk ve canlılık gelir. Acıkmaz asla. Yemek yemeyi dahi unutur. Ne zaman ki vücutta yakacak hastalık hücre kalmaz o zaman vücut o kadar zamandan sonra ilk kez acıktırır. Kişi yemek yemek ister. Artık buradan itibaren yavaş yavaş sıvı olarak beslenmeye başlar. Daha sonra normal beslenmesine döner. Günde sadece iki öğünü aşmamak şartıyla birer tabak yemek yiyerek devam eder. Bunu yapacak kişiler bundan sonra genetiği bozulmuş, karışık, sağlıksız ve çok yiyerek beslenirse zaten bu kadar şeyi de boşuna yapmış olur. Sebepleri de fazlasıyla var. Sana burada insanın fıtratını anlatacağımı ya da senin buna inanacağını beklemiyorum değil mi? Tabii ki evet beklemiyorum. Ki yeri de değil. Sadece alay etme, dalga geçme ve düşünceni paylaş geç. Kimseye git de yap demedim. Aksine şu şu amaçlarla yapılıyor ve kilo kontrolü için yapilacak birşey değil dedim. Versen de geri alırsın bunu da bilmeyen yok. Şifa amaçlı olan şeyler ve kilo kontrolü için kullanmak demek işin çığrından çıkması demek. Vücudu perişan eder durur. Bunun dışında da buna başvuran insanlar ortada. Neden? Çünkü kimse can çıkmaya yakın hissetmeden yanaşamıyor. Çünkü kaybedecek neyim var kafasına gelmeleri lazım. Burada ben sadece inancım gereği şunu biliyorum ki bir insanın öleceği varsa ölür. Bu bariz bir gerçektir. Kimse ne bir adım ileri gidebilmiş ne geri. Açlık olarak gelişigüzel deneyeceklere birşey demiyorum. Ama müslümanım diyen boşuna korkmasın ve mantık aramasın. İnsan her şeye akıl erdirebilseydi önce kendi soyunu bu hale getirmezdi. Neden aramasın? Çünkü oruçlu iken ölmek kolay değildir. Allah kime oruçlu iken ölüm verir buna baksın insanlar. Şahsen ben kendi adıma korkmuyorum açlıklardan. Çünkü ben kim oruçlu ölmeyi hak etmek kim. Olay bu. Ben o kadar çok saçma görülen şeylerin söylendiği gibi doğru çıktığına şahit oldum ki bu da onlardan birisi. Eğer ki sporda özellikle hacimlenme vb. düşüncelerim olmasaydı bunlarla uğraşmasaydım zaten az yemem gerektiğini de biliyorum. Kimseye de spor yapıp üstüne böyle şeylere girmelerini tavsiye etmiyorum. İkisi birbirine çok zıt. Hatta ve hatta bunların detaylarını bildiğim halde bile tanıdığım kanser olanlara bile bir kere dahi böyle birşey söylemedim. Söylemem de. Bu benim inancım ve ben yaparım. "Hakkında ne biliyorsun" denirse anlatırım geçerim. "Tavsiye eder misin" denirse ağzımı açmam. Çünkü ben kadere inanıyorum ve insanların olumsuz tarafını da görmeden üzerime geleceğini bilirim. Çünkü kimse kemoterapiye yanıt vermeyip ölen birisi için ne doktoru ne de başkalarını kolay kolay suçlamaz. Fakat oruç tutuyor olsa suçlar kolayca. Sanki yerine başka birşey yapsa kurtulacakmış gibi. İmtihan sadece yaptıklarımızmış gibi. İşin özü kimseye önermem herkesin her konuda kendi çabası ve düşünceleri zaten var. Herkesin beyni var kendine yetecek aklı da var. Kim nerede ne risk alırsa kendini ilgilendirir. Ayrıca bilime inanmayan birisi değilim. Benim işim gücüm uğraşlarım bile zaten içinden geçiyor sürekli. Sana cevap yazdıysam tek sebebi senin saçma dediğin şeyin benim inancımda da olması ve senin bil bilme bir şekilde bu sebepten buna saçma demiş olmam. Yanlış üslup kolayca saçma demek. Doğru üslup ise önermiyorum sebeplerim şunlar demektir. Herkesin herşeye kendi öyle düşünüyor veya başka şeylere inanıyor diye saçma diyip geçmesi yüzünden zaten kimse kimsenin değerini anlamaz ve saygı duymaz oldu. Hele de tavrın söyleyiş tarzın insanlara tepeden bakmandan geliyor. Oysa ne beni tanırsın ne ben seni tanırım. İki defa yorum yaptın ıkisinde de üslubun beni hedef aldı. Oysa ki foruma daha yeni döndüm ne sana birşey yaptım ne de seni hedef alıp üzmeye çalıştım. Aklı kıt vb. sözler sarfettim bırak o da benim hatam olsun. Normalde bana kötü söz diyene bile susar geçerim fakat bazı özel sebeplerden zaten sinirlerim bozukken iyi ki bu sınırı öteye taşımamışım. Şuan mesaj yazıyorsam da son mesajındaki üslubundan dolayı. Zaten millet olarak iki düzgün konuşamaz olduk tahammülsüz olduk. Bari şurada birbirini tanımayan insanlar birbirine düşmanı gibi davranmasın kalp de kırmasın dalga geçmesin. Hele de Atatürk'ün sporcu tanımına uymayacak şekilde. Bari değer verdiklerimizin uğruna bunu başaralım. Bir sebebimiz olsun en azından. Sana bir kötülük beslemiyorum. Lütfen beni sevmiyorsan ya da kötü görüyorsan ya da başka ne varsa da uzak dur. Başarılar.
 
Üstteki arkadaşların sürtüşmesine tartışmasına karışmadan güncellememi yapıp kaçayım :)

An itibariyle 111. saatteyim. Yani son yemeğimin üzerinden neredeyse 5 gün geçti. Günler geçtikçe verdiğim kilo miktarı düşüyor. Malum ilk günlerde hem vücutta biriken fazla su atıldı hem de bağırsaklar boşaldı ve artık işler yavaşlamaya başladı. Bu işi uzun dönem yapan insanlar (aşırı kilolu değillerse) genellikle günde 500 gram kadar gittiğini söylüyorlar. Ben bugün 87.4 kilodan 86.6 kiloya inerek 800 gram kadar verdim. Sanırım benimki de gittikçe düşecektir. En azından bir önceki 10 günlük su orucumda öyle olmuştu. Henüz aşırı zorlayacak bir açlıkla karşılaşmadım ancak yemek kokuları alınca, bir şeyler yiyen insanları görünce falan baya zorlanıyorum. Beni şu an motive eden şeyler her gün tartıda patır patır giden kilolar ve ilerideki işsiz kalma korkusu :)

Malum askeriye için bol bol şınav çekmek lazım. Önceden kilo yüzünden pek şınav çekemezdim. Spor salonunda çalıştıkça 10-11 tane çekebilmeye başlamıştım. Dün bir deneme yaptım ve tek seferde 15 şınav çekebildiğimi görünce baya sevindim. Eğer hedeflediğim gibi 75-80 kilolara inebilirsem askeriyenin testlerini rahatça geçebileceğime inanıyorum.

Şimdilik durumlar böyle. Yarınki güncellemede görüşmek üzere.
 
Selamlar herkese. An itibariyle 134. saatteyim. Yani 6. güne girmiş bulunmaktayım. Bugün 86.6 kilodan 85.5 kiloya inerek 1.1 kilo vermiş oldum. Aslında bu kadar verebileceğimi düşünmüyordum. Benim için çok güzel bir sürpriz oldu. Yıllardır kilo problemi çeken ve sürekli diyetler yapan bir insan olarak sanırım en son 2 yıl kadar önce 85 civarı kiloları görmüştüm. Aynada kendime baktığım zaman ilk diyete başladığım günden bugüne kadar olan farkları rahatlıkla görebiliyorum. Bu durum bana diyeti devam ettirmek için çok güzel bir motivasyon oluyor.

