Yazarlar buraya (Kompozisyon,öykü,makale, deneme yazmak isteyenler)

Çatışmanın sonu yok

Hangi insan geçmişine baktığında dört dörtlük bir yaşantıya sahip olduğunu, yaptığı ya da yapamadığı şeylerin tümünden memnun olduğunu iddia edebilir ki. Benim de diğer insanlar gibi geçmişte yaptığım ve telafi edemeceğim yanlışlarım oldu. Bunların sebebi” kaderimdi, yaşanması gerekiyordu ve yaşandı” diye kestirip atmam, bir parça da kendimi aklamam mümkün. Sürekli kendimizi kandırmaya alışmışız nede olsa. Yalanlarıma bir yenisi daha ekleyebilrim her zamanki gibi. Benden başka kimse bilemez; yüzümü kızartacak, olduğum mevkiye sığmayak, toplumca yakışık karşılanmayacak hallerimi. Toplum tarafından delikanlı, beyefendi, işinin ehli, saygılı görünmek, bir parça da kızlara farklı görünmekten mi ibarettir insanın toplum içinde yapabilecekleri. Beni bu davranışa iten dürtülerin ne olduğunu merak ederim zaman zaman. Toplumda yalnız kalmak, sevilmeyen insan olmak, kızların ilgi duymayacağı bir karakter olmak, toplumdan sevgi ya da saygı görmemek. Kısacası kapıların yüzüme kapanacağı korkusu mu beni bu kadar sahtekar, riyakar ve görüntüden ibaret bir fert yapan. O zaman benim korktuğum şey yalnızlık olabilir. Görüşüne, düşüncesine ve olduğu mevkiye saygı dyuduğum insanlar da zaman zaman yalnızlığı tercih ediyorlar. Yalnızlıktan büyük haz aldığını belirtiyorlar. Deme kki yalnızlıık tercihi hür irademle ise, “yaşanılası”; başkaları tarafından yalnızlığa mahkum ediliyorsam “utanılası” bir durum bu. Bunun için toplumun benim üzerimde baskı kurmasına, benim davranışlarım kısıtlamasına engel olmalı, öz benliği ancak bu şekilde korumalıyım. Toplumun yasaları bu kadar acımasız iken bu toplumla savaş vermeden hür yaşadığı iddia edenler polliannacılık oynuyorlar demek ki. Ya da yıllar önce otoritesini, karakterini topluma kabul ettrmiş ve her şeye rağmen toplumu ezip geçebileceğini topluma inandırmışlar; toplum da teslim olmuş bir şekilde:” tamam, sen hürsün, bir bireysin, farklı olma hakkına sahipsin” mi demiş. Farzedelim ki böyle demiş: Toplumda çakışma ve çatışma dönemi olmadan kişi benliğini bulamayacak. Aksi takdirde kişi toplumdan gelen her çıtırtıda kendini değiştirme yoluna gidecek. Elbet bu çıtırların hepsi göründüğü gibi temiz ideolojilere hizmet etmeyecek. O zaman kişi kendinden kaynaklanmayan çatışmalarda bile ısrarla faturayı benliğini arayan bireye kesecek ve koca ellerini bireyin omzuna koyarak:”dur bakalım, sen birey olmak için önce beni ve insanlarımı çözmen gerekecek” diyecek. Kişinin topluma vereceği tepki onun kaderini belirleyecek.
Belki de toplum kendi halinde duruyor. Kendi kendimi toplumla çatışma içine sürüyorum. Çatıştığımda kendimi farklı hissettiğim için bu bende alışkanlık yaptı. Toplumla çatışmadan kendimi bir birey gibi hissedemiyorum. Daha sonra: “ Kurt ormanda ilerlerken enaz 10 çakal havlamazsa, ben ona kurt demem” diyerek haklı-haksız davranışlarımı kendime daha bir haklı gösterir ve yoluma devam ederim.
 
salvadore_xp...Bireysel farklılıklar sosyal bi canlı olan insanın doğasında vardır…yaşanmışlıklar ve bireysel farklılığımızı ortaya koyan “diğerleri”ne yüklediğimiz anlamlar bizleri belli bi forma sokar…her ne kadar tercihlerimizle bireysel farklılığımızı oluştursak da tercihlerimizi bile şekillendirenin diğerleri olduğunu göz önüne aldığımızda kendini gerçekleştirmenin de sosyal bi fert olmanın da biraz da “diğerlerinden biri” olmaktan geçtiğini görmezden gelemeyiz…
Emeğine sağlık…..
 
Ruhum karanlık bir sokaktan saparken yorulduğunu söyledi... Bir rüzgar uğultusuyla,hiçliğime karışmıştım.Hiçliğimi bulmuştum kendi bendimde.Köprülerin hep bir ayağı çukurdudadır,yıkılmaya mahkumuz dedim ruhuma...Bırakmalıyım seni burda dedim... Biz bırakılmalıyız...Gitmeselerde anlamalıyız bir gün gideceklerini... Hıçkırıklarım ayaz soğuğa karıştı. O soğukta tek kibritçi kız bendim sanki ölmeye,buz tutarak yenilmeye yazılı olan...Buz tuttu ellerim tutuştum...Ruhsuz yaşam nasıl olabilirdi ki.O dar sokaktan ruhsuz çıkmak? Ama gitti.. Onu kirleten bendim yalnızlığa mahkum etmiş olan bendim...Ruhumun ilk tecavüzcüsü aptal ben...Ve benden çok uzaklara gidişini izledim...Şimdi karanlığın içinde kayıp ruhlarla bulunamayan masallar ülkesinde çocukluğunu yaşıyordur belki de...



Yazdığım bu şeyin gerçekten çok önemi var benim için...
yazmayı severim yazarım sıkılmam bu yazmak eyleminden...
ama bu yazıya ve devamına her sene başka şeyler ekliyorum...
yani o bi köşede duruyo evet... sürekli eklediğim şeyler var
3 yıl önceki 'ben' ve şimdiki benliğimin karşılaşması...
zamanım oldugunda daha çok şey koyacagımdan emin olabilirsiniz...
içindekileri yazarak paylasan,yazılanları okuyan arkadaslara teşekkürler sonsuz...
 
Yoğun bir anlatım ve mecazlı söyleyişler. Sürekli derinliği olan ve yoğun bir üslup tercih ediyoruz. Okuyucuların da konsantrasyonu ve adaptasyonu sağlaması gerekiyor, anlatımda verilmek istenenin eksiksiz alıabilmesi için.
Paylaşımın için sana minnettarım kimodedim, senin için anlamını büyük olan ve tamamen senin yaşantıların ürünününü güzel üslubunla bize sunduğun için.
Öss'ye hazırlanırken okuduğum makeae ve eleştiri yazılarında yazarlar, meharetin sadece yazıya başlayabilmek olduğunu, bir süre sonra yaratılan karakterlerin yazardan bağımsız olarak ilerlediği ifade ederlerdi. Bahsi geçen öykü, roman gibi olay ağırlıklı yazılar için değil, düşünce yazıları için de geçerlidir bence.
 
Teşekkürler salvadore xp
Düşüncene katılıyorum
Kendi çapımda denemeler yazıyorum tabi...
Ne yazarsan yaz daha çok geliştiğini farkediosun...
Ama çoğu yazan kişinin amacı gibi bigün bi kitapta imzamın olmasını isterim
Bahsetmek istedim çünkü kurgu öyle bir şey ki
en iyi olman hiç bir zaman yetmez
Şu ana kadar begendiğim örnek aldığım yazarların çoğunda
gördüğüm
güzel yazma kabileyetinden çok
kurgu kurma yetenegi(bilimkurgu-fantastik romanlar öncelikli)
bunun dışında bu işin egitimini almak için çok ugrastım
dtcf'de mülakattan elendim ne yazık ki dramatik yazarlık bölümünden:badgrin:
önümüze bakıyoruz artık dışardanda geliştirmek mümkün
insanlar hep istediği şeyi yapmalı
yoksa sonu hüsran olur


bu arada ikinci yazın hakkında birşey söylemeden geçemicem...
hangi insana sorsan
yalansız insanlar ister etrafında
dürüst olsun hesapsız olsun...
kendi yalanlarını unutarak mükemmeli ister...
tam bi,r iki yüzlülük...
ben etrafımda kendisi gibi davranan
insanları isterim
Iste bu çatışma olayına
böyle bi yorumum var benim
saygılar;)
 
Yazarlığı meslek haline getirmeyi edebiyatın güzelliğine gölge düşüreceğini düşünüyorum ben. Elbet işinin ehli yazarlar, kendilerini yazma işine o kadar vermişlerdir ki uğraştıkları mesleği devam ettirecek zamana sahip olamayarak, yazarlıktan kazandıklarıyla yaşamaya çalışıyorlar. Eğer bu yazarlar "öyle bir kitap yazacağım ki, telif hakkı vs.... 1 milyon dolar ciro yapacak" gibi pragmatik bir zihinle bu yola girmişlerse edebiyata bundan daha fazla zarar veremez sanırım. Ben Edebiyatı gönül makamı olarak görüyorum. Ressamlar ya da enstirümental müzik sanatçıları mesleklerine gönülden bağlı olduklarında, onlara sunulan milyon dolarlar olmasa bile bu mesleği bir şekilde icraa edeceklerdir. Onların yaptıkları işten haz almalarının sebebi, yaptıktan sonra hesaplarına yatırılan mevlalar değil, Sanatı icra ederken ki hazdır. Örn: kaliteli eserler veren, güncelliğini koruyayarak ulusal gazetelerde anlamlı ve zamanın problemlerine köşe yazıalrıyla çözüm getiren bir yazarı; meslekten men ettiğimizde ve edebiyata dair hiçbir kazanç elde edilmemesi için tüm denetimleri birşekilde yaptığımızda yazar hergün eser vermeye devam edecek ve belki eserlerini akşam yatmadan önce şömine de yakacaktır.
Kimodedim, yazılarım sana itafen değildir; yazılarını okuduğumda aklıma gelenler bunlardı :D
Ben de isterdim insanların yüzyıllar boyunca okuyacağı, her dönemde, her kesimin ilgi ve alakasına nail olan bir eser vermeyi. Ama bu yeterliliğe sahip olmadan, sonuca dönük olarak yaptığım kara edebiyatla, ancak ticari amaçlı kitaplar kategorisine girebilirim. Bahsedilen bir gönül işiyse ve aklımda menfaat varsa, yazarla okur arasında gönül köprüsü kurulabilir mi hiç?
İnşallah ölmeden önce bu yeterliliğe sahip olur ve büyük emelime ulaşarak bu dünyayı terkederim.
 
üstüme alınmıyorum zaten çünkü tam da senin gibi düşünüyorum
belli yazarların dışında kim para kazanıo ki bu işten?
türkiye için konuşuyorum
yani türkiyede astronomik rakamlar yok
ticari işler olarak olanında ne edebi ne de sanatsal
bi degeri var...
elime alıp okumam o kitapları
bu ülkede yazana,çizene boş gözüyle bakılıo buda bi gercek
aslında demek istediğim daha dogrusu yapmak istediğim şey
öğrenmekti işin erbablarından
çünkü onlar belli bi dizgiye sokuo seni hem sevdiğin
şeyi yapıosun hemde gelişiosun
üniversitede iktisat okurken düşünemiorum mesela kendimi:badgrin:
nekadar beynime girmeye çalışanlar olsada
toplumun dogrularıyla boğuşuorum
toplumun bi dilimi ailem olduguna göre
bi sekilde çıkmalıyım
çünkü ben kelimelerin matematiğini seviyorum
sanatın matematiğini seviyorum
buda böyle bişey
güzel fikirlerin için tesekkürler;)
 
üstüme alınmıyorum zaten çünkü tam da senin gibi düşünüyorum
belli yazarların dışında kim para kazanıo ki bu işten?
türkiye için konuşuyorum
yani türkiyede astronomik rakamlar yok
ticari işler olarak olanında ne edebi ne de sanatsal
bi degeri var...
elime alıp okumam o kitapları
bu ülkede yazana,çizene boş gözüyle bakılıo buda bi gercek
aslında demek istediğim daha dogrusu yapmak istediğim şey
öğrenmekti işin erbablarından
çünkü onlar belli bi dizgiye sokuo seni hem sevdiğin
şeyi yapıosun hemde gelişiosun
üniversitede iktisat okurken düşünemiorum mesela kendimi:badgrin:
nekadar beynime girmeye çalışanlar olsada
toplumun dogrularıyla boğuşuorum
toplumun bi dilimi ailem olduguna göre
bi sekilde çıkmalıyım
çünkü ben kelimelerin matematiğini seviyorum
sanatın matematiğini seviyorum
buda böyle bişey
güzel fikirlerin için tesekkürler;)

"Kelimelerin matematiği" tabirini çok beğendim. Bir hafta önce Elif Şafan'ın -Siyah sütlü adlı, gebelik ve sonrasında yaşadığı buhranları ve bunlardan nasıl kurtulduğunu, bu ivmeli dönemin yazarlığına nasıl br etki yaptığını anlatıyor kitapta. O zaman da yazmak istiyor; ama yazamıyordu. "Kelimelerin matematiği" tabirini o da çok kullanıyordu bu kitapta. Eğer okumadıysan, böyle orjinal bir tabir heralde kendini yazar gibi hisseden birine yakışırdı. Neden diğer meslek erbablarına değil de yazarlara özenir, onların yaptığı işe saygı duyar ve gönülden bağlı olmak, hatta aynı ortamda nefes almak isteriz. Diğerlerinin göremediği neyi görüyoruz da alakasız insanlara, ;düzmece ya da zaman öldürme aracı gelen bu eylem bize ulaşılması zor ve meziyet gerektiren bir mecra olarak kabul edilir. Ben saygı duyduğum ve istikrarsızda olsa bu nadide eylemi icra eden hocama düşüncelerii açtığımda bana Yahya Kemal ilk yazdığı şiir ve romanları, bir süre sonra kabul etmemiş. Aynı şekilde Ömer Seyfettin'de zor yıllarında çıkar amaçlı yazdığı romanları takma adıyla yayımlatmış ki takma ad kullandığı da yakın zamanda ortaya çıkmış.
Şuan tek istediğim içimdeki isteği kaybetmeden, gönül verdiğim alanda ilerlemek. Bir sene önce Yazarlık okulu adı altında bir klüp açılmıştı Ankara'da. Elit yazarların nezaretinde mülakatlar yapılıyor ve yazı yazmanın ustalıkları öğretiliyordu. Elbet ne müracat ettim ne de konuyla yakından ilgilendim. Ama yıllar çok şeyleri götürürken, oluşan boşlukları daha sağlam ve köklü güzelliklerle dolduruyor.
En son yazıştığımızda, Öss'den sonra Antalya'ya gitmeyi planlıyordun. nşallah ideallerine uygun bir meslek seçer ve bilgi birikiminin Üniv'de faydasını görürsün.
 
Son düzenleme:
siyah sütü çok okumak istedim ama okuyamadım
en yakın zamanda okıcam ama aslında
kelimeler içinde bogulan her insan için
içten gelen ve doğal bi tamlama
olmalı kelimelerin matematiği
ankaradayım şuanda
tatilim kısa sürdü ailevi sebeplerden...
öss'de bekledgmden düşük olsada güzel geldi...
bakalım her yolda çıkış var ama umarım
istemediğim o 3. seçenek olmaz
tesekkürler salvadore xp
 
Valla bakmaya tahammül bile edemiyorum yazınlara , güzel olabiliceklerini bile bile, paylaşmayı, okumayı sevmeme rağmen neden böyle bilmiyorum ama forumda böyle bir başlık açtığınız ve güncel tuttuğunuz için şahsen çok teşekkür ediyorum.

Neden okuyamadığımı söyliyeyim, şimde aklıma geldi. Bende bazen garip bir huy fırlar, birşeyin dünyada en güzel şey olduğunu bilsem bile ilk anda içime sinmediyse incelemek, görüceğim son şey olsada bakmam:D böyle bir adamım işte...
 
.......hocama düşüncelerii açtığımda bana Yahya Kemal ilk yazdığı şiir ve romanları, bir süre sonra kabul etmemiş. Aynı şekilde Ömer Seyfettin'de zor yıllarında çıkar amaçlı yazdığı romanları takma adıyla yayımlatmış ki takma ad kullandığı da yakın zamanda ortaya çıkmış.
bu cevabı hocan vermiş olamaz salvadore_xp...eğer öyleyse kusura bakma ama o cevabı veren hocana söle becerebildiği işi yapsın..simit satarak başlayabilir mesela...kendisinin kısa tomanla gezdiği yaşlarda ö.seyfettin dergilere yazı yazıyodu…dönemin fikir öncülüğünü yaptığı gibi edebiyatın bugünkü geldiği yazın hayatında da önder bi isimdir…hiç bi zaman kişisel çıkarlar için tek bi denemesi bile olmadı...varsa aydınlatsın bizi...adam askerliğini yaparken de esir olduğunda da memlekete döndüğünde de her zaman bu topluma ve onun yazın hayatına nasıl katkıda bulunabilirimin hesabını yaptı…bugünkü öykücülüğün mimarı da,dilimizin özünü de, türk olma bilincine ulaşmamızda da onun tartışmasız katkısı olmuştur…isimsiz yazılarında bile değil çıkar ummak dönemin o karışık siyasi ortamında bile turancılığa hizmet etmiş biri…yahya kemal e gelince edebi hayatına avamvari bi üslupla başlamış sonraları daha elit kesimlere yönelmiştir…bunu yaparken bile öze hep sabit kalmıştır…ilk eserlerini kabul etmemek bi tarafa o eserler üzerinden kendini değiştirip devleşmiştir...vallahi yazık....
 
Valla bakmaya tahammül bile edemiyorum yazınlara , güzel olabiliceklerini bile bile, paylaşmayı, okumayı sevmeme rağmen neden böyle bilmiyorum ama forumda böyle bir başlık açtığınız ve güncel tuttuğunuz için şahsen çok teşekkür ediyorum.

Neden okuyamadığımı söyliyeyim, şimde aklıma geldi. Bende bazen garip bir huy fırlar, birşeyin dünyada en güzel şey olduğunu bilsem bile ilk anda içime sinmediyse incelemek, görüceğim son şey olsada bakmam:D böyle bir adamım işte...

Bu başlığa yazı yazıp bizlere katıldığın için asıl biz teşekkür ederiz. Zaten yoğun ilgi de beklemiyoruz bu başlığa. Senin gibi huylandığı halde yazı yazma zahmetinde bulunanların olması bize kafi. Yazıların çok uzun olması mı huylandırdı acaba ya da çok yoğun anlatımın kullanılıp, derin konuların ele alınması mı?
Vallahi yazarken olaylar ve anlatılmak istenenler çok rahat ve anlaşılır bir şekilde zihne geliyor ve akışına bırakınca ortaya kocaman bir yazı çıkıyor; ama okuyu açısından bakılmadığı için yazının anlaşılırlığı, sade ve duruluğu pek dikkate alınmıyor. Bu da bizim bu işte ne kadar acemi olduğumuzu gösteriyor. Samimi fikrin için minnettarım. Önerilerin ya da bir metinle katılımın bizi çok mutlu eder Mestano...
 
bu cevabı hocan vermiş olamaz salvadore_xp...eğer öyleyse kusura bakma ama o cevabı veren hocana söle becerebildiği işi yapsın..simit satarak başlayabilir mesela...kendisinin kısa tomanla gezdiği yaşlarda ö.seyfettin dergilere yazı yazıyodu…dönemin fikir öncülüğünü yaptığı gibi edebiyatın bugünkü geldiği yazın hayatında da önder bi isimdir…hiç bi zaman kişisel çıkarlar için tek bi denemesi bile olmadı...varsa aydınlatsın bizi...adam askerliğini yaparken de esir olduğunda da memlekete döndüğünde de her zaman bu topluma ve onun yazın hayatına nasıl katkıda bulunabilirimin hesabını yaptı…bugünkü öykücülüğün mimarı da,dilimizin özünü de, türk olma bilincine ulaşmamızda da onun tartışmasız katkısı olmuştur…isimsiz yazılarında bile değil çıkar ummak dönemin o karışık siyasi ortamında bile turancılığa hizmet etmiş biri…yahya kemal e gelince edebi hayatına avamvari bi üslupla başlamış sonraları daha elit kesimlere yönelmiştir…bunu yaparken bile öze hep sabit kalmıştır…ilk eserlerini kabul etmemek bi tarafa o eserler üzerinden kendini değiştirip devleşmiştir...vallahi yazık....

Hocamın bir kusuru yok, benim anlatımımda ve yanlış bilgiler vermem de hata var. Ömer seyfettin değil de, peyami Safa demişti hocam. İlk eserlerini isimsiz yayımlamış, eserleri tutulduktan sonra Peyami Safa imzasını kullanmaya başlamıştı. Yahya Kemal'e dair dediklerini de yahya kemal dil ve anlatımın zaman içerisinde yazma ve okuma eylemleriyle gelişebileceğini anlatmak için söylemiş. Kati ve küçümser bir üslup da kullanmamış, sadece benim yönelttiğim sorulara açıklık getirmek için, onların hayatlarından örneklere başvurmuştu.
 
salvadore_xp...tepkim aslında hocaya değildi ortaya atılan yanlış bigiyeydi...tepkim için değil fakat ifade biçimim için özür dilemem gerekiyo sanırım...
 
Seni böyle düşünmeye ben sevkettiğim için özür dilemene gerek yok. Sizden yeni atılımlar bekliyorum; ama hiç yeni metin göremedim kaç gündür. İnş. bir iki güne ben yazacağım.
 
bu edebiyat olayları bana hep sıkıcı gelmiştir ama değişik bir atmosfer olmuş sağolun arkadaşlar:) bi yakınım şair 2-3 tane kitabı çıkmıştı öyle ünlü felan değil fakat baskıya hazırda 30 kitabı var.. onun şiirlerinden bir iki tane alabilirsem yazarım
 
Evet, uzun aramalarim sonuc vermedi ve gorunen o ki onceki yazdigim denemelerin hepsi bilgisayarimin hard diskinde bir yerlerde karanlikta kalmaya mahkum. Ozellikle platon felsefesini, tanriyla sirat koprusunde hos bir sohbeti ve soviet union fc - nazi ss munchen arasindaki mucadeleyi anlatan yazilarimi bulamamak beni bayagi bir uzdu :). Neyse, hic yoktan iyidir deyip gectigimiz sene uykumdan uyanip bes dakika icinde yazdigim daha sonra gozlerimin kapandigi, nisanlima atfettigim siiri sizlerle paylasmaktan buyuk mutluluk duyuyorum. Fazla bir sey beklemeyin, uykulu uykulu bu kadar cikmis :).

Uc'e uc var.
Gozlerim dinleniyor, kalbim ruyada.
Minik bir kiz var bu diyar-i masalda.
Kurumus yaprak dengi bir bakis,
Biraz huzunlu, biraz puslu...
Istanbulun yuzu sanki.
Gururla burdayim ben diyor.
Parlayacagim diyor, bekle biraz.
Alev alev yakicam, aciticam.
Ama once biraz uyku.
Gozlerim yorgun senin yedi tepen gibi.
Biraz uyku, biraz uyku, biraz uyku.
Uc'e uc var.
 
Seni böyle düşünmeye ben sevkettiğim için özür dilemene gerek yok. Sizden yeni atılımlar bekliyorum; ama hiç yeni metin göremedim kaç gündür. İnş. bir iki güne ben yazacağım.
en verimli yazıları stresteyken ve can sıkıntısında yazıyorum..şu an hiç modda değilim salvadore_xp...tatilden yeni döndüm ve kuş gibi hafifledim..biraz gerileyim de yazıları ondan sonra yollarım:))
 
Back
Yukarı