Cidade de Deus
Üye
Taş Devri Diyeti kitabı:
2,2 milyon yıl önce ilk gerçek insan et ağırlıklı olarak beslenmekteydi ve bunun yanında taze sebze-meyve ve kabuklu yemişler yemekteydi.
cevap:
2.2 milyon yıl önceki insanların et ağırlıklı beslendiklerini söylemek çok zor. İnsanoğlu milyonlarca yıl boyunca avcıdan ziyade toplayıcı olarak beslenmiştir. Bitki kökleri, taze sürgünler, sebzeler, meyveler, kabuklu yemişler yedik. Vaktimizin çoğunu ağaçların üzerinde geçirdik. Balığı et grubunun dışında tutuyorum, kırmızı et temin etmesi en zor yiyecek grubudur; hayvanlar uçar, kaçar, saldırırlar. Milyonlarca yıl taştan alet yapmayı bile beceremeyen insanların yiyeceklerinin yarıdan çoğunun et olduğunu düşünmek zor. İlkel insan milyonlarca yıl boyunca bir avcıdan çok bir av oldu. Düşünün ki avda kullanılan ok başının tarihi yalnızca 15 bin yıldır (taştan yapılmış ilk ok uçları). Elinizde bir sopa ile dağ keçisinin veya bizon sürüsünün arasına dalın bakalım ne olacak, kim kimi avlayacak? Tabii ki bugünkü maymun ve goriller gibi birlikte avlanma ve tuzak teknikleri vardı ama bilim adamları bu metotlarla elde edilen etin yiyeceklerimiz içinde %5 bilemedin %10’luk bir yer tutabileceğini söylüyor. İnsanoğlu evrimsel süreç içinde tabii ki et yedi ancak temelde etçil değil otçul bir canlıydı.
Taş Devri Diyeti kitabı:
Yüzde 70 insanın vücut yapısı etçil tipli. Bu tipteki kişilerin, sebze meyve yemekle birlikte et ağırlıklı beslenmesi şart.
cevap:
Ahmet Hoca’nın bu ayrımı nasıl yaptığını, insanların yüzde yetmişini etçil yüzde yirmisini otçul olarak nasıl ayırdığını anlayamadım. Genetik yapılarına göre mi yoksa diş yapılarına göre mi ayırıyor bilmiyorum. İnsan omnivor yani hem ot hem et yiyebilen hepçil bir canlıdır. Bir genelleme yapıp evrimsel süreçte en çok et mi yoksa ot mu yediler diye sorarsak cevap “en çok ot yediler” olmalıdır. Nitekim ağız ve diş yapımız da bizim otçul olduğumuzu gösteriyor. Bizim parçalayıcı dişlerimiz küçülmüştür, bir kaplanla bir ineğin dişlerini insanınkilerle kıyaslarsanız dişlerimizin daha çok ineğe benzediğini görürsünüz. Bu bağlamda Ahmet Hoca’nın kitabındaki “Et konusunda kendinizi kısıtlamanıza gerek yok” cümlesi en azından kalp hastaları için yanlıştır. Bu cümle “Kalbiyle sorunu olmayanların ve kalp damar hastalığı riski, kolesterol sorunu olmayanların et kısıtlaması yapmalarına gerek yok” şeklinde olsaydı bilimsel gerçeklerle çelişmezdi.
Taş Devri Diyeti kitabı:
Kaymak, krema, tereyağı, sadeyağ, kuyruk yağı, etin yağı eskiden bu kadar sevilirken ve faydaları bu kadar bilinirken, şimdi genç yaşlı herkese “yağ yeme” denmesi cinayet değil mi? Bu yağ düşmanlığında çocukların betinin benzinin solgun olması şaşırtıcı gelmiyor insana.
cevap:
Süt ve süt ürünleri insan vücudunun alışkın olduğu, milyonlarca yıldır tükettiğimiz ürünler değildir. Ahmet Hocamın kitabında belirttiği gibi süt Türkiye’deki erişkinlerin %70’inde karın ağrısı ve gaz yapar. Laktoz entoleransı / intoleransı adını verdiğimiz bu durum Taş Devrinde insanların süt içmediğini, krema ve tereyağı yemediğini gösteren güzel bir delildir (evolution-lactose intolerans). Kola ve gazlı içeceklerle kıyaslandığında süt tabi ki son derece yararlı bir besin maddesidir.