Ancak diyetin ilerlemesiyle birlikte zorluğu da gittikçe artıyor tabi. Bazı insanlar ilk 3 günden sonra pek açlık hissetmedim deseler de bende öyle olmuyor ne yazık ki. Dün gece inanılmaz bir açlık vardı. Hele ki internette yemek fotoğrafları videoları falan gördükçe oturup ağlamamak için zor tuttum kendimi. Yine de bırakmaya niyetim yok. Elimden geldiğince uzatacağım. Yakın zamanda yılbaşı için arkadaşlarımın yanına, farklı bir şehre gitme planım var. O güne kadar getirebilirsem yılbaşında bile bozmamayı düşünüyorum. Nasıl olacağı konusunda bir fikrim yok. Zaman gösterecek artık :)

Yarınki güncellemede görüşmek üzere.
 
Selam dostum bende kısa süreli denemeler yaptım senin yazdıklarını okuyarak. 24 saat su orucu yaptım. Bugün ise 36 saatlik bir su orucuna başladım. Orucu bitirdikten sonra nasıl hareket etmemiz gerekiyor?
 
Herkese selamlar. Şu an 161. saatteyim. Yani 6 gün bitti 7. gündeyim. Düne göre yaklaşık 800 gram vererek 85.5 kilodan 84.7 kiloya indim.

Önceki gün gibi aşırı bir açlık hissetmedim ancak yine de evde pişen yemeğin kokusu irademi çok zorluyor. Film dizi vs. izlerken sürekli insanların yediği içtiği şeyleri incelemeye başladım, nerede bir yiyecek içecek kokusu alsam, görüntüsünü görsem veya varlığını hissetsem kalbim çarpıntı yapıyor. Bu sanırım vücudumun "git yemek ye" deme şekli. Dün tansiyonumu ölçtüm ve normalde 12/8 çıkarken dün 10/6 çıktı. Her ne kadar ufak olumsuz etkileri olsa da iyi yanlarını da görmeye başlıyorum. Örneğin sigarayı bıraktığımdan beri dişlerimi beyazlatmaya çalışıyordum. Su orucuna girdiğimden beri renkleri baya düzeldi. İkinci olarak eskiden içine sığamadığım kıyafetlere rahatlıkla girebilmek muhteşem bir his. Üçüncü olarak sağ ayağımın baş parmağında incinme vardı ve sağ diz kapağımda dışarı doğru kayma vardı, su orucuna girdiğimden beri ikisinin de ağrısı neredeyse tamamen bitti. Bu durum kilo vermemden kaynaklı olarak bacaklarımın rahatlaması yüzünden mi oldu yoksa "su orucunda vücut kendini onarır" diyenler haklı mı çıktı bilemem ama sonuçlarından gayet memnunum.

Sonraki güncellemelerde görüşmek üzere.
 
Merhaba diyetinizi biraktiginizda verdiklerinizin yarisindan fazlasini geri olabilirsiniz yaninizada kar olarak kas kaybi kalacaktir uzun süreli yaptiginiz takdirde gecerli bunun yerine keto veya if veya duzenli beslenmeyi yasam bicimi haline getirdigin taktirde daha iyi verim alabilirsin 72 saattn fazla oln su orucu diyetinde lutfen doktor dahilinde devam etmen sana tavsiyem ketojenik diyettir başarilar kolay gelsin
 
Selam dostum bende kısa süreli denemeler yaptım senin yazdıklarını okuyarak. 24 saat su orucu yaptım. Bugün ise 36 saatlik bir su orucuna başladım. Orucu bitirdikten sonra nasıl hareket etmemiz gerekiyor?

Hocam öncelikle herkesin vücudu farklı olabilir ve benim yaptığım şey size zarar verebilir. Lütfen bunun bilinciyle hareket edin.
(Sorumluluğu üstümden attıktan sonra sizin konunuza dönelim :D)

Hocam bildiğim kadarıyla 24 saatlik ve 36 saatlik su oruçları kilo vermek niyetiyle değil de detoks mantığıyla yapılıyor. Yani bağırsaklar temizlensin, vücut biraz rahatlasın kendine gelsin gibi düşünebilirsiniz. Çünkü 24/36 saatlik oruçlardan sonra yemeye başladığınızda tüm kiloyu mecburen geri alacaksınız. Ha eğer bunu daha uzun bir oruca girmeden önce hazırlık olsun diye yaptıysanız bu çok iyi bir fikir. Tebrik ederim.

Su orucu bittikten sonra ilk sürelerde, eğer evinizde katı meyve sıkacağı varsa bir miktar meyve ve sebzenin suyunu sıkıp içmeniz tavsiye edilir. Uzun süre aç kalan vücuda bir anda yüklenmek kötü sonuçlar doğurabilir. Eğer onları bulamayacak durumdaysanız atıyorum öğlen saatlerinde ayran içebilir veya yoğurt yiyebilirsiniz. Akşam yemek vaktinde ise bol lifli, sebze ağırlıklı bir yemek öneririm. (Bunlar kısa süreli oruçlar için)

Uzun süreli olanlarda ise yine meyve/sebze suları ve yoğurt/ayran/kefir tarzı şeyler tavsiye ediliyor ancak uzun süreli oruçlarda bu beslenme düzenini biraz daha uzatmak gerek. Örneğin 2-3 gün boyunca meyve/sebze suyu içmek, sonraki günlerde yoğurt veya ona benzer yarı katı yiyecekler yemek, sonrasında ise bol lifli, bol sebzeli yemekler yemek en iyi tercih olacaktır. Mantığı kısaca reverse dieting mantığına benziyor.[DOUBLEPOST=1545829844][/DOUBLEPOST]
Merhaba diyetinizi biraktiginizda verdiklerinizin yarisindan fazlasini geri olabilirsiniz yaninizada kar olarak kas kaybi kalacaktir uzun süreli yaptiginiz takdirde gecerli bunun yerine keto veya if veya duzenli beslenmeyi yasam bicimi haline getirdigin taktirde daha iyi verim alabilirsin 72 saattn fazla oln su orucu diyetinde lutfen doktor dahilinde devam etmen sana tavsiyem ketojenik diyettir başarilar kolay gelsin

Selamlar, bu konu hakkında çok fazla yerli ve yabancı sitelerde araştırmalar yaptım, kas kaybı konusunda genel kanı şöyle: İlk 3 günde bir miktar kas kaybı yaşanır ancak 3. günden sonra vücut ketosis evresine girdiği için enerjiyi gidip kaslardan almak yerine yağlardan almaya başlar. Çünkü kasları yakarak enerji almak yağları yakarak enerji almaya göre çok daha yorucu bir durum. Vücut kendini boş yere strese sokmaz hele ki daha iyi bir seçeneği varsa.

Genellikler diyetlerde kas kaybına yol açan en büyük yanlış, kalori sayma mantığının hatalı yapılmasıdır. Örneğin adam diyor ki "şu yarım litrelik kola da aynı kalori, bir avuç badem de aynı kalori. O zaman kola içsem kilo almam." Böyle düşünen adam gidip de kolayı içtiği zaman gereksiz yere insülini tavan yaptırıyor, yağ yakımı işini durduruyor. Halbuki gidip adam gibi ceviz, badem, fındık, yoğurt, turşu vs. neyse artık, sağlıklı şeyler yese hem karnı daha az acıkmış olacak hem de aç kalmadan, kas kaybetmeden kilo vermiş olacak.

Su orucunda böyle saçmalıklar olmadığı için giden direkt yağdan gidiyor. Zaten ağzımdaki iğrenç metalik tattan, idrardaki kokudan falan ketosis evresine girdiğimi farkediyorum.

Ha bir verilen kilonun geri alınması konusunu yazmıştım ancak yine yazayım. Önceki 10 günlük su orucumda 9 kilo kadar verdim. 95.1 kilodan 86.6 kiloya indim. Bunun 3 kilosunu geri alarak 89-90 aralığına geldim. Kısaca 10 günde 6 kilo bana kar kaldı.
 
