Sizi en cok etkileyen kitaplar

okuduğum kitaplar arasında orhan pamuk un "sessiz ev" adlı romanı ilk aklıma gelenlerden..mükemmel bi doğu-batı sentezi kurmuş ve sizi resmen kitaba mimliyo...tek kötü tarafı postmodern bi yazarın elinden çıktığı için eser ilk başlarda sıkıcı ...kahramanlar ve olay örgüsü çözümlenmeye başlayınca sinema tadı veriyo...ayrıca gary chapman ın " beş sevgi dili" sevgi ifadesi üzerine kurulu güzel bi kitap...yalnız bu kitabı ben olduğum gibiyim diyenlere pek önermem..zira yazar sevgi sunumunda anlaşılırlığı baz alıyo..yani siz sevgiyi istediğiniz gibi yaşamak ve göstermek yerine karşınızdakinin dilini kullanıyosunuz..tartışılır ama sevgiyi anlamak ve ifadede sıkıntıya düşenlere ii bi rehber...son okuduğum bi kitap daha var...."the secret" r.byme nin...eminim çoğunuzun okuduğu ya da duyduğu bi eser...kısaca düşüncenin etkisi ve kazanımlar üzerine kurulu bi kitap...bu kitaba yorum yapmak sanırım hayata nerden baktığınızla alakalı..okumanızı tavsiye ederim...
 
jean-christophe grange-şeytan yemini

taş meclisine takıp grange budur giyen bünyeler okusun?
neden çünkü şahsımca grange'ın en üst noktasıdır şeytan yemini
diğer kitaplarını okuduysamda
bu kadar etkilemedi beni...
garantim vardır. okuyupta paranoyak olmayana parası iade D:

Grange türkçeye çevrilmiş kitaplarını okudum şeytan yemini hariç . Oda çıkar çıkmaz hemen aldım ama nedense ben sevemedim ilk 50 sayfa anca okumuşumdur sıktı bıraktım yakında tekrar başlarım .Son olarak dan brown dan dijital kaleyi okudum 5-6 gün filan sürdü sanırım bitmesi ufkumu açtı diyebilirim. Şu anda adolf hitler den kavgamı okumaya başladım.
 
ferrarisi satan bilge

yazarının kim olduğunu bilmiyorun ama bir kişisel gelişim kitabı...
askerden sonra bu sporu bırakıp bırakmamak arasında kararsız kalmıştım bu kitabı okuyunca eskisinden daha istekli spora başlatım


kısaca ana fikri ; bir avukat kariyerinde en iyi yere gelmek ünlenmek istiyor daha sonra istediği herseyi yapıyor istediği arabayı yani ferrariyide alıyo daha sonraları herşey ona mutsuzluk veriyor.. oda yasadığı sehri terkederek himalayalara gidiyo orda bilgeler le tanışıyo ve bilgeler hayatta ki en önemli şeyin kendini mutlu eden şeyi yapmasının olduğunu söylüyor...
 
Elif Şafak'ın baba ve *** kitabı sevmiştim. Elif Şafak'ın Med-cezir yazıları diye bir kitabını daha okudum oda fena değildi. Baba ve *** de anlattıklarının gerçekliği olmadığı, kitabın soykırım var dediği bölümlerinde tumturaklı üslubuyla anlaşılıyor. Kitabın her yerinde şakır şakır döktüren ve en seçmece kelimeleri cuk oturtan bayan bu bölümde o kadar yetersiz ve yalnız ki sadece bir resim görmüş ve tasvir eder gibi açıklıyor. Ama üslubu gerçekten güzel. Ben kitapta üslup ararım diyenlere önerebilirim.
 
Grange türkçeye çevrilmiş kitaplarını okudum şeytan yemini hariç . Oda çıkar çıkmaz hemen aldım ama nedense ben sevemedim ilk 50 sayfa anca okumuşumdur sıktı bıraktım yakında tekrar başlarım .Son olarak dan brown dan dijital kaleyi okudum 5-6 gün filan sürdü sanırım bitmesi ufkumu açtı diyebilirim. Şu anda adolf hitler den kavgamı okumaya başladım.

evet tekrar basla sakin kafayla
bence en bgüze kitabı...
dijital kale gerçekten mükemmel bi kitap...
kavgam bende de var ama okumadım...
tatilde okucam artıkthums:
 
evet tekrar basla sakin kafayla
bence en bgüze kitabı...
dijital kale gerçekten mükemmel bi kitap...
kavgam bende de var ama okumadım...
tatilde okucam artıkthums:
Grange'in iki romanını okumuştum, Kızıl Nehirler bence harikaydı, Leyleklerin Uçuşu'da onun kadar olmasa bile güzeldi, ama Taş Meclisi cidden zayıf bence, bakalım, elimde Siyah Kan ve Kurtlar İmparatorluğu var, Siyah Kan iyi olmayabilir diye duydum ama genede okuyacağım.
Grange'in olay örgüsünü bağlama özürlü olduğu bir gerçek, bakalım neler yapmış diğer romanlarında.
 
Kurtlar İmparatorluğunu öven bir sürü arkadaşım var. Birbiriyle alakasız olayları kitabın sonunda bir sürü ipliğin dolandığı ve düğüm olduğu yer gibi birbirine bağlıyor kısaca diye özetliyorlar kitabı. Ben bunları söyleyince belki kitabın tadını biraz kaçırmış gibi oldum; ama bu övgüleri duyunca gerçekten dedikleri kadar var mı diye merak etmiyorum da değil. Bakalım sen de hangi etkiyi yapcak. :D
 
evet tekrar basla sakin kafayla
bence en bgüze kitabı...
dijital kale gerçekten mükemmel bi kitap...
kavgam bende de var ama okumadım...
tatilde okucam artıkthums:

Ben lise sondayken Don Brown hayranıydım. Ona olan ilgim tüm kitaplarını okumamın yanında hayatını da incelememe sebep olmuştu. onun kötü kitabına denk gelmedim. Digital Kale'de ki kiralık katil -Hololot gibi birşeydi sanırım- şuana kadar rastladım en güzel kralık katil modeliydi. Gözlüğün monitör olarak kullanılması, minik bir bilgisayar sistemiyle öldürdüğü adamları anında postayla bildirmesi, duygusuz, ısrarcı hali vs... Bir karakter bu kadar orjinal ve müthiş olabilir. Tam bir görev adamıydı.
Geneline bakarsak Da Vinci şifresi ilk okuduğum ve en sevdiğimdi. Digital Kale, Melekler ve şeytan, İhanet noktası... ondan aşağı değil; ama yukarı da olamazlar.
 
Grange'in iki romanını okumuştum, Kızıl Nehirler bence harikaydı, Leyleklerin Uçuşu'da onun kadar olmasa bile güzeldi, ama Taş Meclisi cidden zayıf bence, bakalım, elimde Siyah Kan ve Kurtlar İmparatorluğu var, Siyah Kan iyi olmayabilir diye duydum ama genede okuyacağım.
Grange'in olay örgüsünü bağlama özürlü olduğu bir gerçek, bakalım neler yapmış diğer romanlarında.

şeytan yeminini tavsiye etcem yeniden...
Daha öncede konuşmuştuk ama
granfge hakkında yeniden söylemek
tekrar etmek istediğim birşeyler var
adam gerçekten kitaplarının sonunda batırıo
muhtesem seyleri baglamaktan yoksun ne yazık ki dedğin gibi
bunun için kopuk ilerlio olaylar



Ben lise sondayken Don Brown hayranıydım. Ona olan ilgim tüm kitaplarını okumamın yanında hayatını da incelememe sebep olmuştu. onun kötü kitabına denk gelmedim. Digital Kale'de ki kiralık katil -Hololot gibi birşeydi sanırım- şuana kadar rastladım en güzel kralık katil modeliydi. Gözlüğün monitör olarak kullanılması, minik bir bilgisayar sistemiyle öldürdüğü adamları anında postayla bildirmesi, duygusuz, ısrarcı hali vs... Bir karakter bu kadar orjinal ve müthiş olabilir. Tam bir görev adamıydı.
Geneline bakarsak Da Vinci şifresi ilk okuduğum ve en sevdiğimdi. Digital Kale, Melekler ve şeytan, İhanet noktası... ondan aşağı değil; ama yukarı da olamazlar.

