DOĞAL'ı tartışmak
artık yersiz diye düşünüyorum...
Bana kalırsa tartışmamız gereken tek konu bir ürünün
ne kadar kirlenip kirlenmediği (kimyasal/hormonal) ve
ne kadar hijyenik üretilip üretilmediği olmalıdır. Bunun üzerine kafa patlatmalıyız!
Son zamanlarda İstanbul'da çok moda olan ve bir kaç semt'de bulunan doğal ürünler pazarlarının bile doğal olduğunu düşünmüyorum. Hatta İstanbul/Şişli'de ki doğal ürünler pazarı'nın oldukça işlek bir cadde kenarında bulunması ise oldukça ironiktir. Gün içerisinde ki tüm egzoz gazları doğal olduğu iddia edilen ürünlerin üzerine çökmektedir!!!
%100 doğal bir ürünü günümüz dünyasın da sonsuza dek unutun!!!
İnsanların genetik yapısı bozulmuşken, ürünlerin %100 doğal olup olmadığını mı tartışıyoruz?
Genetik yapılarımız daha doğuştan ciddi hasara uğramış durumda, günümüz insanlarının kanser'e yakalanma oranları
çok ama çok yüksek; durum bu iken ürünlerin %100 doğallığını tartışmak hem yersiz, hem vakit kaybıdır.
Bursa'lı avukat
Erol Çiçek, Tarım Bakanlığı’nın
sağlığa zararlı üretim yaptığını belirlediği firmaların tam bir listesini
(açıklamamak kaydıyla) Tarım Bakanlığı'ndan aldı. Bir hukuk mücadelesi vererek bu listeyi almayı başardı.
Bundan sonra sayın avukatın elinde ki listeye göre firmalara çeşitli davalar açılacak gibi...
Protein tozlarının ana maddesi olan
peynir altı suyu da bana kalırsa bu çerçevede değerlendirilebilir lakin "
beyaz peynir"in mikrobiyolojik analizi de
olumsuz çıkmış! Hangi firmanın/firmaların beyaz peyniri olduğu tabii ki avukatın elinde ki listede...
Peynir altı suyu veya tozu sadece VG'ciler için protein tozu yapımında değil
umur35'in de bu bölümde ki bir mesajında belirttiği gibi bir yığın şekerlemede kullanılmaktadır. Hemen hemen her bisküvi'de "Peynir Altı Suyu Tozu" veya Süt/Süt Tozu vardır. Ürünlerde belirli bir tadı yakalamak için peynir altı suyu veya süt tozu çok çeşitli amaçlarla kullanılmaktadır. Diğer bir değişle şekerlemelerde kullanılmasının amacı protein yapısını arttırmak için değil tamamıyla tad ile ilgilidir. Bu biraz işin gıda mühendisliği tarafı...
Yurt dışında üretilen protein tozlarının da ilgili ülkenin yetkili kurulları tarafından
mikrobiyolojik analizleri yapılmaktadır. Hatta bu işlem periyodiktir, yani zorunludur. Yerli markaların protein tozlarının hammaddesi de bildiğim kadarıyla yurtdışından gelmektedir. Türkiye'de sadece ilgili formülasyona katılıp paketlenmesi yapılmakta...
Bazı yerli markalar hammadeyi getirtmeden tüm üretim süreçlerini yurtdışında da halledebilmektedir.
(Reklam olmaması için marka ismi belirtemiyorum.) İlgili firma sadece gıda mühendislerini yurtdışına göndererek üretim sürecini takip ettiriyor ve bu şekilde kontrolü sağlıyor.
Protein tozu gibi yapısı gereği bozulması çok kolay olan biri ürünü üretebilmek için firmaların
ISO 22000 HACCP Gıda Güvenliği Yönetim Sistemi'ne sahip olmaları gerekmektedir. ISO 22000, hammadde temininden, hazırlama, işleme, üretim ve ambalajlamaya kadar tüm kontrol süreçlerini içine alır... Bu sertifikayı veren günümüzde bir çok danışmanlık firması bulunmaktadır
bu açıdan işimiz hiç de kolay değildir!!!
Peynirin mayalanması sırasında ortaya çıkan peynir altı suyu tozu ve süt'den elde edilen süt tozu çeşitli işlemlerden geçirilerek nihai tüketim şekline ulaştırılır. Bu işlemler sırasında yüksek ısıl işlemlere maruz kalınması ise kaçınılmazdır. Yüksek ısıl işlemler sonucun da akrilamid gibi bir takım kanserojen maddeler ortaya çıkabilir.
Akrilamid oluşumu için yüksek ısıl işlem, şeker ve protein'in bir araya gelmesi lazım. Süt'ü mü tarif ettik!
Örneğin süt, süt tozuna çevrilirken protein yapısı yüksek ısıl işlemden dolayı ciddi hasar alır, peynir altı suyu'da protein tozu yapımı sırasında çeşitli işlemlerden geçer. Bu bilinen bir gerçektir. Süt tozu dondurularak da elde ediliyor ve bu şekilde besin yapısı büyük ölçüde korunabiliyor ancak bu işlem oldukça pahalı olduğundan dolayı yüksek ısıl işlem tercih ediliyor.
Raf ömrünü uzatan çeşitli maddeler (
sodyum metabisülfit E-223 v.b.) süt ve süt ürünlerinin kurtarıcısıdır. Küflenmeyi ve mikro organizma oluşumunu son kullanma tarihine kadar başarıyla! önleyen bu tip maddeler hassas bünyeli insanlar üzerinde ciddi sorunlara yol açabilmektedir/açabilir. (Kurdeşen gibi...)
Sonuç olarak;
Günümüzde hiç bir şeyin DOĞAL olmadığı gerçeğinden yola çıkarak protein tozlarının doğal olduklarını savunmak pek akla yatkın değildir. Zararlımıdır? Elma veya ekmek yediğinizde ne kadar zarar görebilirseniz bence protein tozlarından da o kadar zarar görebilirsiniz.
Ekmek'de fırında yüksek ısıl işleme maruz kalmaktadır ve
kimi uzmanlara göre kıtır bölgesinde akrilamid maddesi oluşmaktadır. Elma'yı kabuğunla tüketenlere ise her zaman hayran olmuşumdur! Günümüz
zirai ilaçları gözönüne alındığında herhangi bir meyveyi kabuğunla tüketmek büyük cesaret işidir.
Dolayısıyla protein tozları hijyenik üretim proseslerine uyulduğu takdirde elma veya ekmek tüketmekden farksızdır.
Yazımın başında çok önemli bir uyarı yaptım, ürünlerin DOĞAL'lığını tartışmaktan çok,
ne kadar kirlenip kirlenmedikleri ve
ne kadar hijyenik olup olmadıklarını tartışmalıyız dedim.
DOĞAL'LIĞI TARTIŞMAK ÇOK BÜYÜK BİR VAKİT KAYBIDIR LAKİN KAYBEDİLMİŞ VE TEKRAR KAZANILMASI MÜMKÜN OLMAYAN BİR DEĞERDEN BAHSEDİLMEKTEDİR.