Taş Devri Diyeti kitabı:
Günümüzdeki kardiyoloji uzmanları koroner kalp hastalığının bir numaralı nedeninin yüksek miktarda doymuş yağ ve kolesterol tüketimi olduğunu ileri sürüyor ve düşük yağlı (dolayısıyla yüksek unlu-şekerli) diyetleri öneriyorlar. Buna rağmen koroner kalp hastalıkları hızla artmaya devam ediyor.
cevap:
Ahmet Aydın hocam bu cümlesiyle ülkemizdeki kardiyologlara hak etmedikleri bir ithamda bulunuyor. “Et ve yağı az yiyin dediğimiz hastalara” başka alternatif yokmuş gibi “un ve şeker yeyin” dediğimizi söylüyor. Aklı başında hiçbir kardiyoloğun hastasına et yerine un ve şeker ye diyeceğini sanmıyorum. Ahmet Hoca doymuş yağ tüketiminin kalp damar hastalıklarını artırmadığına dair birkaç literatür veriyor. Verdiği örneklerden biri Kenya çoban kabilesi Masailer, diğeri Doğu Afrikalı deve çobanı kabilesi Samburular. Bu kabiledeki insanlar çok yağ yemelerine rağmen kalp hastası olmuyorlarmış. İyi de bu kabileler bizim gibi sabahtan akşama masa başında oturan insanlar değiller ki.Adları üstünde sabahtan akşama kadar dağ bayır gezen çoban kabileler. Onlar aldıkları yağı yakabilirler ama aktivitesi sınırlı, bakkala bile arabayla giden modern insanlar yakamaz. Aydın Hocam doymuş yağların kalp damar hastalığını artırmadığına dair (kitabında örneğini verdiği gibi) birkaç yayın bulabilir, buna karşılık doymuş yağların kalp damar hastalığını artırdığına dair daha geniş kapsamlı ve daha ciddi binlerce yayın vardır. Örneğin China Study bu konuda dünyada yapılan en büyük çalışmalardan biridir ve yüksek kolesterolün kalp damar hastalığını artırdığını göstermiştir. Bu konuda dünyada yapılan en kapsamlı çalışma ünlü Framingham çalışmasıdır ve doymuş yağ tüketiminin kalp damar hastalığını artırdığını kesin olarak göstermiştir. Bu bilim adamlarının hepsi bizi aldatmaya çalışmıyor herhâlde...
Taş Devri Diyeti kitabı:
Onca düşük yağlı diyetlere ve kolesterol haplarına rağmen ölümler artıyorsa acaba “Birileri bizi kandırıyor mu?” diye aklınıza gelmiyor mu?
cevap:
Türkiye’de kimsenin doğru dürüst kolesterol diyeti yaptığı yok. Bu ülkede insanlar hâlâ tavuk etinin kolesterolü düşürdüğünü zannediyorlar. Kolesterolünüzü düşürmek istiyorsanız tavuk yemeyi kesin deyince hayret ediyorlar. Zeytinyağı için de aynı şeyi söyleyebilirim. Üretici firmalar “Zeytinyağı kalbe iyi gelir” diye bir masal anlattılar, lezzetli olduğu için herkes bu masala inandı. Hâlbuki bu cümlenin doğrusu “Zeytinyağı tüm yağlar içinde kalbe en az zararlı olandır” şeklinde olmalıydı. Geniş toplum kesimlerinin gerçekten bilinçli ve doğru bir diyet yapması hâlinde kalp hastalıkları oranının düşeceğine inanıyorum.
Ben et yemeye değil kalp damarları tıkalı olan insanların et yemesine, bir yandan kolesterol ilacı yutup bir yandan et ve yağ yenmesine karşıyım. Buna karşılık toplam kolesterol / HDL kolesterol oranı 4’ün altında olan, kalp damar hastalıkları açısından risk faktörleri olmayan kişiler aşırıya kaçmamak şartıyla et yiyebilirler. Beslenme olayı bir bütündür. Tek bir ürün üzerinde konuşunca ister istemez yanlış anlaşılmalar oluyor. Et konusu da böyle. Diyelim bir insan vejetaryen olduğunu söylüyor ama her gün yağda kızartılmış patates yiyor veya sabahları ekmeğe zeytinyağı banıyor. Bu kişi haftada bir iki kez et yiyen bir kişiden daha kötü besleniyor demektir. Ahmet Hocam özgür hayvanların etini yiyin diyor ama hangimiz bu imkâna sahibiz? Erzurumluysanız tamam ama büyük şehirlerde yaşıyorsanız kasaptan ve marketten aldığınız etlerin %60’ı hormonlu, tavukların % 100’ü antibiyotikli... Böyle olunca et ve tavuk tüketimini sınırlamak hem kolesterol sorununu çözmek hem de kanserojen etkilerden kurtulma açısından daha pratik bir çözümdür.
Taş Devri Diyeti kitabı:
Kalp krizi geçirenlerin yarısının kolesterolü yüksek değildir. Kolesterolü yüksek olan da olmayan da kalp hastalığı geçiriyor.
cevap:
Bu bilgi doğrudur, yani kalp krizi geçiren insanların yarısının kolesterolü normal çıkar. Ancak bu bilgi yüksek kolesterolün damarı tıkayabileceği gerçeğini değiştirmez. İki gün önce gazetelerde 15-16 yaşlarında bypass olmak zorunda kalan kardeşlerden bahseden bir haber vardı. Bu çocukların genetik olarak kan kolesterolü yüksek ve damarları tıkanıyor. Kolesterol zararsız ise bu çocukların damarı neden bu kadar erken yaşta tıkandı? Kan kolesterolü 150’nin altında olan insanlarla 300’ün üzerinde olan insanların ölüm oranını kıyaslayın kolesterolün ne kadar tehlikeli olduğunu görürsünüz. China çalışması, beslenme şekli nedeniyle kolesterol seviyesi 150’nin altında olan insan topluluklarında kalp damar hastalığının neredeyse 0 olduğunu göstermiştir.
Taş Devri Diyeti kitabı:
Kalp krizi geçirenlerin yarısının kolesterolü yüksek değildir. Kolesterolü yüksek olan da olmayan da kalp hastalığı geçiriyor. Utanmaz kolesterol lobisi bu gerçekten hareketle “kolesterol düşürücü ilaçları (statinleri) artık kullanmayın” diyeceklerine normal kolesterolü olanların da bu ilaçları kullanmasını istiyorlar.
Kolesterol ilaçlarının aşırı kullanıldığı, gereksiz yere hastalara kolesterol ilacı yazıldığı konusunda Ahmet hocama katılıyorum ancak bu ilaçların tamamen etkisiz olduklarını, ilaç yazan herkesin ilaç firmalarının aldatmacasına kandığını iddia etmek yanlış olur. Doğrusu, bu ilaçların kolesterolünü diyetle düşüremeyen “kalp hastalarına” verilmesidir. Bu ilaçlar kalp hastalığından koruyor mantığı ile sağlıklı insanlarda kullanmak bence de yanlıştır. Buna karşılık kalp damarları tıkalı hastalarda sıkı bir diyetle istediğimiz seviyeye düşüremediğimiz kolesterolü ilaçla düşürmenin yararını görüyoruz.
Taş Devri Diyeti kitabı:
Kitap, kalp hastalığından korunma adına yaptığı önerilerde hayvansal yağlar (tereyağı, kuyruk yağı) ve zeytinyağı yenilmesini öneriyor. Bir yandan da kan CRP seviyesinin 03. mg/dl altında tutulmasını öneriyor.
cevap:
Burada bir çelişki var. Yağ yediğiniz anda CRP seviyeniz otomatikman artar, yağsız ve şekersiz bir diyete girdiğiniz anda damardaki enflamasyonun göstergesi olan CRP seviyesi düşer. Hem yağ yiyip hem CRP’yi düşürmek mümkün değildir.
Yazan: Dr. Murat Kınıkoğlu
Arkadaşlar tartışma amaçlı açmadım konuyu farklı bır açıdan ele almak istedim yazdıkları mantıken uygun geldi bana bende paylaşmak istedim tartışma çıkıcaksak konu kilitlene bilir.
2,2 milyon yıl önce ilk gerçek insan et ağırlıklı olarak beslenmekteydi ve bunun yanında taze sebze-meyve ve kabuklu yemişler yemekteydi.
cevap:
2.2 milyon yıl önceki insanların et ağırlıklı beslendiklerini söylemek çok zor. İnsanoğlu milyonlarca yıl boyunca avcıdan ziyade toplayıcı olarak beslenmiştir. Bitki kökleri, taze sürgünler, sebzeler, meyveler, kabuklu yemişler yedik. Vaktimizin çoğunu ağaçların üzerinde geçirdik. Balığı et grubunun dışında tutuyorum, kırmızı et temin etmesi en zor yiyecek grubudur; hayvanlar uçar, kaçar, saldırırlar. Milyonlarca yıl taştan alet yapmayı bile beceremeyen insanların yiyeceklerinin yarıdan çoğunun et olduğunu düşünmek zor. İlkel insan milyonlarca yıl boyunca bir avcıdan çok bir av oldu. Düşünün ki avda kullanılan ok başının tarihi yalnızca 15 bin yıldır (taştan yapılmış ilk ok uçları). Elinizde bir sopa ile dağ keçisinin veya bizon sürüsünün arasına dalın bakalım ne olacak, kim kimi avlayacak? Tabii ki bugünkü maymun ve goriller gibi birlikte avlanma ve tuzak teknikleri vardı ama bilim adamları bu metotlarla elde edilen etin yiyeceklerimiz içinde %5 bilemedin %10’luk bir yer tutabileceğini söylüyor. İnsanoğlu evrimsel süreç içinde tabii ki et yedi ancak temelde etçil değil otçul bir canlıydı.
Taş Devri Diyeti kitabı:
Yüzde 70 insanın vücut yapısı etçil tipli. Bu tipteki kişilerin, sebze meyve yemekle birlikte et ağırlıklı beslenmesi şart.
cevap:
Ahmet Hoca’nın bu ayrımı nasıl yaptığını, insanların yüzde yetmişini etçil yüzde yirmisini otçul olarak nasıl ayırdığını anlayamadım. Genetik yapılarına göre mi yoksa diş yapılarına göre mi ayırıyor bilmiyorum. İnsan omnivor yani hem ot hem et yiyebilen hepçil bir canlıdır. Bir genelleme yapıp evrimsel süreçte en çok et mi yoksa ot mu yediler diye sorarsak cevap “en çok ot yediler” olmalıdır. Nitekim ağız ve diş yapımız da bizim otçul olduğumuzu gösteriyor. Bizim parçalayıcı dişlerimiz küçülmüştür, bir kaplanla bir ineğin dişlerini insanınkilerle kıyaslarsanız dişlerimizin daha çok ineğe benzediğini görürsünüz. Bu bağlamda Ahmet Hoca’nın kitabındaki “Et konusunda kendinizi kısıtlamanıza gerek yok” cümlesi en azından kalp hastaları için yanlıştır. Bu cümle “Kalbiyle sorunu olmayanların ve kalp damar hastalığı riski, kolesterol sorunu olmayanların et kısıtlaması yapmalarına gerek yok” şeklinde olsaydı bilimsel gerçeklerle çelişmezdi.
Taş Devri Diyeti kitabı:
Kaymak, krema, tereyağı, sadeyağ, kuyruk yağı, etin yağı eskiden bu kadar sevilirken ve faydaları bu kadar bilinirken, şimdi genç yaşlı herkese “yağ yeme” denmesi cinayet değil mi? Bu yağ düşmanlığında çocukların betinin benzinin solgun olması şaşırtıcı gelmiyor insana.
cevap:
Süt ve süt ürünleri insan vücudunun alışkın olduğu, milyonlarca yıldır tükettiğimiz ürünler değildir. Ahmet Hocamın kitabında belirttiği gibi süt Türkiye’deki erişkinlerin %70’inde karın ağrısı ve gaz yapar. Laktoz entoleransı / intoleransı adını verdiğimiz bu durum Taş Devrinde insanların süt içmediğini, krema ve tereyağı yemediğini gösteren güzel bir delildir (evolution-lactose intolerans). Kola ve gazlı içeceklerle kıyaslandığında süt tabi ki son derece yararlı bir besin maddesidir.
Taş Devri Diyeti kitabı:
Günümüzdeki kardiyoloji uzmanları koroner kalp hastalığının bir numaralı nedeninin yüksek miktarda doymuş yağ ve kolesterol tüketimi olduğunu ileri sürüyor ve düşük yağlı (dolayısıyla yüksek unlu-şekerli) diyetleri öneriyorlar. Buna rağmen koroner kalp hastalıkları hızla artmaya devam ediyor.
cevap:
Ahmet Aydın hocam bu cümlesiyle ülkemizdeki kardiyologlara hak etmedikleri bir ithamda bulunuyor. “Et ve yağı az yiyin dediğimiz hastalara” başka alternatif yokmuş gibi “un ve şeker yeyin” dediğimizi söylüyor. Aklı başında hiçbir kardiyoloğun hastasına et yerine un ve şeker ye diyeceğini sanmıyorum. Ahmet Hoca doymuş yağ tüketiminin kalp damar hastalıklarını artırmadığına dair birkaç literatür veriyor. Verdiği örneklerden biri Kenya çoban kabilesi Masailer, diğeri Doğu Afrikalı deve çobanı kabilesi Samburular. Bu kabiledeki insanlar çok yağ yemelerine rağmen kalp hastası olmuyorlarmış. İyi de bu kabileler bizim gibi sabahtan akşama masa başında oturan insanlar değiller ki.Adları üstünde sabahtan akşama kadar dağ bayır gezen çoban kabileler. Onlar aldıkları yağı yakabilirler ama aktivitesi sınırlı, bakkala bile arabayla giden modern insanlar yakamaz. Aydın Hocam doymuş yağların kalp damar hastalığını artırmadığına dair (kitabında örneğini verdiği gibi) birkaç yayın bulabilir, buna karşılık doymuş yağların kalp damar hastalığını artırdığına dair daha geniş kapsamlı ve daha ciddi binlerce yayın vardır. Örneğin China Study bu konuda dünyada yapılan en büyük çalışmalardan biridir ve yüksek kolesterolün kalp damar hastalığını artırdığını göstermiştir. Bu konuda dünyada yapılan en kapsamlı çalışma ünlü Framingham çalışmasıdır ve doymuş yağ tüketiminin kalp damar hastalığını artırdığını kesin olarak göstermiştir. Bu bilim adamlarının hepsi bizi aldatmaya çalışmıyor herhâlde...
Taş Devri Diyeti kitabı:
Onca düşük yağlı diyetlere ve kolesterol haplarına rağmen ölümler artıyorsa acaba “Birileri bizi kandırıyor mu?” diye aklınıza gelmiyor mu?
cevap:
Türkiye’de kimsenin doğru dürüst kolesterol diyeti yaptığı yok. Bu ülkede insanlar hâlâ tavuk etinin kolesterolü düşürdüğünü zannediyorlar. Kolesterolünüzü düşürmek istiyorsanız tavuk yemeyi kesin deyince hayret ediyorlar. Zeytinyağı için de aynı şeyi söyleyebilirim. Üretici firmalar “Zeytinyağı kalbe iyi gelir” diye bir masal anlattılar, lezzetli olduğu için herkes bu masala inandı. Hâlbuki bu cümlenin doğrusu “Zeytinyağı tüm yağlar içinde kalbe en az zararlı olandır” şeklinde olmalıydı. Geniş toplum kesimlerinin gerçekten bilinçli ve doğru bir diyet yapması hâlinde kalp hastalıkları oranının düşeceğine inanıyorum.
Ben et yemeye değil kalp damarları tıkalı olan insanların et yemesine, bir yandan kolesterol ilacı yutup bir yandan et ve yağ yenmesine karşıyım. Buna karşılık toplam kolesterol / HDL kolesterol oranı 4’ün altında olan, kalp damar hastalıkları açısından risk faktörleri olmayan kişiler aşırıya kaçmamak şartıyla et yiyebilirler. Beslenme olayı bir bütündür. Tek bir ürün üzerinde konuşunca ister istemez yanlış anlaşılmalar oluyor. Et konusu da böyle. Diyelim bir insan vejetaryen olduğunu söylüyor ama her gün yağda kızartılmış patates yiyor veya sabahları ekmeğe zeytinyağı banıyor. Bu kişi haftada bir iki kez et yiyen bir kişiden daha kötü besleniyor demektir. Ahmet Hocam özgür hayvanların etini yiyin diyor ama hangimiz bu imkâna sahibiz? Erzurumluysanız tamam ama büyük şehirlerde yaşıyorsanız kasaptan ve marketten aldığınız etlerin %60’ı hormonlu, tavukların % 100’ü antibiyotikli... Böyle olunca et ve tavuk tüketimini sınırlamak hem kolesterol sorununu çözmek hem de kanserojen etkilerden kurtulma açısından daha pratik bir çözümdür.
Taş Devri Diyeti kitabı:
Kalp krizi geçirenlerin yarısının kolesterolü yüksek değildir. Kolesterolü yüksek olan da olmayan da kalp hastalığı geçiriyor.
cevap:
Bu bilgi doğrudur, yani kalp krizi geçiren insanların yarısının kolesterolü normal çıkar. Ancak bu bilgi yüksek kolesterolün damarı tıkayabileceği gerçeğini değiştirmez. İki gün önce gazetelerde 15-16 yaşlarında bypass olmak zorunda kalan kardeşlerden bahseden bir haber vardı. Bu çocukların genetik olarak kan kolesterolü yüksek ve damarları tıkanıyor. Kolesterol zararsız ise bu çocukların damarı neden bu kadar erken yaşta tıkandı? Kan kolesterolü 150’nin altında olan insanlarla 300’ün üzerinde olan insanların ölüm oranını kıyaslayın kolesterolün ne kadar tehlikeli olduğunu görürsünüz. China çalışması, beslenme şekli nedeniyle kolesterol seviyesi 150’nin altında olan insan topluluklarında kalp damar hastalığının neredeyse 0 olduğunu göstermiştir.
Taş Devri Diyeti kitabı:
Kalp krizi geçirenlerin yarısının kolesterolü yüksek değildir. Kolesterolü yüksek olan da olmayan da kalp hastalığı geçiriyor. Utanmaz kolesterol lobisi bu gerçekten hareketle “kolesterol düşürücü ilaçları (statinleri) artık kullanmayın” diyeceklerine normal kolesterolü olanların da bu ilaçları kullanmasını istiyorlar.
Kolesterol ilaçlarının aşırı kullanıldığı, gereksiz yere hastalara kolesterol ilacı yazıldığı konusunda Ahmet hocama katılıyorum ancak bu ilaçların tamamen etkisiz olduklarını, ilaç yazan herkesin ilaç firmalarının aldatmacasına kandığını iddia etmek yanlış olur. Doğrusu, bu ilaçların kolesterolünü diyetle düşüremeyen “kalp hastalarına” verilmesidir. Bu ilaçlar kalp hastalığından koruyor mantığı ile sağlıklı insanlarda kullanmak bence de yanlıştır. Buna karşılık kalp damarları tıkalı hastalarda sıkı bir diyetle istediğimiz seviyeye düşüremediğimiz kolesterolü ilaçla düşürmenin yararını görüyoruz.
Taş Devri Diyeti kitabı:
Kitap, kalp hastalığından korunma adına yaptığı önerilerde hayvansal yağlar (tereyağı, kuyruk yağı) ve zeytinyağı yenilmesini öneriyor. Bir yandan da kan CRP seviyesinin 03. mg/dl altında tutulmasını öneriyor.
cevap:
Burada bir çelişki var. Yağ yediğiniz anda CRP seviyeniz otomatikman artar, yağsız ve şekersiz bir diyete girdiğiniz anda damardaki enflamasyonun göstergesi olan CRP seviyesi düşer. Hem yağ yiyip hem CRP’yi düşürmek mümkün değildir.
Yazan: Dr. Murat Kınıkoğlu
Arkadaşlar tartışma amaçlı açmadım konuyu farklı bır açıdan ele almak istedim yazdıkları mantıken uygun geldi bana bende paylaşmak istedim tartışma çıkıcaksak konu kilitlene bilir.
Son düzenleme: