Değineceğim bu konu özellikle sayın sleepy ve daha önce özelden mesaj atan arkadaşlarıma cevap niteliğide taşımaktadır. Bu 3 soruya cevap bulacağız.
1- antrenman esnasında kalar nasıl tepkimeye girer?
2- Ağırbir antrenman geride bıraktınız. Proteini ne zaman almalıyız?
3- Kasların onarım süreci ve uygun gelişim ortamı nasıl olmalıdır?
1- spor salonunda yada evde antrenman için hazırlıklarınızı tamamladınız ve ağırlık kaldırmaya başladınız her kaldırmanızda kas hücrelerinizin kaldırdığınız ağırlığın destek merkezine momentine bağlı olarak bir yük binmektedir. Dambılı aldığınız sağ kolunuzla kaldırıp indiriyorsunuz dambıl ( ağırlık ) elinizde destek noktası bicepsleriniz. Bicepsinizle dambıl arasındaki mesafeyi ne kadar uzatırsanız moment o kadar artacak ve ağırlık gittikçe artacaktır. Destek noktasına basınç kaldırma işlemiyle maximum seviyeye ulaştıktan sonra hücreler kasılmaya bu kasılma esnasında damarlardan hücre şehirlerine kan plazması pompalanır. Bu kan plazmasında yüksek oranda glikoz aktarılır. kan plazmasında oksijen taşıyan hemoglobin hücrelerin her birine oksijen taşır ve hücreler oksijenle glikozu yakarak enerji üretirler. Bu esnada yavaş çekim ile vücudumuzu incelersek ağzımızdan aldığımız oksijen ciğerlerimize dolar ve alveollarımız tarafından kan plazmasına taşınır. Tabi burada asıl görev kalbe düşmektedir. Bütün kanımız bu ciğerde değildir. Ayaklarımızdaki kanımız nasıl oksijene kavuşacak iste kalp burada devreye giriyor vücuttan oksijensiz olmayan kanı alıp oksijen aktarır ve bu kanı çeşitli yerlere pompalar. Hemoglobin genellikle carbondioksit co2 (anixmandros iyi bilir. Mono,di kimyacı dostumuz sende cannabis gibi davranmazsın umarım) ve o2 oksijen taşımak için tasarlanmıştır olası bir zehirlenme durumunda ilk etki mekanizması burada başlar örneğin kömür vs. ile zehirlenmelerde co çıkar carbonmonoksit işte bu durumda hemoglobin co bıramaz ve oksijen alamaz. Bir nevi lego gibi sadece oksijen ve carbondioksit taşıyabilir diğer durumlarda bırakamaz ve kan oksijensiz kalır ve uzuvlarımızı hareket ettiremeyiz enerjisizlik yüzünden ve sonunda hücre ölümleri başlar ve ömür sonlanır.
Hücrelerimiz bu enerji üretimi sırasıda tıpkı bir dizel motor gibi enerji üretirken bir kimyasal tepkime sürecine girerler ve ısı ortaya çıkar tıpkı hcı asit içerisine zn çinko atarsak h atomundan büyük olan zn h iyonunu paralize eder ve kimyasal tepkime aşamasında 32 derecelik bir ısı elde edilir. Bu durumda soğutma işlemleri için vücut sürekli hücrelerden su atar ve bunlar tezlerinden süzülür ve sodyum sayesinde öz ısısı yükseltilir. Ve deri üstünde atarak deriye hava alma suretiyle doğal buzdolabı oluşturulur. Kimyacı ve mühendis arkadaşlar buzdolabı çalışma prensibini bilirler ve inanın insan terlemesi ile aynıdır. Konumuza dönelim.aşırı yük binen hücre şehri olan etlerimiz kaslarımızda bir çekilme olur ve şehirde bazı yıkılmalar ölümler meydana gelir.ilk etapta ağrı hissedilmez sağlıklı kontrollü kaldırışlarda sizler zorlanmadığını düşünerek iyice ağır kaldırırsınız aslında hücredeki glikoz oksijenle uyumlu ve eşit olarak yakıldığından gelişim süreci başlamış olur. ama acımadığı için gelişmediğini düşünen zihniyet zorlar hücrelerini oksijensiz kalana dek zorlar. ve sonunda oksijen azaldığı için yada sigara ve cafein kullanan arkadaşlarda damarlarda küçülmeler olduğu için oksijen yeteri kadar gitmez. çünkü sigara şeker ve kollesterol damarlarda sarımsı bir doku oluşturur ve zamanla damarlar tıkanır ve tam olarak oksijen alamaz ileri vadede kalbe uzak olan uzuvlarda tıkanma olur ve hücre ölümleri gerçekleşerek cerrahi müdahale ile uzuvlun vücuttan atılması istenir. Cafein alımında ise vücut özellikle beyin damarları küçülür ve uyku kaçar uyumak istemiyorsanız cafein alınız. Ama spor için almayınız. Vücudumuzu tam olarak anlayamadığımız için yanlış tutumlar içerisinde olabiliriz. oksijensiz kalan hücreler glikozun çoğunu yeterli oksijen olmadığı için yakamaz ve bu glikoz hücrelerde asitdik bir ortam yaratır. ve duyduğumuz acı ve yanma hissi bu nedenledir. tamamiyle yeterli oksijen gitmediği için oksijenin yeteri kadar gitmemesinin başında özellikel antrenman ömceleri yüksek efor gerektiren cardio calışmasından sonra oluşmakta ve glikoz depoları boşalır ve halsizlik hat safhada olur ve antrenmanınız hüsranla biter. glikoz un birde taşınma prensipleri mevcuttur bunu kan plazmasındaki düfizyon oranını insülin hormonu belirler özellikle şeker hastaları spor yönünden oldukça başarısızdırlar ancak gerekli antrenman koşulları sayesinde bu engeli rahatlıkla aşabilirler. ancak programlı ve düzeysel oalrak yaptıklarında metabolizmaları yerli yerine oturacaktır. ama şeker hastalarının iyi bir yönü kandaki glikoz seviyeleri çok yüksek olur bu nedenle üşüme ve sıcağa karşı okadarda duyarlı değildir vucutlarında yağ bezeleri yada iyi huylu yağ tömörleride mevcuttur. ancak insülin seviyelerindeki azalmaya bağlı olarak halsizleşir depresif ruh hali gibi etkenler gözlemlenebilir. çünkü kandaki glikoz oranı hücrelere tam iletilemiyordur. neyse konumuz bu değil. devamı gelecek yoruldum sayın arkadaşlar.
2. ve 3. soruları akşam yanıtlayacağım
son cevaplar önemli!
NOT: Alıntı değildir kendi emeğimdir. aksini idda eden kuruluş var ise dava hakkını kullanabilir.
sleepy e teşekkürler word işe yaradı. thx
1- antrenman esnasında kalar nasıl tepkimeye girer?
2- Ağırbir antrenman geride bıraktınız. Proteini ne zaman almalıyız?
3- Kasların onarım süreci ve uygun gelişim ortamı nasıl olmalıdır?
1- spor salonunda yada evde antrenman için hazırlıklarınızı tamamladınız ve ağırlık kaldırmaya başladınız her kaldırmanızda kas hücrelerinizin kaldırdığınız ağırlığın destek merkezine momentine bağlı olarak bir yük binmektedir. Dambılı aldığınız sağ kolunuzla kaldırıp indiriyorsunuz dambıl ( ağırlık ) elinizde destek noktası bicepsleriniz. Bicepsinizle dambıl arasındaki mesafeyi ne kadar uzatırsanız moment o kadar artacak ve ağırlık gittikçe artacaktır. Destek noktasına basınç kaldırma işlemiyle maximum seviyeye ulaştıktan sonra hücreler kasılmaya bu kasılma esnasında damarlardan hücre şehirlerine kan plazması pompalanır. Bu kan plazmasında yüksek oranda glikoz aktarılır. kan plazmasında oksijen taşıyan hemoglobin hücrelerin her birine oksijen taşır ve hücreler oksijenle glikozu yakarak enerji üretirler. Bu esnada yavaş çekim ile vücudumuzu incelersek ağzımızdan aldığımız oksijen ciğerlerimize dolar ve alveollarımız tarafından kan plazmasına taşınır. Tabi burada asıl görev kalbe düşmektedir. Bütün kanımız bu ciğerde değildir. Ayaklarımızdaki kanımız nasıl oksijene kavuşacak iste kalp burada devreye giriyor vücuttan oksijensiz olmayan kanı alıp oksijen aktarır ve bu kanı çeşitli yerlere pompalar. Hemoglobin genellikle carbondioksit co2 (anixmandros iyi bilir. Mono,di kimyacı dostumuz sende cannabis gibi davranmazsın umarım) ve o2 oksijen taşımak için tasarlanmıştır olası bir zehirlenme durumunda ilk etki mekanizması burada başlar örneğin kömür vs. ile zehirlenmelerde co çıkar carbonmonoksit işte bu durumda hemoglobin co bıramaz ve oksijen alamaz. Bir nevi lego gibi sadece oksijen ve carbondioksit taşıyabilir diğer durumlarda bırakamaz ve kan oksijensiz kalır ve uzuvlarımızı hareket ettiremeyiz enerjisizlik yüzünden ve sonunda hücre ölümleri başlar ve ömür sonlanır.