ben sadece dijital kale ve da vinci şifresini okudum...
okudukça hayran kalmamak elde değil
ama söyle bir karşılastırma yapabilirim
dijital kale da vinci şifresine göre
daha az karmaşık bir kitap
yani aslında dan brown'ın en güzell yaptıgı iş
basit şeyleri karmaşık hallere sokma konusundaki ustalıgı
Ve bunu sıkmadan heyecanlı bir şekilde yapıo olması...
 
Elif Safak'in Mahrem'ini cok begenmistim salvodore_xp, firsatin olursa onu da oku. En son Buket Uzuner'in Istabullular isimli romanini okudum. Cahilligime verin, kitabi okumadan once Buket hanim kimdir, necidir hicbir fikrim yoktu. Kitabi okumaya basladiktan bir 50 sayfa sonra dedim ki, bu kadin kesin Amerika'da bir sure yasamis, bir seyler okumus, sonra biraz dunyayi gezip Turkiye'ye donmus. Ben roman yazsam bole bir seyler yazardim, bole hafif entel, araya yabanci kavramlar atilmis, sonra da onemli seylermis gibi aciklanmis, kendini hic yurt disinda yasamamis insanlarin az biraz ustunde goren, diline ve eline hakim bir portrenin izdusumu. Hatta yarattigi karakterlerin fiziksel guzelliklerinden, kadinin holywoodvari vucutlari salt guzellikmis gibi algiladigi, ve kendisinin de hafif kilo problemi olan, baliketi tadindan bir hanim oldugunu hayal etmistim. Bir baktim ozgecmisine, dediklerimin hepsi orada yaziyor satir aralarinda. Siz ne dusunuyorsunuz bu konuda? Yazarlar donemlerini yansitiyorlar, ama sanki yazarlar daha cok kendi kisiliklerini anlatiyorlar gibi geliyor bana.
 
karaelf üçlemesi-R.A.Salvatore
o-stephen king
oblomov-ivan gonçarov

en çok etkilendiklerim bunlardı herhalde..rus edebiyatını kim sevmez ki zaten..
 
Elif Safak'in Mahrem'ini cok begenmistim salvodore_xp, firsatin olursa onu da oku. En son Buket Uzuner'in Istabullular isimli romanini okudum. Cahilligime verin, kitabi okumadan once Buket hanim kimdir, necidir hicbir fikrim yoktu. Kitabi okumaya basladiktan bir 50 sayfa sonra dedim ki, bu kadin kesin Amerika'da bir sure yasamis, bir seyler okumus, sonra biraz dunyayi gezip Turkiye'ye donmus. Ben roman yazsam bole bir seyler yazardim, bole hafif entel, araya yabanci kavramlar atilmis, sonra da onemli seylermis gibi aciklanmis, kendini hic yurt disinda yasamamis insanlarin az biraz ustunde goren, diline ve eline hakim bir portrenin izdusumu. Hatta yarattigi karakterlerin fiziksel guzelliklerinden, kadinin holywoodvari vucutlari salt guzellikmis gibi algiladigi, ve kendisinin de hafif kilo problemi olan, baliketi tadindan bir hanim oldugunu hayal etmistim. Bir baktim ozgecmisine, dediklerimin hepsi orada yaziyor satir aralarinda. Siz ne dusunuyorsunuz bu konuda? Yazarlar donemlerini yansitiyorlar, ama sanki yazarlar daha cok kendi kisiliklerini anlatiyorlar gibi geliyor bana.

Yazarların neden beslendiklerine ben de çok kafa yorardım, yine yorarım...
Bence kendi yaşantılarından, hayallerinden ve çevresinde etkilendiği kişilerdendir. Kaliteli ve sürükleyici bir yazar olmaya giden yollardan biri biraz paranoyaklıktır bence. Böyle bir düşünce gücüne ve hayal dünyasına sahip bir insan, hiç çanakkale savaşına katılmadığı halde, çanakkale savaşındaki askere su ve peksimet götüren bir bayanın gözüyle olaylara öyle bir bakar ki, kitabı yazarken kurşun vızıltıları sıyırır geçer, havada kurşun ışıltılarını görmeye başlar. Bahsetmek istediğim, böyle bir hayal gücüne sahip olan yazarın ilginç ve insanları etkileyen bir geçmişe ihtiyaç yoktur.
Mahrem'i almayı düşünmüştüm; ama son anda vazgeçtim ve siyah süt'ü aldım. Daha okuyamadım; ama Elif Şafak benim güvenimi kazandı. Onun akıcı olmayan kitabı olamaz gibime geliyor; çünkü üslup belli ve tutuluyor. Mahremi Siyah Süt'ü okuduktan sonra okuyaibilirim.
Buket Uzuner diyince de benim aklıma inan sexi bir bayan geliyor. Adı mı çekici geliyor; kitap kapağındaki resimler mi anlayamadım; ama bana elinde klasör, siyah sekreter gözlüğü, siyah yırtmaçlı mini eteği, nazlı nazlı sallanarak yürüyen ve dekolteli bir elbise...
Hİç okumadım kitabını. Ayşe Ongun'un üslup ve içeriğine benzeten; özellikle aynı temaları işlediğini anlatan kız arkadaşlarım vardı. Genellikle de kızlar okuyordu o tarz kitapları.( yanlış anlama sakın; böyle garip bir tesadüf işte)
 
Ben de para verip almadim zaten, nisanlim okumustu gecen yaz. Turkce kitap kitligindan evde ne varsa okuyorum :). Para verip de okumaya degecegine kanaat getirdim ama okuduktan sonra. Cok onyargili olmamak lazim kitap secerken, ve hep ayni cins kitaplari okumamak lazim. Kolaya kacmaya girer bu. Hepimiz bodyci oldugumuza gore zaten zoru secmisiz, kitap konusunda da ayni yolu izlemeliyiz bence ufkumuzun genislemesi icin. Simdilerde uc kitap duruyor basucumda, ucune de elim gitmiyor, ustune ustluk hepsi ingilizce, ama inat ettim okuyacagim. Birisi Edward Said'in Orientalismi. Bir digeri Harvard'li bir profesurun (adini unuttum) Cengiz Han ve Mogol imparatorlugu uzerine yaptigi bir calisma. Bir de Oppenheimer'in biyografisi var. 900 kusur sayfa, minnacik yazili. Herhalde bir kac seneye biter :). Cok ilginc bir yasam, cok uclarda. Adama komunist diye yapmadiklarini birakmiyorlar. Bu kadar parlak bir adam yeri geliyor pilini pirtini toplayip universiteden tarlada capa sallamaya gidiyor. Bir de duymussundur atom bombasinin ilk deneyinden sonra soyledigi meshur sozu: "Biz hepimiz o.cocuguyuz" :)
 
Edward Said- oryantalizmi biliyorum. Boğaziçi tarihte okuyan bir abi deli gibi tavsiye etmişti onu. Bence onu okuduğuna pişman olmaaycaksın. İnan diğerleri ilk defa duyuyorum. Beğenirsen bize de tavsiye edersin. Gerçi ingilizcesi yemez; artık türkçesini buluruz. Edward Said'inkiilerin türkçesi piyasada çok var. Korsanını bulmuştum ben :D
Bir de sen diyince düşünmeye başladım. Aslında bu body hayat dersi dolu bir spor gerçekten. Bu hayatta da mukaddes varlıkları ve özellikleri elde etmenin yolu o uğurda cefa çekmekten geçiyor gerçekten. Bodyde de çekilen cefa ortada ki gerçekten sabır, irade, azim vs... hayata dair ve insanın hayata sıkı sıkı bağlayan özelliklerin hepsi body de mevcut. İngilzcemi ilertirsem eğer 2-3 yıl sonra bu kitapların ingilizcesini de okumak isterim gerçekten.
 
Nihat Genç'in tüm kitapları... Özellikle, Karanlığa Okunan Ezanlar,Hattı Müdafaa ve Amerikan Köpekleri.Çoğunuz bilmez Nihat Genç'i çünkü asla medyada bir haberi çıkmaz.Anadoluda en çok okunan, Türkiye'de en çok sansüre uğrayan,dava açılan yazardır.SKYTURK'te 3-4 senedir program (Ne var Ne yok) yapıyordu,sonlandırıldı.Videolarını,makalelerini internette kolayca bulabilirsiniz.Neden bu adamı susturmaya çalışıyorlar? Lütfen biraz araştırın,okuyun.

One Man Show adlı kitaptan kısa bir bölüm:

Padişahım, devlet ve basın sanatçılarına yardım eli uzatmıyor,özel sektör de üstüne düşen görevi yapmıyor, çok üzülüyoruz. Padişahım,bir zamanlar bu ülkede birkaç güzel Rumeli türküsü vardı. Padişahım, ayinin, semanın, mehterin, gülbankın, sarayın, savaşın tadı yok. Padişahım, senden sonra Rize’ye çay fidanları diktik, Trabzon sahillerine fındık, Samsun’da ki bataklıkları kuruttuk ve yüzlerce baraj yaptık Ankara ‘ya taşındık. Padişahım,bizimkiler Avrupa’ya çalışmaya gitti.Çoluk çocuk pikniğe gidiyorlar, televizyonları da şu Türklere bakın deyip, aşağılıyorlar.Çingeneleri ve köpekleri bir gemiyle gönderdiğin Marmaris ve Datça’ya Avrupa’dan çıplak karılar geliyor padişahım.Onlara balık ve deri ceket satıyoruz. Mehter marşı dinletiyoruz.Beylerbeyi,Dolmabahçe,Topkapı Saraylarında defileler düzenliyoruz padişahım. Bize demokrasiyi öğretenler krallarından vazgeçmiyor padişahım.Bu güzel ülkede yaşayan yetmiş iki rengin yetmişini kovdular padişahım.Gün geçtikçe binlerce yavşak, elinde binlerce sorunla televizyona çıkıyor padişahım.Mezar taşlarını yurt dışında satıyorlar padişahım.Bir yemen türküsüyle, bizleri yetim koydun ve gittin padişahım.Bu sosyal çiftlikte bizleri, kafası kopartılmış tavuklar gibi yemleyip,gübreliyorlar padişahım. Benim olmayan hafif hikayeler yazıyorum padişahım.Benim olmayan hayatı konuşuyorum padişahım.Seni çok özledim padişahım.Bu hayat benim olsa, onun bunun koynuna atardım, Ferhatçılık oynamazdım.Benim olsa hayatım,rüzgar gülünün ortasına iğne diye sokardım. Sihirbazlar kralını seyrettiğim çocukluğumun yazlık sinemasında uyur kalırdım.Cambaz boncuk gibi bir çuvalın içine girer,ipin ortasında şaklabanlık yapardım.Menekşe abla gibi, beyaz fırfırlı şemsiyemle her gün sokağa çıkar, Amerika’dan dönecek sevgilimi beklerdim,yirmi beş yıl.

Karasan,salvadore, o kadar kitap okumuşsunuz Nihat Genç'i
okuma(-dıysanız,-zsanız) ayıp size... (:
 
dün bir arkadaşımdan "felsefenin tesellisi"(alain de botton) adlı bi kitap hediye aldım..çok övdü arkadaşım ve benim de okumamı istedi...bittiğinde sizlerle paylaşırım...
 
Nihat Genç'in tüm kitapları... Özellikle, Karanlığa Okunan Ezanlar,Hattı Müdafaa ve Amerikan Köpekleri.Çoğunuz bilmez Nihat Genç'i çünkü asla medyada bir haberi çıkmaz.Anadoluda en çok okunan, Türkiye'de en çok sansüre uğrayan,dava açılan yazardır.SKYTURK'te 3-4 senedir program (Ne var Ne yok) yapıyordu,sonlandırıldı.Videolarını,makalelerini internette kolayca bulabilirsiniz.Neden bu adamı susturmaya çalışıyorlar? Lütfen biraz araştırın,okuyun.

(:

Nihat Genç'i Lemandan beri biliyorum...
Programını izlemeye çalışırdım...
Dediğin kitaplardan karanlığa okunan ezanları okudum...

Gerçekten makul ve Gerçekleri konuşan
anlatan, yazan bir adam...
Susturumadık birşey kalmadı ki zaten?
Türkiyede siyaset boyutunda muhalefet kalmamışken
basında muhalefet nasıl olabilir?
Evet engellerler çünkü sussunlar
konuşmasınlar bilmesinler...
Nihat genç gibi insanlar olsaydı büyütülseydi bu ülkede
bu durumlara gelmezdik eminim...
Karanlığa okunan ezanlara gelince
gerçekler sadece gerçekler...
Söylediğin diğer kitaplarıda okıcam bi zaman sonra
saol
 
Nihat Genç'in tüm kitapları... Özellikle, Karanlığa Okunan Ezanlar,Hattı Müdafaa ve Amerikan Köpekleri.Çoğunuz bilmez Nihat Genç'i çünkü asla medyada bir haberi çıkmaz.Anadoluda en çok okunan, Türkiye'de en çok sansüre uğrayan,dava açılan yazardır.SKYTURK'te 3-4 senedir program (Ne var Ne yok) yapıyordu,sonlandırıldı.Videolarını,makalelerini internette kolayca bulabilirsiniz.Neden bu adamı susturmaya çalışıyorlar? Lütfen biraz araştırın,okuyun.

One Man Show adlı kitaptan kısa bir bölüm:

Padişahım, devlet ve basın sanatçılarına yardım eli uzatmıyor,özel sektör de üstüne düşen görevi yapmıyor, çok üzülüyoruz. Padişahım,bir zamanlar bu ülkede birkaç güzel Rumeli türküsü vardı. Padişahım, ayinin, semanın, mehterin, gülbankın, sarayın, savaşın tadı yok. Padişahım, senden sonra Rize’ye çay fidanları diktik, Trabzon sahillerine fındık, Samsun’da ki bataklıkları kuruttuk ve yüzlerce baraj yaptık Ankara ‘ya taşındık. Padişahım,bizimkiler Avrupa’ya çalışmaya gitti.Çoluk çocuk pikniğe gidiyorlar, televizyonları da şu Türklere bakın deyip, aşağılıyorlar.Çingeneleri ve köpekleri bir gemiyle gönderdiğin Marmaris ve Datça’ya Avrupa’dan çıplak karılar geliyor padişahım.Onlara balık ve deri ceket satıyoruz. Mehter marşı dinletiyoruz.Beylerbeyi,Dolmabahçe,Topkapı Saraylarında defileler düzenliyoruz padişahım. Bize demokrasiyi öğretenler krallarından vazgeçmiyor padişahım.Bu güzel ülkede yaşayan yetmiş iki rengin yetmişini kovdular padişahım.Gün geçtikçe binlerce yavşak, elinde binlerce sorunla televizyona çıkıyor padişahım.Mezar taşlarını yurt dışında satıyorlar padişahım.Bir yemen türküsüyle, bizleri yetim koydun ve gittin padişahım.Bu sosyal çiftlikte bizleri, kafası kopartılmış tavuklar gibi yemleyip,gübreliyorlar padişahım. Benim olmayan hafif hikayeler yazıyorum padişahım.Benim olmayan hayatı konuşuyorum padişahım.Seni çok özledim padişahım.Bu hayat benim olsa, onun bunun koynuna atardım, Ferhatçılık oynamazdım.Benim olsa hayatım,rüzgar gülünün ortasına iğne diye sokardım. Sihirbazlar kralını seyrettiğim çocukluğumun yazlık sinemasında uyur kalırdım.Cambaz boncuk gibi bir çuvalın içine girer,ipin ortasında şaklabanlık yapardım.Menekşe abla gibi, beyaz fırfırlı şemsiyemle her gün sokağa çıkar, Amerika’dan dönecek sevgilimi beklerdim,yirmi beş yıl.

Karasan,salvadore, o kadar kitap okumuşsunuz Nihat Genç'i
okuma(-dıysanız,-zsanız) ayıp size... (:

Malesef okumadım; ama özellikle okumama sebebim yok. Nihat GENÇ'i çok iyi tanıdığımı ve üslubunu,düşünceşerini bildiğimi düşünüyorum. Ben onu genellikle "Ne var ne yok" programında izler; internetten açıklamalarını takip ederdim; kendisinden çok şey öğrendim. Ben onun her konuşmasına" işin özünü doğayı ,insanları, anlamaktan geçtiğini mevcut tüm problemlerin yanlış anlaşılmalar ve topluma atılan nifak tohumları olduğunu" anlıyor ve düşünüyorum. Konuşmalarında bayağı hayatı sorgular gibiydi. Hiç bir ülke, kişi vs... hiçbirinden nefret ettiğini sanmıyorum. Ama inanılmaz dobra bir yapısı var ki herkes propaganda yapabileceğini, bazı siyasi güçlere hizmet ettiğini düşünüyorlar. Halbuki biraz istkrar takip ettiğinizde hiçbir tarafta olmadığını ve yeri geldiğinde sözde hizmet ettiğine inandığınız düşüncelere de kaydırabilir. Yani o bağlayacak hiçbir düşünce, kurum, örgüt ve korku yoktur. Aydın dediğin benim gibi olur der zaten kendisi. Bence de aydın dediğin nihat genç gibi olur.
Söylediklerimden sakın onun sığ bir insan olduğunu anlatmaya çalıştığımı düşünmeyin. Onun hayatta anladığı şeylerin 100'de 1 ini anladığımı düşünmüyorum ben.

Karanlığa Okunan Ezanları almayı planlamıştım; ama malum Giresun küçük yer ve namı özellikle öğrenciler arasında yayıldığı için kitapları çabucak bitmişti. Ben de fazla zorlamadım; ama okumak isterim elbet...
One Man Show'adlı kitptan alıntın için teşekkür ederim. Ben Nihat GENÇ'in bu sözleri yazarken kendinden geçtiğini hatta ağladığını düşünüyorum. Müthiş duygulu ve kendini anlattıklarına veren bir adam.
 
bunun gibi bir kitap daha küçük prens...
insanın dünyadaki yalnızlıgını ve çaresizliğini
çok güzel anlatır...
sonuç olarak ne kadar çocuk kitabı gibi görünselerde...
ikiside felsefi yanı güçlü kitaplardır


Michael Ende'nin "Momo" isimli kitabını bitirmiştim geçenlerde; o da çocuk kitabı ama böyle felsefi yanı agır basanlardan thums:
Hepimizin okuması ve düşünmesi gereken türden ...
Beni etkiledi; tavsiye ediyorum !
 
William Golding-Sineklerin Tanrısı
Herkesin inandığı-en azından diline doladığı- etik değerlerin yapaylığı ve insan psikolojisi üzerine yazılmış bir kitap.Nietzche okuyup sevenler bunu da kesin okumalı derim.

Christen Jacq- Ramses serisi ve Osman Necmi Gürmen-Mühtedi.Tarihi roman olarak en beğendiklerim.

R.A. salvatore-Kara elf üçlemesi ve Sislerin Vampiri ise fantastik edebiyatta kesinlikle önereceğim kitaplardır.
 
Back
Yukarı