Son düzenleme:
Cevabınız için teşekkür ederim. Ben uzun süreli oruca hazırlık olarak kısa süreli oruçlar yapıyorum. Ben yeme konusunda ister istemez ya hep ya hiç mantığıyla hareket ediyorum. Yani yemeye başladığımda kendimi frenlemem çok zor oluyor. Ve malesef kilo veremiyorum. 12-13 kilo verdikten sonra kas kazanıp daha kontrollü ilerlemeyi düşünüyorum. Umarım amacımıza ulaşırız her ikimizde
 
Selamlar arkadaşlar, daha önceden water fasting (su orucu) yapan var mı acaba aranızda? Ben daha önce 3 kere yaptım bugün 4. orucuma başlıyorum. İlk ikisini amatörce yaptığım için verdiğim tüm kiloları fazlasıyla aldım. En son yani üçüncü olanı ise daha dikkatli bir şekilde araştırıp, oruçtan sonra yapmam gerekenleri adam gibi öğrenip yaptım. 95-96 kilolardan başlayıp 86.5 kiloya kadar indim ve bir kısmını geri alarak 89-90 kilo civarında takılıyorum şu an. Yeniden yapmamın sebebi ise 80 kiloya inmek istemem.

Ben bu başlık altında her gün edit yaparak kendi başımdan geçenleri anlatmayı düşünüyorum. Benimle birlikte yapmak isteyen varsa birbirimize destek olabiliriz.
Bu forumda eğer beslenme iyi planlanırsa, hidrasyon iyi sağlanırsa orucun kas kaybına neden olmadığını, bazı sporcularda performans kaybı olsa da iyi bir beslenme+hidrasyon ile performansın azalmadığını belirten kişilerden biriyim. Buna dair çalışmaları da eklemiştim. Ancak water fasting ile ramadan fasting apayrı. Birinde kısa-orta süreli açlık söz konusuyken diğerinde uzun süreli açlık söz konusu. Her ikisinde gerçekleşen metabolik süreç ve buna bağlı gerçekleşen metabolik değişiklikler oldukça farklı. O yüzden bu yaptığınız uygulamayı oruç olarak değil uzun süreli açlık olarak araştırmalısınız ki daha doğru bilimsel kanıt bulabilesiniz. Çalışma veya kaynak ekleyemeyeceğim şuan ama birkaç şey söyleyim.
Öncelikle kaybettiğiniz ağırlığın büyük bölümü su(ne kadar su tüketirseniz tüketin). Daha sonra kas ve daha sonra yağ kaybediyorsunuz. 10 günlük ketojenik diyet ile normal diyetin karşılaştırıldığı eski bir çalışma var. Çalışmada ketojenik uygulayanlar %60 oranında su, %30 oranında yağ kaybederken, dengeli bir diyet uygulayan grupta su kaybı %30, yağ kaybı %60 olarak bulunuyor.
Bunun mekanizması oldukça basit. Glikojen su ile birlikte depolanır. 1 g glikojen 2.8(~3) g su tutar. Karbonhidrat alımı olmadığında veya açlıkta glikojen depoları kullanılır ve glikojen ile birlikte depolanan su serbest kalır ve atılır. 500-700 g glikojen deposu olduğu düşünülürse zaten ortalama 2 kg su kaybı gerçekleşir.
Başka bir çalışmada energy cut için ideal değerler araştırıldığında, günlük 700 kaloriden fazla açığın kas kaybını artırdığı bulunmuş. Oruçta gün sonu kalori alımına baktığımızda gereksinim karşılandığından kas kaybının olmaması normal. Ancak sizin alımınız yok. Günlük 2000 kalori açık ile yağ yakacağınızı düşünmüyorsunuzdur sanırım.
Yukarda bahsedilmiş kaybettiğiniz ağırlıkları tekrar alacağınız. Evet, bu açlık size olumsuz olarak dönecektir. Glikojen depolarının dolmaya başlamasıyla tekrar su tutulumu olacak ve ağırlık artışı olacak. Ayrıca bu tarz beslenme alışkanlıklarında örneğin yoyo diyetinde kaybedilen ağırlık daha fazla olarak tekrar alınır. Bu nedenle pek çok çalışmada önemli olanın ağırlık kaybından ziyade doğru bir beslenme alışkanlığı ile ağırlığı sürdürme(weight regainden sakınma) olduğu belirtiliyor. Böyle bir uygulama yerine daha bilinçli, sürdürülebilir, dengeli bir diyet uygulamanız gerekiyor.
Diğer bir önemli nokta da uzun süreli açlık durumunda thrifty gene yani kıtlık geninin etkisiyle, vücudun dinlenme metabolik hızını düşürüp depolama eğilimine girmesidir. Bu nedenle bu uygulamadan sonra metabolik hızınızın düşmesi, vücudun depolama eğiliminin artması olası. Ki bu uzun vadede size olumsuz yansıyabilir.

Artık az az sık sık beslen yağ yak gibi klasik kalıplar değişmeye başladı. Bilime ayak uydurmalıyız ve güncel çalışmaların bize söylediği öğün sıklığının çok önemli olmadığı, önemli olanın gün sonu kalori alımı ve çeşidin fazla olduğu sağlıklı besinlerin tüketilmesi gerektiği. Oruç konusunda da çalışmalar, sporcuların hidrasyona özen göstermesi gerektiğine değiniyor. Buna dikkat edildiği sürece ibadet amacıyla oruç tutmanızda da sakınca yok, vücut kompozisyonunuz iyi bir diyet ile olumsuz etkilenmez. Ancak sizin yukarda bahsettiğiniz diyetin bilimsel bir temeli yok. Bu yüzden sonlandırmanız sizin faydanıza olur. Sürdürülebilir, yaşam tarzı haline gelebilecek, uygun porsiyonlarda, çeşidin fazla olduğu dengeli ve yeterli bir diyete yönelebilirsiniz. Eğer diyet yapmak isterseniz Mediterraniean Diet(Akdeniz Diyeti) veya DASH diyeti gibi bilimsel güvenilirliği yüksek diyetleri araştırıp bu diyetlerin beslenme hedeflerine uygun beslenebilirsiniz.[DOUBLEPOST=1545840826][/DOUBLEPOST]
159593_m.gif



Hadi ilk önce şu oruç meselelerine bakalım, merak etmeyin bütün cevaplara ve becerilemeyen demagojiye(tecrübeli siyasetçiler hariç yapabileni görmedim zaten) cevap vereceğim :

https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC5819235/

Öncelikle bu denetimin ne koşullara sahip olduğu :
"
TNHC (www.truenorthhealth.com) is an integrative medical facility in Santa Rosa, CA, USA that offers a residential health education program specializing in water-only fasting and dietary intervention. Patients in this study had access to medical, naturopathic, and chiropractic doctors. Private rooms, 24-h medical supervision, and daily educational activities were also provided.
"
Anlamlandırmamıza yardımcı olması için:

"
Abbreviations
AE Adverse event
CI Cumulative incidence
CTCAE Common Terminology Criteria for Adverse Events
ECI Estimated cumulative incidence
HGAE Highest grade adverse event
HLT Highest level term
IQR Interquartile range
IV Intravenous
LLT Lowest level term
MedDRA Medical Dictionary for Regulatory Activities
SAE Serious adverse event
SOC System organ class
TNHC TrueNorth Health Center
VAS Visual analog scale
"
"
Adverse event identification and coding
Data on AEs were collected from clinical chart notes of self-reported symptoms, clinical and diagnostic findings, and medical management of symptoms. Laboratory values were not systematically included due to data incompleteness. The CTCAE (v4.03) scale was used to grade AE severity: AE1 – mild, AE2 – moderate, AE3 – severe, AE4 – life threatening or disabling, and AE5 – death. AEs were characterized using the MedDRA (v12.1) terminology according to the system organ class (SOC), which uses the highest level term (HLT), including anatomical or physiological system, etiology, and/or purpose, and the lowest level term (LLT). Pain-related AEs, reported on a visual-analog scale (VAS) from 0 to 10, were reported as follows: AE1 = VAS 1–4, AE2 = VAS 5–7, and AE3 = VAS 8–10 [42, 43]. A serious adverse event (SAE) was determined based on the definition used by the Department of Health and Human Services [44]. A codification guide was created to ensure that there was consistent codification of AEs. A single trained clinician (J.S.F) identified, reviewed, and classified AEs, according to the above criteria, for each daily entry in the electronic chart note. A user interface within the relational database (MS Access) was used for direct data entry of the codified data. One week after the conclusion of data abstraction, intra-rater reliability was assessed based on a random sample of daily logs. The dataset is available from the Dryad repository, 10.5061/dryad.6cg6j.
"

"
Adverse event descriptive analysis
Visits were stratified by water-only fast length: 2–7 (short), 8–14 (medium), 15–21 (long), or 22+ (extended) days. These categories were chosen to represent lengths of typical fasts. Within visits, days were grouped by fasting and refeeding status. Summary statistics of the study population at the patient and visit levels were tabulated. Chief complaints were categorized by SOC when possible. For each visit, the highest grade AE (HGAE) experienced (of any MedDRA term) and the total AEs were calculated for the fasting, refeeding, and entire protocol periods. Tallies and percentages of HGAE within each of these periods were computed in total and by the fasting length strata. Spearman’s correlation between fasting length strata and HGAE was computed using integer scores for the fasting length strata. For each MedDRA term, counts and percentages of visits with at least one AE of a term were computed for each AE grade and for all AE grades combined. Similar counts and percentages were computed for individual AEs without taking visits into account. We report MedDRA terms that were experienced in more than 10%. Association between a visit’s HGAE and age was assessed graphically and measured with Spearman’s correlation [46]. An association between HGAE and gender was tested using a two-sided Fisher’s exact test. The paired difference in HGAE during fasting versus refeeding was tested using a paired t-test. Kaplan-Meier estimates of cumulative incidence (CI) were computed for each category of fasting length for the following AE categories: any AE, any AE ≥ 2, and any AE ≥ 3 [47]. All AEs of grade 3 or higher were carefully reviewed (A.C.G., T.R.M, J.S.F.), and SAEs were further described by brief narrative. Analyses were performed in R 3.1 using the survival, [48, 49] irr, [45] ggplot2, [50] dplyr, [51] and htmlTable packages [52].
"

Ve:
"
AEs were classified on a graded scale of 1–5 according to CTCAE (v4.03) and MedDRA (v12.1) criteria (see Methods). HGAE experienced during the fasting, refeeding, and entire protocol period of each visit is presented in Table 2. During the entire protocol period (i.e., fasting and refeeding) for all visit lengths, the HGAE experienced in the majority of visits (n = 555, 72.3%) was grade 2 or lower and in 212 visits (26.6%) it was grade 3. There was a weak positive correlation between fast and refeed length and HGAE (Table (Table2).2). There was 1 patient with a grade 4 AE during a medium visit. There were no deaths (AE5) during any visits. There was a weak positive correlation between HGAE and fast duration (Spearman’s ρ = 0.28, p = < 0.001) and a weak positive correlation between HGAE and age (Spearman’s ρ = 0.11, p = 0.002) (Additional file 1: Figure S1a, b). There was no correlation between HGAE and gender (p = 0.628) (Additional file 1: Figure S1c). During refeeding, the mean HGAE was 0.56 less than during fasting (paired t = − 16.28, p = < 0.001).
"

Bahsettiğimiz konunun, "aman 10 saat bile yapma geberip gidersin, öldürür bu adamı" gibi bir durum yok ancak bu kadar denetimin içinde :
Gm5r83.png

AE 4 yani yukarıda belirttiğim gibi "AE4 – life threatening or disabling" görülmüş ve AE-2 ve üstü azımsanacak bir miktar değil bence ki hatırlatırsak "AE2 – moderate, AE3 – severe"
Emp1vB.png


"
There were two (0.002% of visits) SAEs that required hospitalization. One was a grade 3 dehydration event that occurred on fasting day 3 in a 73-year-old, male patient. The patient developed headache, fever, and increased blood pressure. He was taken to an emergency facility, where he received antibiotics for potential upper respiratory infection and intravenous (IV) electrolytes for dehydration and was kept under inpatient observation for 3 days. The patient fully recovered and returned to TNHC. The other was a grade 4 hyponatremia event that occurred on fasting day 9 in a 70-year-old, male patient. The patient developed difficulty with speech and was immediately transported to an emergency facility by ambulance. Upon evaluation at the emergency facility, the patient was diagnosed with hyponatremia, administered IV electrolytes, and kept under inpatient observation for 4 days. The patient fully recovered but did not return to TNHC.
"

Background
Modern humans evolved to survive periods of food shortage and have voluntarily fasted for at least 2000 years. Fasting is broadly defined as the voluntary abstinence of some or all caloric foods and beverages for therapeutic, spiritual, or political reasons [1]. In the last century, research in animals and humans has uncovered several potentially health-promoting physiologic responses to fasting including ketogenesis, hormone modulation, reduced oxidative stress and inflammation, and increased stress resistance, lipolysis, and autophagy [14]. Clinical research in humans also indicates that fasting improves hypertension, [5, 6] rheumatoid arthritis, [7] cardiovascular disease, [8, 9] metabolic syndrome, [10, 11] osteoarthritis, [12] fibromyalgia, [13] chronic pain, [14] and quality of life [15].

Wilhelmi de Toledo et al. recently reviewed several fasting methods and established the first peer-reviewed therapeutic fasting guidelines in English (revision of the 2002 German publication [16, 17]). The guidelines specify indications, contraindications, and methods for safe implementation and are based on the Buchinger Method (a modified diet supplying 250–500 kcal/day in the form of vegetable broth, fruit and vegetable juices, and honey). The guidelines are also largely applicable to water-only fasting, which is defined as the complete abstinence of substances except for pure water [18] and is an established method of therapeutic fasting [13, 19, 20]. Yet it is only briefly described by Wilhelmi de Toledo et al. as a “zero calorie diet” that has not been practiced since the 1970s, when it was primarily used for weight reduction [17].

Therapeutic water-only fasting research did decline following a period in the 1960s and early 1970s when the method was used as an obesity treatment, [2124] in part due to reports of serious complications, including death, in some fasting subjects [2530]. During this time, it was common to arbitrarily implement fasts lasting 60 days or longer [29, 31, 32] and to administer chemical compounds to facilitate prolonged fasts. [25, 28, 33, 34]. Additionally, physicians and researchers did not always screen subjects for contraindications, terminate fasts upon complication, or properly refeed subjects, [25, 26, 28, 29] all of which are necessary for the safe implementation of water-only fasts [13]. Therefore, it is difficult to conclude if water-only fasting is inherently dangerous or if the complications were caused by unintentionally harmful fasting practices.

Despite the documented decline in fasting research and contrary to claims by Wilhemi de Toledo et al., [17] water-only fasting was not entirely discontinued in the 1970s. It has since been utilized for many therapeutic purposes such as the treatment of hypertension, [5, 6] cardiovascular disease, [9] appendicitis, [35] follicular lymphoma, [36] and as an adjunct to chemotherapy [37]. Importantly, previous therapeutic implementation and clinical research led to the development of a water-only fasting protocol (see Methods) that safeguards against serious complications and minimizes minor reactions [13]. Nevertheless, there is a lack of objective, peer-reviewed data on the safety of water-only fasting.

Therefore, we were motivated to systematically assess the safety of medically supervised, water-only fasting. To this end, we reviewed and characterized the adverse events (AEs) experienced by patients who water-only fasted at TrueNorth Health Center (TNHC) over a five-year period using Common Terminology Criteria for Adverse Events (CTCAE v4.03 [38]) and Medical Dictionary for Regulatory Activities (MedDRA v12.1 [39]). We report the severity, frequency, and nature of patient AEs that occurred during this time.