Hücrelerimiz bu enerji üretimi sırasıda tıpkı bir dizel motor gibi enerji üretirken bir kimyasal tepkime sürecine girerler ve ısı ortaya çıkar tıpkı hcı asit içerisine zn çinko atarsak h atomundan büyük olan zn h iyonunu paralize eder ve kimyasal tepkime aşamasında 32 derecelik bir ısı elde edilir. Bu durumda soğutma işlemleri için vücut sürekli hücrelerden su atar ve bunlar tezlerinden süzülür ve sodyum sayesinde öz ısısı yükseltilir. Ve deri üstünde atarak deriye hava alma suretiyle doğal buzdolabı oluşturulur. Kimyacı ve mühendis arkadaşlar buzdolabı çalışma prensibini bilirler ve inanın insan terlemesi ile aynıdır. Konumuza dönelim.aşırı yük binen hücre şehri olan etlerimiz kaslarımızda bir çekilme olur ve şehirde bazı yıkılmalar ölümler meydana gelir.ilk etapta ağrı hissedilmez sağlıklı kontrollü kaldırışlarda sizler zorlanmadığını düşünerek iyice ağır kaldırırsınız aslında hücredeki glikoz oksijenle uyumlu ve eşit olarak yakıldığından gelişim süreci başlamış olur. ama acımadığı için gelişmediğini düşünen zihniyet zorlar hücrelerini oksijensiz kalana dek zorlar. ve sonunda oksijen azaldığı için yada sigara ve cafein kullanan arkadaşlarda damarlarda küçülmeler olduğu için oksijen yeteri kadar gitmez. çünkü sigara şeker ve kollesterol damarlarda sarımsı bir doku oluşturur ve zamanla damarlar tıkanır ve tam olarak oksijen alamaz ileri vadede kalbe uzak olan uzuvlarda tıkanma olur ve hücre ölümleri gerçekleşerek cerrahi müdahale ile uzuvlun vücuttan atılması istenir. Cafein alımında ise vücut özellikle beyin damarları küçülür ve uyku kaçar uyumak istemiyorsanız cafein alınız. Ama spor için almayınız. Vücudumuzu tam olarak anlayamadığımız için yanlış tutumlar içerisinde olabiliriz. oksijensiz kalan hücreler glikozun çoğunu yeterli oksijen olmadığı için yakamaz ve bu glikoz hücrelerde asitdik bir ortam yaratır. ve duyduğumuz acı ve yanma hissi bu nedenledir. tamamiyle yeterli oksijen gitmediği için oksijenin yeteri kadar gitmemesinin başında özellikel antrenman ömceleri yüksek efor gerektiren cardio calışmasından sonra oluşmakta ve glikoz depoları boşalır ve halsizlik hat safhada olur ve antrenmanınız hüsranla biter. glikoz un birde taşınma prensipleri mevcuttur bunu kan plazmasındaki düfizyon oranını insülin hormonu belirler özellikle şeker hastaları spor yönünden oldukça başarısızdırlar ancak gerekli antrenman koşulları sayesinde bu engeli rahatlıkla aşabilirler. ancak programlı ve düzeysel oalrak yaptıklarında metabolizmaları yerli yerine oturacaktır. ama şeker hastalarının iyi bir yönü kandaki glikoz seviyeleri çok yüksek olur bu nedenle üşüme ve sıcağa karşı okadarda duyarlı değildir vucutlarında yağ bezeleri yada iyi huylu yağ tömörleride mevcuttur. ancak insülin seviyelerindeki azalmaya bağlı olarak halsizleşir depresif ruh hali gibi etkenler gözlemlenebilir. çünkü kandaki glikoz oranı hücrelere tam iletilemiyordur. neyse konumuz bu değil. devamı gelecek yoruldum sayın arkadaşlar.
2. ve 3. soruları akşam yanıtlayacağım
son cevaplar önemli!
NOT: Alıntı değildir kendi emeğimdir. aksini idda eden kuruluş var ise dava hakkını kullanabilir.
sleepy e teşekkürler word işe yaradı. thx
Son düzenleme: