selamlar
benim bir problemim var tıp dilinde reaktif hipoglisemi denen yani ağır yada basit şekerlerin fazla tüketilmesinden kaynaklanan şekerin kana karışmasında ki insülin direncinin artmasıyla yenen yemeklerden 3-4 saat sonra oluşan şeker düşüklüğü ki benim şeker 38'e kadar düştü.dolayısıyla karbonhidtar ne kadar komplex olsada benim için iyi değil.
karbonhidrat almadan günlük protein miktarını tutturarak aşama kaydedilmesi mümkün değil mi.
Çözüm kolay aslında, Reaktif hipoglisemi uykusuzluktan da oluyor. uykunuza dikkat ederek baslamak lazım.
Karbohidrat tüketimini durdurmak gerekiyor cidden. Bir çok insanın kan şekeri dengesi bozuluyor.
Taş devri diyeti düzeltiyor cidden inanılmaz ama kan sekeri sürekli sabit kalıyor.
üstelik şekerde yiyebiliyorsunuz ancak Çekirdekli kuru üzüm bu diyette serbest yani saf glikoz değil ama iyi bir glikoz kaynağı.
kana karışma süresi çok uzun ve antioksidan. Hücreyi kirletmiyor. aksine enerji üretimini arttiriyor.
Mesajınız otomatık olarak birleştirilmiştir---------- mesajın eklendiği saat 23:43 ---------- ilk mesajın gönderildiği saat 23:23 ----------
Karbonhidratı kesmek değil, doğru karbonhidratları doğru zamanda almak önemli. Babamda aynı senin durumundaydı. Şu an %70 iyileşti diyebilirim.
karbonhidratları ayrı zamanda tüketeceksin. Proteinleri de ayrı bir zamanda. Mesela sabah ilk yemeğin karbonhidratlar olsun. Bol tahıllı buğday ekmeği ve yanında sebzeler veya yulaf ezmesi ile yeşillikler ve %100 sıkılmış portakal suyu. bir iki saat sonrada proteinli yemek(yumurta-peynir gibi).
Öğle yemeğinde bulgur pilavı veya haşlama patates gibi değerli ve hazmedilmesi kana karışması kolay sağlıklı karbonhidrat tüket. yeşillik de yersen enzim kuvveti güçlenir ve sorunda yaşamazsın. Dikkat et bu karbonhidratları tüketirken yanında protein olmasın mesela et gibi.
Akşam yemeğinde karbonhidratları sıfırla. Yani tam düşür. Sadece protein olsun. Yağda olsun fark etmez. Mesela somon balığı yanında bol zeytinyağlı salata gibi.(Salatadaki karbonhidrat oranı yüksek değil onu kafaya takmayın).
bir defa ben doymadıktan sonra ne yapayım öyle beslenme programını. Butun diyetisyyenlerede buradan sesleniyorum yada diyet verenlere. Öncelikle insan doyduğunu hissetmeli.
insan nasıl doyar? Tabiki miğdesinden. Dolayısıyla miğdede sindirilen bütün besinler insanın doymasını sağlar. Bu anne karnında dna larımıza yazılan bir şifre.
Yağları bol bol alırsan doyarsın mesela. Hemde günde 400-500 grama kadar çıkan Samburular ve Massailer batıdaki beyaz adamdan bin kata daha sağlıklı çok güçlü ve hızlı hareket ediyorlar vücut yağ oranları oldukça düşük.
bu nasıl bir tezat? İnsanlar deli gibi diyet yapıyor sürekli yoyo gibi bir inip çıkıyor sürekli fit kalmak sürekli fit kalarak kas arttirmak mümkün değilmi.
1 aydan fazla zamandır karbohidrat sıfır besleniyorum. yiyebildiğim kadar yağlı besleniyorum üstüne kilo verdim antreman performansım eskisinden daha iyi.
Karbohidratların bir neşe kaynağı oldugunu belirtmek istiyorum.Başka bir amaçları yok zaten.
he birde kas ve iskelet hücrelerine girip glikojen formunda saklanıyorlar.
Kas kütlesi yüksek kişiler antremanda ağırlıkların düşmesine dayanamıyor. O yüzden insulini çalıştırıp kısa süreli güç ve kuvveti aktif halde tutuyorlar. Çünkü kısa süreli çalışmalarda enerji ilk 20 dakika sadece glikojenden ve ince bağırsakta emilen karbohidrattan sağlanır.
Dolayısıyla yeni kas hücresi oluştuğunda(hipertrofi) bu sayede alınan yüksek karbohidrat bu yeni kas hücresinde stoklanır(glikojen). Böylece kaslar daha hacimli ve diri gözükür.
Kas kazanımı konusundada aksi yönde tezler var şu anda. Bir defa bütün enerjimizi aslında yağdan sağlıyoruz.
insanoğlu önce yediği yiyecekleri depolar daha sonra onları yakar yakamadığında bünyesinde saklar. insulin direnci olan kişiler yemeklerden sonra mahvolurlar.
diyabete hızla giden bir tren gibidir insulin direnci.
Reaktif hipoglisemi insanın yağ yakmasını engelleyen bir hastalık. bununda altını çizelim.
yani sanıldıgı gibi karbohidrat kullanmadan kas kazanmak mümkün.
Ancak glikojenle şişmiş ve su tutmuş olarak değil kuru kas kütlesi. olarak.
Dolayısıyla yağları yasaklanması bir defa beyin için sakıncalı. Prefrontal korteks bildiği tek enerji kaynağı yağ.
Dolayısıyla kanımıza yabancı maddeler girdiğinde (işlenmiş ve rafine edilmiş karbohidratlar) vücudumuz bazı değilşikliklere uğruyor.
Endişe panik korku bayılma uyuklama konsantrasyon bozukluğu ve kendini kötü ve berbat hissetme. Gibi rahatsızlıklar ön plana çıkıyor.
Ancak işlenmemiş ve kabuğu alınmamış karbohidratlar kullanıldığında bunlar vücudun alarm vermesini engelliyor.
Japonyada Esmer pirinçten beyaz pirince geçiş sonrasında sayamayacağım kadar japon hastalıklarla tanıştı ve bu ölümlere kadar varan hastalıklardı.
dünyanın neresine bakarsak bakalım insanların yağları severek ve lezzetle yediğini görüyoruz.
Hiç bir yağ kaynağı insulini yükseltmez. Dolayısıyla ne kadar yersek yiyelim daha fazlasını yakarız.
Bu yağların yasaklanması fikrini kim çıkardıysa ben onu kınamak istiyorum.
Çünkü bodybuilding demek sağlıksız beslenmek olamaz.
Bodybuilding demek bana göre sağlıklı bir biçimde vücudu görünümden daha öncelikle tutması gereken kişinin sağlığı ve direncidir.
vücut geliştirme yapacak insanların vücudu sadece mental yönden geliştirmemeleri de gerekir.
Vücudun yağı mükemmel derecede hızlı harcamalarını sağlamaları gerekir.
Bunun için iyi uyku ve bol yağlı proteinli beslenip esmer pirinç yulaf ve kana hızlı karışan şeker içeriği düşük besinleri kullanmaları gerekiyor.
altı-8 hafta sonunda herşey eskisinden iyi oluyor.
çağımızın hastalığı ise insulin direnci zaten kimsenin metabolizmasıda farklı değil kimsenin enerji tüketimide farklı değil.
Abd gibi avrupa gibi toplumların insan sağlığını bozan yiyecekler ürretmeleri sonucu hepimiz hastalanıyoruz.
O yüzden mutlak surette önce bütün işlenmiş gıdalara dur demeli yağları severek tüketmeliyiz. doyana kadar yesek yeterli.
6-8 hafta sabredemeyecek kadarda çaresiz değiliz sanırım.