"
Overall, our data indicate that the majority of AEs experienced during medically supervised, water-only fasting are mild to moderate in nature and are known reactions to fasting. This suggests that the TNHC protocol can be safely implemented in a medical setting with minimal risk of a severe or SAE. This study also provides a basis by which further research into the safety and efficacy of this intervention can be conducted.
"

Araştırma iyi ve kötü, kötü olacaksa ortaya çıkan sonuçları güzel bir şekilde incelemiş bazılarını da örnek göstermiş ancak TIBBİ DENETİMDE yapılıyor araştırmalar, burada özellikle şunu vurguluyorum :

İlla yapılacaksa mevcut ise en azından doktora gidip doktorun görüşü sorulmalı.
-------------------------------------------------------------------------------------------------------
Şimdi gelelim Dr.Jason Fung'un bahsettiği şeye, Mr.Jason uzun süre yapılan diyetlerde metabolizma yavaşlamasını çözülemeyen bir mit gibi sunmuş, oysa ki bunun çözümü çok basit ki uzun yıllardır Vücut Geliştirme camiasında bilinir : "Çok uzun süre Definasyon yapılamaz, uzun vadede bir definasyon amaçlanıyorsa 3-4.ayda ve 5-6.ayda (duruma göre) kısa bir zaman için Bulk'a yönenilir ki metabolizma düzene girsin"

Makro miktarları tamamen yok edilmedikçe, kısa zaman dilimi için (1-2 hafta gibi) 600-700 kalori kısımına karşı değilim ancak tamamen aç kalmak bambaşka bir durum yukarıdaki araştırmayı da referans göstererek tekrar tekrar yineliyorum "Doktor görüşü alınmalı"
-------------------------------------------------------------------------------------------------------

Diyemeyiz ancak :

Bilimsel dayanağı olmayan saçmalıklardan bir tanesi bu, bu gibi yazıları görerek gerek hasta insanlar gerek sağlıklı insanlar bir fayda sağlayabileceklerini zannediyorlar sonra sonuç oradaki kadın gibi oluyor. Hatta bu sözler saçmalıktan da öte, sağlık yönünde bir öneri verirken dikkatli olunmalı her insanın yaşı-cinsiyeti-boyu-hastalıkları-geçirdiği hastalıkları-kan değerleri-hormonal değerleri bir değil bir sürü değişken var ve bu kadar değişken ancak bir doktor eşliğinde kontrol edilip analiz edilebilir, üfürükçülerle değil.
---------------------------------------------------
Şimdi gelelim tam bir facia şeklinde olan demagojiye :



Şimdi mesajımı inceleyelim :


Bilimsel saçmalıktır yazmışım DİNSEL saçmalıktır yazmamışım, dinsel herhangi bir öge yok mesajın içinde şimdi konuyu açan üyenin konusunu inceleyelim :
Başlık
"
Water Fasting (Su Orucu) yapan var mı?
"
Su orucu ile dini orucu nasıl bir tuttun merak ediyorum ? Acaba hiç dini bir oruç tuttun mu onu da merak ettim şimdi ?

Devam edelim :

Mesajımı dön tekrar oku "Yapmayacaksın, izin vermem" gibi saçma sapan bir ithaf var mı ? YOK, ister forum olsun ister başka bir yer hakaret olmadığı müddetçe İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ denen bir şey vardır, ha dersin "bence bu adam bana sövüyor" o zaman yönetime bildirirsin, uygun görürlerse işlem yaparlar. Burada ister a kişisinin üslubuyla konuşurum, ister çocuk üslubuyla, ister ergen, istersem akademik bir üslupla konuşurum, üslubu mu uygun görmediğini söylemek dışında bir yaptırımda bulunamazsın.
Burada haddini bilmesi gereken ben değilim sensin, konuyu alakası olmayan bir dini boyuta çekerek(ki konu sahibi de belirtmiş) amatörce demagoji yapmaya çalışıyorsun.

Devam edelim :


6a8jyl.jpg


WqEjG4.jpg


80f8a72b-f735-40db-9fce-7d499f4ac3c7-m.jpg



anliyorum-diyen-kiz_1361835.jpg









@respect2us.23 Adamın eskisi kadar burada durmamasına şaşmamalı, kim bilir neler çekti.
Ne yalan söyleyim hocam, çok çektim :) baktım bir şeyler değişmiyor, daha az sıklıkta uğramaya başladım. Verdiğiniz bilgilerin/emeklerin karşılığının alay, küçük düşürücü sözler, hakaret olması veya önemsiz görülmesi bir yerden sonra insana "başkaları için faydalı olabilirim"i düşündürmeye başlıyor. Zaten şuanda bu alanda çalışmıyorum ve bu alandaki güncel yayınları takip etmiyorum. Öyle olunca başka alanlara yöneldim. O konularda faydalı olmaya ve kendimi geliştirmeye çalışıyorum. Sevgilerimle.

@ulaire hocama da selamlar olsun :)
 
Son düzenleme:
Bu forumda eğer beslenme iyi planlanırsa, hidrasyon iyi sağlanırsa orucun kas kaybına neden olmadığını, bazı sporcularda performans kaybı olsa da iyi bir beslenme+hidrasyon ile performansın azalmadığını belirten kişilerden biriyim. Buna dair çalışmaları da eklemiştim. Ancak water fasting ile ramadan fasting apayrı. Birinde kısa-orta süreli açlık söz konusuyken diğerinde uzun süreli açlık söz konusu. Her ikisinde gerçekleşen metabolik süreç ve buna bağlı gerçekleşen metabolik değişiklikler oldukça farklı. O yüzden bu yaptığınız uygulamayı oruç olarak değil uzun süreli açlık olarak araştırmalısınız ki daha doğru bilimsel kanıt bulabilesiniz. Çalışma veya kaynak ekleyemeyeceğim şuan ama birkaç şey söyleyim.
Öncelikle kaybettiğiniz ağırlığın büyük bölümü su(ne kadar su tüketirseniz tüketin). Daha sonra kas ve daha sonra yağ kaybediyorsunuz. 10 günlük ketojenik diyet ile normal diyetin karşılaştırıldığı eski bir çalışma var. Çalışmada ketojenik uygulayanlar %60 oranında su, %30 oranında yağ kaybederken, dengeli bir diyet uygulayan grupta su kaybı %30, yağ kaybı %60 olarak bulunuyor.
Bunun mekanizması oldukça basit. Glikojen su ile birlikte depolanır. 1 g glikojen 2.8(~3) g su tutar. Karbonhidrat alımı olmadığında veya açlıkta glikojen depoları kullanılır ve glikojen ile birlikte depolanan su serbest kalır ve atılır. 500-700 g glikojen deposu olduğu düşünülürse zaten ortalama 2 kg su kaybı gerçekleşir.
Başka bir çalışmada energy cut için ideal değerler araştırıldığında, günlük 700 kaloriden fazla açığın kas kaybını artırdığı bulunmuş. Oruçta gün sonu kalori alımına baktığımızda gereksinim karşılandığından kas kaybının olmaması normal. Ancak sizin alımınız yok. Günlük 2000 kalori açık ile yağ yakacağınızı düşünmüyorsunuzdur sanırım.
Yukarda bahsedilmiş kaybettiğiniz ağırlıkları tekrar alacağınız. Evet, bu açlık size olumsuz olarak dönecektir. Glikojen depolarının dolmaya başlamasıyla tekrar su tutulumu olacak ve ağırlık artışı olacak. Ayrıca bu tarz beslenme alışkanlıklarında örneğin yoyo diyetinde kaybedilen ağırlık daha fazla olarak tekrar alınır. Bu nedenle pek çok çalışmada önemli olanın ağırlık kaybından ziyade doğru bir beslenme alışkanlığı ile ağırlığı sürdürme(weight regainden sakınma) olduğu belirtiliyor. Böyle bir uygulama yerine daha bilinçli, sürdürülebilir, dengeli bir diyet uygulamanız gerekiyor.
Diğer bir önemli nokta da uzun süreli açlık durumunda thrifty gene yani kıtlık geninin etkisiyle, vücudun dinlenme metabolik hızını düşürüp depolama eğilimine girmesidir. Bu nedenle bu uygulamadan sonra metabolik hızınızın düşmesi, vücudun depolama eğiliminin artması olası. Ki bu uzun vadede size olumsuz yansıyabilir.

Artık az az sık sık beslen yağ yak gibi klasik kalıplar değişmeye başladı. Bilime ayak uydurmalıyız ve güncel çalışmaların bize söylediği öğün sıklığının çok önemli olmadığı, önemli olanın gün sonu kalori alımı ve çeşidin fazla olduğu sağlıklı besinlerin tüketilmesi gerektiği. Oruç konusunda da çalışmalar, sporcuların hidrasyona özen göstermesi gerektiğine değiniyor. Buna dikkat edildiği sürece ibadet amacıyla oruç tutmanızda da sakınca yok, vücut kompozisyonunuz iyi bir diyet ile olumsuz etkilenmez. Ancak sizin yukarda bahsettiğiniz diyetin bilimsel bir temeli yok. Bu yüzden sonlandırmanız sizin faydanıza olur. Sürdürülebilir, yaşam tarzı haline gelebilecek, uygun porsiyonlarda, çeşidin fazla olduğu dengeli ve yeterli bir diyete yönelebilirsiniz. Eğer diyet yapmak isterseniz Mediterraniean Diet(Akdeniz Diyeti) veya DASH diyeti gibi bilimsel güvenilirliği yüksek diyetleri araştırıp bu diyetlerin beslenme hedeflerine uygun beslenebilirsiniz.[DOUBLEPOST=1545840826][/DOUBLEPOST]
Ne yalan söyleyim hocam, çok çektim :) baktım bir şeyler değişmiyor, daha az sıklıkta uğramaya başladım. Verdiğiniz bilgilerin/emeklerin karşılığının alay, küçük düşürücü sözler, hakaret olması veya önemsiz görülmesi bir yerden sonra insana "başkaları için faydalı olabilirim"i düşündürmeye başlıyor. Zaten şuanda bu alanda çalışmıyorum ve bu alandaki güncel yayınları takip etmiyorum. Öyle olunca başka alanlara yöneldim. O konularda faydalı olmaya ve kendimi geliştirmeye çalışıyorum. Sevgilerimle.

@ulaire hocama da selamlar olsun :)

Öncelikle teşekkür ediyorum, uzun uzun detaylı bir şekilde açıklamışsınız. Ancak size katılmadığım noktalar var.
Bu işin tamamen sağlıklı ve süper bir hayatın kapısını araladığını falan düşünmüyorum tabi ki. Yaptığım şeylerin riskli olduğunun farkındayım ve herhangi bir şekilde zarar gördüğümü hissedersem de tabi ki su orucunu bırakacağım. Önceden edindiğim tecrübelerde şunu öğrendim: Su orucu anlık bir çözüm ve arkası iyi getirilmezse verdiğin kiloyu aynen almak hiç de zor değil. Yani ben bu işi "şu kiloyu bir vereyim de sonra yine aynı düzene dönerim" diye düşünerek yapmıyorum. Ben zaten kilolarımdan şikayetçi olduğum için abur cubur yemeyi bıraktım, şekeri hayatımdan çıkardım, tuzu olabildiğince kıstım ama şu an acil kilo verme ihtiyacı hissettiğim için bu yöntemi tercih ettim. Diyetin sürdürülebilir olmadığının farkındayım ve oruç tamamlandıktan sonra deli gibi yemeye devam edersem tabi ki düşen metabolizma hızı yüzünden hepsini geri alacağım. Ama reverse dieting mantığı ile yavaş yavaş kalorileri artırarak ve dengeli beslenerek oruçtan sonra sürdürülebilir bir hayat tarzına gerçersem 2-3 kilo geri gelse de verdiğim kilonun tamamını geri almayacağım.

Bu işin bilimsel bir yanı yok demek bence ön yargılı bir davranış olur. Üstteki arkadaşın attığı linki buraya bırakıyorum, su orucu yaptırılan deneklerin incelendiği bu araştırmada hiç kimsenin geri dönüşü olmayan bir hasar almadığını, zarar gören sadece 2 insanın olduğunu ve onların da 70 yaş üzeri kişiler olduğunu ve orucu bırakınca kısa sürede iyileştiklerini görebilirsiniz. Ayrıca aynı makalede su orucunun içinde kanserin de olduğu bir çok hastalıkta tedavi veya yardım maksatlı olarak kullanıldığını görebilirisiniz.

Saygılar.[DOUBLEPOST=1545844980][/DOUBLEPOST]
Cevabınız için teşekkür ederim. Ben uzun süreli oruca hazırlık olarak kısa süreli oruçlar yapıyorum. Ben yeme konusunda ister istemez ya hep ya hiç mantığıyla hareket ediyorum. Yani yemeye başladığımda kendimi frenlemem çok zor oluyor. Ve malesef kilo veremiyorum. 12-13 kilo verdikten sonra kas kazanıp daha kontrollü ilerlemeyi düşünüyorum. Umarım amacımıza ulaşırız her ikimizde
Aynen hocam o mantık bende de çok var. Sevdiğim bir şeyin olduğu bir masaya oturup da ölçülü yediğimi hiç hatırlamıyorum. Ya midem patlayana kadar yiyorum ya da diyete girip hiç bir şey yemiyorum. Ortasını hiç tutturamadım :)
 
Öncelikle teşekkür ediyorum, uzun uzun detaylı bir şekilde açıklamışsınız. Ancak size katılmadığım noktalar var.
Bu işin tamamen sağlıklı ve süper bir hayatın kapısını araladığını falan düşünmüyorum tabi ki. Yaptığım şeylerin riskli olduğunun farkındayım ve herhangi bir şekilde zarar gördüğümü hissedersem de tabi ki su orucunu bırakacağım. Önceden edindiğim tecrübelerde şunu öğrendim: Su orucu anlık bir çözüm ve arkası iyi getirilmezse verdiğin kiloyu aynen almak hiç de zor değil. Yani ben bu işi "şu kiloyu bir vereyim de sonra yine aynı düzene dönerim" diye düşünerek yapmıyorum. Ben zaten kilolarımdan şikayetçi olduğum için abur cubur yemeyi bıraktım, şekeri hayatımdan çıkardım, tuzu olabildiğince kıstım ama şu an acil kilo verme ihtiyacı hissettiğim için bu yöntemi tercih ettim. Diyetin sürdürülebilir olmadığının farkındayım ve oruç tamamlandıktan sonra deli gibi yemeye devam edersem tabi ki düşen metabolizma hızı yüzünden hepsini geri alacağım. Ama reverse dieting mantığı ile yavaş yavaş kalorileri artırarak ve dengeli beslenerek oruçtan sonra sürdürülebilir bir hayat tarzına gerçersem 2-3 kilo geri gelse de verdiğim kilonun tamamını geri almayacağım.

Bu işin bilimsel bir yanı yok demek bence ön yargılı bir davranış olur. Üstteki arkadaşın attığı linki buraya bırakıyorum, su orucu yaptırılan deneklerin incelendiği bu araştırmada hiç kimsenin geri dönüşü olmayan bir hasar almadığını, zarar gören sadece 2 insanın olduğunu ve onların da 70 yaş üzeri kişiler olduğunu ve orucu bırakınca kısa sürede iyileştiklerini görebilirsiniz. Ayrıca aynı makalede su orucunun içinde kanserin de olduğu bir çok hastalıkta tedavi veya yardım maksatlı olarak kullanıldığını görebilirisiniz.

Saygılar.[DOUBLEPOST=1545844980][/DOUBLEPOST]
Aynen hocam o mantık bende de çok var. Sevdiğim bir şeyin olduğu bir masaya oturup da ölçülü yediğimi hiç hatırlamıyorum. Ya midem patlayana kadar yiyorum ya da diyete girip hiç bir şey yemiyorum. Ortasını hiç tutturamadım :)
Bilimsel temelin olması ile bilimsel çalışmanın olması aynı şeyler değiller. Sizin bilimsel literatürü değerlendirme şekliniz ile benim değerlendirme şeklim aynı değil. Siz okuduğunuz çalışmadaki verilere ve sonuçlara bakıyor olabilirsiniz. Ancak Çalışmanın yayınlandığı derginin impact faktörüne, derginin science citation index ve expanda sahip olup olmadığına, araştırmacıların alanlarına, çalışma metodolojisinin uygunluğuna ve kullanılan analizlere bakıyor musunuz? Bunları değerlendirdikten sonra bahsettiğiniz bilgiyi meta analizler veya bu alanın öncü kuruluşlarının rehberleriyle destekliyorsanız buyrun ekleyin bilimsel temeli varmış, hata etmişiz diyelim. Örneğin ilk sayfada eklenilen dergi SCI indeksine sahip bir dergi değil. Bu çalışmanın ne kadar referans alınabileceği hakkında bilgi verebilir bizelere. İndeks bunun ölçütüdür bir nevi.

Nafld için yüzlerce çalışma ve belki onlarca rehber var düşük yağlı diyet uygulanması gerektiğini belirtten. Ancak güncel bir pilot çalışmada ketojenik diyet uygulanabilir diyor. Bu çalışmada öyle diyor diye, rehberleri ve diğer tüm çalışmaları bırakıp bilimsel temeli var diye nafld için yüksek yağlı diyet mi uygulatalım?
Kanser konusunda söyledikleriniz ise ilginç. Kanserde kalori alımı ile bütün hücrelerin besleneceği muhakkak. Bu nedenle açlık bu hücrelerin çoğalmaması için faydalı gözükebilir. Ancak kaşeksinin oldukça fazla olduğu bir hastalıkta su orucu gibi uygulamalar intihardan başka bir şey değildir. Bunu onkoloji hastanesinde yer almış bir diyetisyen olarak rahatça söyleyebilirim.

Neyse çok fazla uzatmaya gerek yok. Despa etiketlediği için yazmıştım. Katılırsınız veya katılmazsınız problem değil. Başarılar ;)
 
Bilimsel temelin olması ile bilimsel çalışmanın olması aynı şeyler değiller. Sizin bilimsel literatürü değerlendirme şekliniz ile benim değerlendirme şeklim aynı değil. Siz okuduğunuz çalışmadaki verilere ve sonuçlara bakıyor olabilirsiniz. Ancak Çalışmanın yayınlandığı derginin impact faktörüne, derginin science citation index ve expanda sahip olup olmadığına, araştırmacıların alanlarına, çalışma metodolojisinin uygunluğuna ve kullanılan analizlere bakıyor musunuz? Bunları değerlendirdikten sonra bahsettiğiniz bilgiyi meta analizler veya bu alanın öncü kuruluşlarının rehberleriyle destekliyorsanız buyrun ekleyin bilimsel temeli varmış, hata etmişiz diyelim. Örneğin ilk sayfada eklenilen dergi SCI indeksine sahip bir dergi değil. Bu çalışmanın ne kadar referans alınabileceği hakkında bilgi verebilir bizelere. İndeks bunun ölçütüdür bir nevi.

Nafld için yüzlerce çalışma ve belki onlarca rehber var düşük yağlı diyet uygulanması gerektiğini belirtten. Ancak güncel bir pilot çalışmada ketojenik diyet uygulanabilir diyor. Bu çalışmada öyle diyor diye, rehberleri ve diğer tüm çalışmaları bırakıp bilimsel temeli var diye nafld için yüksek yağlı diyet mi uygulatalım?
Kanser konusunda söyledikleriniz ise ilginç. Kanserde kalori alımı ile bütün hücrelerin besleneceği muhakkak. Bu nedenle açlık bu hücrelerin çoğalmaması için faydalı gözükebilir. Ancak kaşeksinin oldukça fazla olduğu bir hastalıkta su orucu gibi uygulamalar intihardan başka bir şey değildir. Bunu onkoloji hastanesinde yer almış bir diyetisyen olarak rahatça söyleyebilirim.

Neyse çok fazla uzatmaya gerek yok. Despa etiketlediği için yazmıştım. Katılırsınız veya katılmazsınız problem değil. Başarılar ;)

Teşekkürler efenim size de başarılar :)
 
Selamlar herkese. An itibariyle 184. saatteyim yani 7 günüm bitti 8. günün içersindeyim. Bugün ne yazık ki pek kilo kaybım yok. 84.7'den 84.2 kiloya indim. Yani 500 gram kadar gitti. Bu durumun zaten olacağını biliyordum ancak yine de insanın moralini etkiliyor tabi ki.

Açlık artık ilk günlerdeki kadar zor geçmiyor, ancak ilk günlerdeki heyecan olmadığı için bir taraftan da çok sıkıcı oluyor. Yani uğraşacak bir hobisi olan için pek problem olmaz ancak evindeki bilgisayarı 12 yıllık olan, işsiz olan, yabancı bir şehirde yaşayan ve arkadaşlarından uzak olan benim için zaman inanılmaz yavaş akıyor.

Yılbaşında oruç işi nasıl olacak bilmiyorum, belki yılbaşı günü bozup 1 hafta düzgün beslenip sonrasında yeni bir oruca başlayabilirim. Belki böylece yavaşlayan metabolizmamı da hızlandırmış olurum. Şimdilik emin değilim.

Yarın görüşmek üzere. Belki o zamana kadar bir plan bulmuş olurum.
 
Arkadaşlar herkese selamlar. Ne yazık ki acil bir plan değişikliği nedeniyle su orucunu bırakmam gerekiyor. Önceden de söz verdiğim gibi önce/sonra fotoğraflarımı buraya bırakıyorum. Yılbaşından sonra yeni oruçlarda görüşmek üzere :)

Fotoğraflarda en soldaki 95 kilo olan halim, ortadaki 90 kilo olan halim, sağdaki ise 84 kilo olan halim.

MVgjM9.jpg
AD6jlq.jpg
Wq9jOQ.jpg
 
respect2us. sizce 24 saatlik periyotlarla tek öğün yemek sağlıksız ve kas kaybı oluşturan bir diyet midir? Ben öğünlerde özellikle akşam öğünlerinde kendimi frenleyemiyorum. Fakat gün içindeki tek öğünüm akşam olursa en azından alacağım kalori miktarı belli olur ve kilo verebilirim diye düşünüyorum. Bu akşam olan tek öğünüme yürüyüş ve kas çalışması eklersem sağlıklı şekilde kilo vermiş olur muyum? Tavsiyeleriniz benim için önemli.
 
respect2us. sizce 24 saatlik periyotlarla tek öğün yemek sağlıksız ve kas kaybı oluşturan bir diyet midir? Ben öğünlerde özellikle akşam öğünlerinde kendimi frenleyemiyorum. Fakat gün içindeki tek öğünüm akşam olursa en azından alacağım kalori miktarı belli olur ve kilo verebilirim diye düşünüyorum. Bu akşam olan tek öğünüme yürüyüş ve kas çalışması eklersem sağlıklı şekilde kilo vermiş olur muyum? Tavsiyeleriniz benim için önemli.
Merhaba, aslında sorunuz doğrudan kısa bir şekilde cevaplanabilecek bir soru değil. Bu yüzden birkaç şeye değinerek açıklayıcı bir cevap vermeye çalışıyım.
Eskiden sık sık az az öğün tüketmek metabolizmayı hızlandırarak ağırlık kaybı sağlar denilirdi. Ancak güncel çalışmalara baktığımızda böyle olmadığını söylüyor. Bu alanda en saygın beslenme otoritesi olan Amerikan Diyet Akademisi yayınladığı rehberde öğün sıklığı için şunu diyor:
"Eating frequency. Eating frequency is commonly defined as the number of eating occasions (meals and snacks) occurring per day. A greater number of eating occasions consumed increases overall eating frequency. At this time, there is no standardized definition of what constitutes an eating occasion.56 Common parameters used to define an eating occasion include amount of energy consumed, type of substance ingested (eg, food or beverage), and the amount of time that has elapsed since the start of the previous eating occa- sion.56,57 Few RCTs have been con- ducted that examine the influence of eating frequency on weight loss, and those that have been conducted have not found that a higher eating fre- quency produces greater weight loss.56"

Burda da belirtildiği üzere aslında öğün sıklığını artırmak daha fazla ağırlık kaybına neden olmuyor. Ancak sporcularda eğer protein tüketimi yeterliyse ve kalori açığı varsa öğün sıklığının artmasının yağsız kas kütlesinin korunmasına yardımcı olduğu belirtiliyor. Diğer bir avantaj olarak öğün sıklığının artmasının bazı biyokimyasal markerlar(özellikle LDL kolesterol, total kolesterol ve insülin) üzerinde olumlu etkilerinin olması ve tokluğu artırması. Ancak bu faydaları olsa da ağırlık kaybında daha etkili değil.

Bu bölüm için kaynaklar:
https://www.eatrightpro.org/-/media...hash=5A5374C0E718D57C5DA45926C44B93A726414DC4
https://jissn.biomedcentral.com/track/pdf/10.1186/1550-2783-8-4

Kas kaybına neden olur mu sorusuna intermitent fasting(aralıklı oruç) veya ramazan orucunu örnek vererek cevap verebilirim. Bu sporda başarılı olmak için sık beslenilmeli gibi sözleri ne kadar duysak da, önemli olanın toplam enerji alımı ve besin tercihleri olduğunu çalışmalardan anlıyoruz. Örneğin oruç tutan ve hipertrofik(kas gelişimine yönelik) antrenman yapan vücutgeliştirme sporcularında ramazan ayı boyunca vücut bileşimi ve kas kütlesinde değişim olmadığı gösterilmiş. Başka bir çalışmada ramazan ayı boyunca oruç tutan sporcuların açken ve tokluk sonrası yaptıkları antrenmanın vücut bileşimi ve kas kütlesi üzerindeki etkisi değerlendirildiğinde farklılık bulunmamış. Bu çalışmalardan çıkaracağımız sonuç, "sık beslenmezsen kasların erir, bu sporda başarı için sık beslenmelisin" gibi sözlerin gerçeği yansıtmadığıdır.

Bu bölüm için kaynaklar:
https://www.ncbi.nlm.nih.gov/m/pubmed/22855788/
https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC3639860/

Öğün sıklığının toplumun geneli için şart olmadığını, öğün sıklığının azaltılmasının kas kaybına neden olmadığını(ancak sıklığın artmasının kas kütlesi korunumunda başarılı olduğunu) belirttikten sonra bir de sporcular için konuya yaklaşmak gerekiyor. Öğün sıklığının artması şart değil ve ağırlık kaybında etkili değil ancak, öğün sıklığının azaltılması ideal mi bunu da tartışmak gerekiyor.
Bu konu oldukça uzun olduğu için, bu kısım için bir örnek vereyim. Örneğin protein tüketiminde kas adaptasyonu için maksimum yapacak olanın 3-5 öğünde ve 3-5 saat aralıklarla vücut ağırlığı kg başına 0.3g(80 kg biri için 24 g gibi) veya 20-40 g'lık protein tüketimi olduğu belirtiliyor.

Kaynak:
https://jissn.biomedcentral.com/track/pdf/10.1186/s12970-017-0177-8

Toparlayacak olursam; eğer spor yapıyorsanız tek öğün tüketimi yerine, yaşam şartlarınıza göre en azından 3 öğün tüketmeniz avantajlarından dolayı daha iyi olur. Ancak 6 öğün tüketmeliyim şeklinde kendinizi zorlamanıza gerek yok. Hedeflediğiniz öğün sayısı 3-4 olabilir. Bu öğünlerde düşük yağlı, orta-yüksek proteinli, yüksek posa(lif) içeriğine sahip, orta düzeyde kompleks karbonhidrat içeren besinleri tüketebilirsiniz.
Örneğin akşam yemeklerinde
Yağsız bol salata veya sebze yemeği,
1-2 porsiyon yağsız-az yağlı et/tavuk/balık veya kurubaklagil
1 kase yoğurt tületebilirsiniz.
Posa içeriği yüksek olduğu için tam tahıllı, tam buğdaylı ekmekler, bulgur, kurubaklagil, sebze ve meyve tüketiminizi artırmanız tokluk hissinizin fazla olmasını sağlar ve kalori alımızı azaltır.
Eğer tokluk konusunda problem yaşıyorsanız ara öğünlere yağlı sert kabuklu yemişler(badem, ceviz, fındık) eklenebilir. Yağların tokluk sağlama etkinliği fazladır ve gastrik boşalmayı yavaşlatır.
Ara öğünde:
1 su bardağı yarım yağlı süt, 3-4 adet ceviz, 3-4 kuru kayısı/1 avuç kuru üzüm gibi klasik ara öğünlerden tüketebilirsiniz.

Tokluk sağlama hissi en fazla olan ve hipokalorik(kalori açığının olduğu) diyetlerde önem gösterilmesi gereken besin öğesi=protein. Eğer artırabilirseniz çoklu öğün(3 öğün gibi) ile toplamda kg başına 1.5 g proteini az yağlı/yağsız kaynaklardan almaya çalışın.
Değinsem de tekrar belirteyim. Doyma hissi, gastrik distansiyon ile oluştuğu için besinlerin hacminden etkilenir. Yani hacmi ne kadar yüksek, kalorisi o kadar düşük besinlerin tüketimini artırırsanız doyma hissi ve kalori açığını sürdürmede o kadar başarılı olursunuz. Bu yüzden yağsız/az yağlı sebze yemekleri tüketmeye çalışın. Her öğününüzde bol miktarda salata veya yeşillik tüketmeye çalışın. Kurubaklagillere(en fazla posa içeriğine sahip besin grubu) beslenmenizde sık yer verin(en az haftada 2-3 defa tüketim).Ekmek seçiminde de beyaz ekmek yerine lif içeriği yüksek tam buğday/tam tahıllı ekmekleri tercih ederseniz güzel olur.
Bir de su tüketiminizi 2-2.5 litre seviyesinde tutun.

Önemli bir detay ise Amerikan Diyet Akademisi'nin güçlü kanıt olarak belirttiği ve sağlıklı ağırlık kaybında ısrarla üzerinde durduğu haftalık en az 200-300 dakika egzersiz yapılması tavsiyesine uymaya çalışın.
Söyleyeceklerim bu kadar. Başarılar dilerim :)
 
Herkese selamlar arkadaşlar.

Takip eden var mıydı bilmiyorum ama en son 8. günün içersindeyken yılbaşında ani bir plan değişikliği sebebiyle su orucunu bırakmıştım. 5 gün boyunca yiyebildiğim her şeyi yedim. Sabah uyandığım vakitten yemeye başlayıp gece yatarken durdum öyle söyleyeyim :D Tabi bunun sonucunda da vücudun su tutması, bağırsakların ve midenin yeniden dolması vs gibi sebeplerden ötürü 90 kilo oldum. Ardından yine su orucuna başladım ve fazlalıkları verdim. An itibariyle 109. saatteyim ve şu an kilom tam 85.0. Bu sefer bir aksilik çıkmazsa 21 gün yapmayı planlıyorum. Buraya kadar okuyan herkese teşekkürler.

Yarınki güncellemede görüşmek üzere.
 
Back
Yukarı