Kanser ( Besinlerimiz nekadar güvenli )

Atakan: öncelikle böyle bir konunun açılmasını sağlayan bodyforum yönetimine şükranlarımı borç bilirim.

insanlar dünyanın yaradılış sürecinden günümüze kadar değişen ortam şartlarına ayak uydurmuş ve bugünlere kadar çeşitli evrelerden zararlı mikroorganizmalardan kurtulup yaşantısını sürdürmüştür. her çağın kendisine göre bir vebası vardır. çağımızın vebasıda kanser. peki nedir kanser neden olur ne yaparızda kanser oluruz. şu ana kadar tıp literatüründe nedeni hakkında kesin bir cevap yoktur. herhangi bir tıp literatüreüne girmiş bi tedaviside yoktur. aslında cevabı açık ve nettir. dünya sağlık örgütü kanserin
%35 beslenme kalan dilimi sigara,radyasyon,güneş ışınları vs nedenlere bağlamaktadır. aslında gerçek olan insanların doğal olanı bozmalarından kaynaklanmaktadır.

peki nedir bu kanser, her adını duyduğumuzda irkildiğimiz, bize ve yakınlarımıza uğramadan nedenini, korunmasını ve çaresini bile düşünmediğimiz bu hastalık. bence kanserin bir hastalık olduğunu düşünmek saçmalık hatta saçmalıktan öte bir tutum yıllardır hepimizden saklanarak yutturulan ve trilyonlarca $ hükmeden bir pazarlar topluluğunun yutturmacasından başka birşey değildir.

Kanser mükemmel olan insan organizmasının asi askerleridir. vucuda isyan edip kandi hayat varlığını yeri gelir düzeni bozmadan, yeri gelir çarpışarak sürdürür. bilim adamlarına göre dünyanın en sinsi hastalığı aslına bakarsanız insan hücresinden mutasyona uğramış bu hücrenin kimliğini böyle saklaması normaldir.

bizim asıl amacımız bodyforum sporcuları olarak bilinçlenmemiz ve tedbirimizi ilelebet sürdürerek sağlıklı bir yaşamın öncüleri olmalıyız. spor, beslenme ve kültür bizim felsefemiz olmalı.

ben sahsım olarak 18 yaşımdan beri nefes açıcı sakız vs. ışıl ve steril ortama uğramış besin, kola ve muhteviyatı, kızartma olan hertürlü besin, margarin ve katkı maddesi içeren hertürlü enzim yok edici madde bulunduran hatta konserve bile tüketmemekteyim.

kanser oluşuan da bence %60 etkisi bulunmakta beslenme. vucudumuza aldığımız her besin maddesi ağızda mekanik sindirimle başlar midede kimyasal sindirim ve en sonunda bağırsaklar yoluyla vucumuzda hücresel faaliyetlere katılmak üzere başlar maceraları. doğal madde olarak vucudumuza giren bu organik besinler kimliği belli olan besin grubunu teşlik etmekte olarak giriş sağlarlar hatta besinler arasında belli başlı üstünlüklerde bulunmakta kimi besinin kimine oranla emilim derecesi farklı mineral dengesi bakımından hücre ihtiyacı bakımından öncelikli minerallerin üstünlükleri bulunmaktadır.

fakat tanımlanamayan ve yapay olan inorganik besinler vucudumuzu saşırtamakta ve hücresel düzeni bozmaktadırlar. günümüzde yapay olarak aromadan kokuya bieşikten damıtmaya kadar hertürlü kimyasal olaya insanlar vakıftırlar. ancak duyu organlarıyla yaptıkları bu işelmleri insan doğasında kullandılar biz günümüz kobayları olarak bunun cezasınıçekmekteyiz sağlıklı ve doğal sandımız o kadar tehlikeli gıdaları kullanıyoruzki içimizdeki en bilge kişi bile bunun kanıtı görmesi için en az 3 yıla ihtiyaç duymaktadır hücresel faaliyetler yavaş olmakla beraber dokuları oluşturması baya zaman almaktadır hatta siz değerli b.b. ci arkadaşlar benden iyi bilirsiniz. ancak kanserli hücreler normal hücrelere oranla daha hızlı büyümektedirler. bu konuya vakıf olmak için t hücrelerini ( inzibatları ) ve antikor hücreleri (polis ) bilmemiz yeterlidir.

kanseri bilip tartışıp sağlıklı yaşamayı hep birlikte sürdürmeliyiz.umarımki artık hayatı boş vermez gereken ilgi ve alakayı kendi vucudunuza gösteririz. kanser bize bu vucudun bir emanet olduğunu hatırlatmakta ve istemdışı olarak vucudumuzun çalıştığını birkez daha biz insanoğluna göstermiştir.

Aneximandros:
Hepimizde kanserli hucreler var ve vucut normalde bunlari bertaraf ediyor, fakat bu hucreler genelde belli bir yastan sonra iyice birikiyor. Biraz daldan dala atlayacagim ama sunu da belirtmekte fayda goruyorum: neyin kanser yaptigini neyin yapmadigini olcen teste gore hemen hemen hersey kansere sebep oluyor. Ilgilenenler olursa baska bir baslik altinda meseleyi daha detaylica tartisiriz. Kanserden korunmak icin yapilabilecek en iyi sey mumkun oldugunca sentetik besinlerden uzak durmak, saglikli yasamak ve bagisiklik sistemini guclu tutmak. Bilin bakalim, bunlari hepsi nasil bir arada oluyor? Evet, spor yapiyoruz hep beraber!

Aytosh: arkadaşlar, kanseri önlemede etkili değildir diyorsunuz ancak, etkili olduğunu söyleyen kişi kanser konusunda ülkemizin en önde gelen proflarından biri. eminim bizden daha iyi biliyordur.

Aneximandros: Aytosh, otoritelere o kadar fazla guvenme. Kanser konusu biraz hassas, basligi da cok kirletmek istemiyorum ama doktorlar bazi doktrinleri kesin dogruymus gibi kabul edip ona gore hareket ediyorlar ve aciklamalarda bulunuyorlar. Ornegin, bir doktora sorsan hemen hastamizi kemoterapiye alalim der. Sor bakalim, istatiksel olarak sana kemoterapi'nin hayat kurtardigina dair bir kanit gosterebilecek mi? Kanser cinayetleri diye bir kitap vardi, eger ailenizde boyle bir rahatsizligi olan varsa ya da konu ilgisini ceken, bu kitaba bir goz gezdirmesini tavsiye ederim. Kanser konusunda radikal sayilabilecek fikirlerim var ve kimseyi yanlis yonlendirmek istemem, sonucta bu insan sagligi.

Yapay gubrenin kansere neden olmasi icerdigi nitrattan kaynaklaniyor. Nitrat'in fazla miktarinin ciddi sorunlar cikardigi da zaten neredeyse 20 senedir biliniyor.
Sagimizin solumuzun kanserojen maddelerle dolu olmasi da artik tukettigimiz her seyin islemden gecirilmis olmasindan kaynaklaniyor. Maalesef teknolojinin hizina gen havuzumuz yetisemiyor, problemler de bundan cikiyor. Dedigim gibi, mumkun oldugunca sentetik gidalardan uzak durmakta fayda var.


Atakan: Evet, doktorlara fazla güven olmaz oda doğru günümüzde doktorlar ilaç firmalarının oyuncağı olmuş durumdalar. hocalarımızdan biri eğer bir gün bi yerde açıklamak zorunda kalırsanız dedi bu konuyu ( sesli ve yazılı düşündüm ) diyede not düşüyorum foruma zarar gelsin istemem. çoğu arkadaşları ilaç firmalarından anahtarı yanında jeep ve çekler almakta sırf piyasaya çıkardıkları ilaçları aynı farmalojik özelliklere sahip olan ilaçları kat ve kat mal etmesinden dolayıdırki. %300 lere varan bir kar marfıyla satmaktadır. ve bu pazarın %80 ini kanser ilaçları oluşturmakta. ve hangi devlet hastanesine tayininiz çıksa mutlaka bir ziyatçi gönderirlermiş. tabi bu hediyeler zamanla uzman docent olarak yükseldiğinizde dahada yükselecektir. bu yazdıklarım tamamen hayal ürünüdür.varsayımdan öte değildir.hiçbir ilaç firmasıylada alakası yoktur. ( aramızda siteye zarar gelmesin.)

kanser tamamiyle ruhsal durumdan etkilenen bir hastalık yapılan klinik deneylerde ruhsal çöküntüde kanser hücreleri ortaya çıkabilmekte. yukarıda yazıldığı kanserli hücrelerin her yere sıçraması imkansız bu hale gelmesi için kişinin uzun zamandır kanserli olması gerekir. yani nasıl anltsam kanserin varlığı 1460 lı yıllara kadar dayanmaktadır. hatta önceki adını hatırlayamıyorum fakat akşemmtin fatihin hocası bilirsiniz tıp ilminde eserleri bile vardır. kanser hastalığı bilir ve tedavi ederdi ( eserini ararım ve bulamadım. kaç yıldır.)

tıbbi yönüne gelelim.kanser hücreleri ortaya çıktığında sadece kanser değil tüm tanımlamayan hücresel faaliyetlerde vucudumuzu bir şehir varsayalım antikorlar da vucudumuzun polisleri olasun her gelen t hücreleride inzibat bunlar birlikte çalışırlar. yabancı maddelere t hücreleri ve antikorlar saldırarak yok eder yada etranını bir çeğerle kapatarak yok ederler en etkilisi aköiğer ödem ve tömürleridir. et etkisi kaybolur fakat kanser hücreleri zamanla bu inzibat ( t hücreleri ) ile kanka olur ve kanka da polislere burda yabancı yok deyip kandırı işte korkulması gereken durum ve acil cerrahi müdhile isteyen durum budur. dahada kötüsü bu hücreler t ile birleşerek polisleri ( aktikorları yutarak büyünme hızını %70 kadar arttırıp insan için ölüme sebebiyet vermektedir. en tehlikeli seneryayo ise meme ve kan kanseri senaryasudur. bu arkadaşlık öyküsünd valla ben böyle öğrenmiştim. hehe

Guardbody :
Peki bu inzibatları kendi tarafımıza çekmenin bir yolu yokmu.bak kanka eskisi gibi doğru yolu bul,gel beraber aynı safta yer alalım diyecek bir takviye yokmudur.illaki cerrahi müdahalemi.yokda çevremizden duydugumuz gibi kişinin kendini öotive etmesi ile bu durum sağlanabiliyormu.çunki bazıları bu şekilde tekrar sağlığına kavuşuyor diye etrafımızda goruyoruz.

Atakan :evet sorunda burda başlıyor moral tedavisi insanın kafasında piskolojik olarak geçmekte

kanserli hücre kimliğini t hücresine gösterdiğinde t hücresi terörist olduğunun farkına varmakta ve t hücreleri polislere haber vermekte ancak erken teşhiş burda hayat kurtarmaktadır.

ve kanserin kan kanseri dışında fizyolojil öözellikleri sınırlıdır. kan kanserindeki en önemli bulgular benlerde büyüme ve vucutta oluşam istemdışı morarmalar.

konumuza dönelim evet var bu inzibatlar ( t hücrelerinde ) hadi ordan sen nerden kankan sın nan dediği çıkmakta fakat bunlar 1 kanserli hücreye 70 e yakın t hücresi bağlanmış durumdadır. özel kemoterapi yöntemi ile kanserli hücreden parça alınır ve hücresel faaliyetten bu delikanlı t hücresi alınır. ve çoğaltılarak insana tekrardan verilmek suretiyle %70 e varan bir kanser azalması oluşur bu kanseri yenmenin yolu budur motive falan etkilir fakat asıl galibiyet golü böyle atılır.

Guardbody: cahillik böyle birşey olsa gerek.bende kemaoterapiyi sadece radyasyona maruz bırakılan bir ortamdan ibaret olarak düşünürdüm hep.peki bu yuzde 70 başarı sağlanıyorsa bukadar ölüm neden.hastalığın aşırı ilerlemiş olmasımı yoksa her insanda değişkenlik gosteren ilerleme hızındanmı kaynaklı?yuzden 70 sonrasında ne yapılarak tedaviden olumlu sonuç alınıyor?soru 2 oldu galiba ama merak ettiğim bir konu.

Atakan: şte kansere neden sinsi hastalık dediğini öğreneceğiz. çok değişik stratejiler üretmekte tıpkı 2.dünya savaşı almanların yıldırım ordularını örnek göstere biliriz. bir nevi tilki gibi. tam bir biyolojik savaş yaşanmankta. bir defa organizmayla ters düşmemekte ağrı ve sızısı yok denecek kadar azdır sadece göğüs kanserinin ilerlemişlerini görmüştük hasta yerinde duramıyordu. ALLAH korusun.

tedavi olarak hücrenin savaşını mı anlatayım yoksa sizin dediğiniz tedavilerimi. bir defa radyoterapi ve kemoterapi insanın ömründen ömür çalmakta sadece bölgesel yok etmeler mevcut kalmakta çünkü bunlar insana gerçekten zarar vermekte. yararlı hücrelere de zarar veriryor.

Guardbody :hayır anlayamadıgım yuzde 70 tedavi hangi şartlarda gerçekleşiyor.yani hem ilaç verip hemde kemoterapi ilemi bu oran yakalanıyor.kalan hastalıklı yuzde 30 kanser bölgesi nasıl tedavi oluyor.

Atakan: saygıdeğer guardbody hocam,

öncelikle yazdığınız gibi kanserin tamamiyle belirtileri kalmaz ise tedavi edilmiş olur.

büyümesi durdurulmuş ise kontrol altına alınmış sayılır.

hem ilaç verip hem kemoterapi demişsizniz kemoterapi başlı başına bir tedavidir daha doğrusu hastanın ağrısını ve hastalığın belirtilerini baştırmak için kullanılan vucuda çeşitli yollardan verilen ilaç tedavisidir hastanın durumuna cinsiyetine bakılarak çeşitli yollardan verilir.

tedavi yolarından cerrahi müdahele ve radyolloji işe yaramadığı durumlarda kemoterapi uygulanır bana sorarsanız değerli guardbody bu hastalık kemoterapi ile olacak gibi değil kanserli hücrelerin büyümesini durdurayım derken erkeklik ve testo gibi gh gibi hormonel faaliyetler son bulmakta halsizlik bulantı kusma kabızlık sindirm güçşüğü orgabik asit değişimleri dna molekülündeki değişmeler bence kemoterapi harakiriden farksız. ALLAH düşürmesin.


Guardbody: peki kemoterapi bukadar kötü sonuçlanıyorsa bu yolu mecburen kabullenmelimi yoksa alternatif başka yollar varmı?benim çevremde bu tedavi yöntemlerinin sonucunda iyileşen yok denecek kadar az.bunun nedeni vucuda yayılmış olmasımı?birde iyileştin denilen yakınlarım oldu fakat 1 sene sonra aynı yerde tekrar nüksetti.bu yanlış açıklama olmuyormu?yani doktor tamemn temizlendiğinden emin olamamış değilmi?

Atakan: hayır sayın guard body kemoterapi ( kimyasal tedavilerdir ) en son çare olarak ağrı sızı ve ilerlemesini durdurmaktadır. en önemlisi acı çekmemesi. Allah korusun kemoterepi en son bakılmalı acı var ise yoksa yapılmasını yanlış buluyorum radyoloji kullnılması yada cerrahi müdahele en iyisi.. tabi kanseri atmak hiçbir zaman mümkün değildir.

eğer yakınınız var ise kanserden daha çabuk eriyip gidecektir. hatta adını hatırlamadığım bir bilim admının kitabı var idi. kemoterapinin kanserden daha tehlikeli olduğunu anlatmış idi. bence doğal yollarla kurtulmak en iyisi. hocalarımızdan duyduğun kadarıyla bir hastasına 5 ay ömür biçilmiş. adam bu adam köyüne yol almış ve atıyla dağa çıkmış ve atın yediği her otu yemiş yemediğini yememiş ve bu hastada kanser teşhisi var iken onkolojiyi şasırtırcasına kanserden eser kalmamış gerçi, ben pek inanmıyorum fakat akşemsettinin bu hastalığı yendiğini bilmekteyim fakat eserini bulamadım fakat araştırmak gerekir. nasıl başladığı biliriz ve işimize gelmiyor tamaiyle iş bağırsaklarımızda ve nükleik asitlerde bitmekte DNA da. vucut tanımadığı besinleri alınca şasırmaktadır. ve mutasyon geçiren hücreler oluşmakta.
 
Son düzenleyen: Moderatör:
hayatımda okuduğum en heyecanlı tıbbi makale ortaya çıkmış :)
malesef tıp; kurbanların en savunmasız, avcıların ise en acımasız olduğu bir alan olarak özellikle 3.dünya ülkelerine faydadan çok zarar getirmiştir...Türkiye'de yaşamanın zorluklarıda buna eklenince işin içinden çıkmak mümkün olmuyor.
Olayın farklı bir boyutu,
Funda Özkan'dan özetle bir alıntı
[FONT=Arial,Verdana,MS Sans Serif]Darüşşafaka lisesinde birlikte okuduğum çocukluk arkadaşım uzun zamandır kanser tedavisi görüyor. Geçen haftaki tetkiklerden sonra doktoru mevcut ilaçların artık yetersiz kaldığını, tek umudunun ABD'de satılan bir ilaç olduğunu söylemiş.
Türkiye'de satılmayan bir ilacın tek umudunuz olmasını bir düşünün.
[/FONT][FONT=Arial,Verdana,MS Sans Serif]İlaca erişebilmek' için denemediğim yol kalmadı. İlacın üreticisi firmanın Türkiye'deki şirketinin genel müdürü "Funda hanım, Sağlık Bakanlığı'na ruhsat izni için üç ay önce başvurduk, 18 aydan önce izin alabileceğimizi sanmıyorum" diyordu
[/FONT][FONT=Arial,Verdana,MS Sans Serif]Hayat kurtaran ilaçlar da, en basit tıbbi müdahale sağlayan ilaçlar da bizim Sağlık Bakanlığı'nda aynı prosedürden geçiyor, yeni çıkmış bir ilacın Türkiye'de ruhsat alması 18 ile 24 ay sürüyormuş.
Geri ödeme listesine konulması da ortalama bir yıl. Malum kanserle mücadele eden ilaçların fiyatları da çok pahalı. Sonuçta olan Türk hastalara oluyor. İlaca erişebilmek için üç yıl beklemek zorunda kalıyor.
Arkadaşımın ilacının kutusu 3 bin dolar kadar.
[/FONT]
bir başka olayda ''sahte ilaçlar''
özetle ntvmsnbc.co'dan bir alıntı;
ABD’de sağlık alanında çalışma yürüten bir kuruluş olan CMPI, sahte ilaç ticaretinin 2010’a kadar yılda yüzde13 artış gösterece tahmininde bulundu. Merkezin verilerine göre, sahte ilaç satışının 2010 yılında 75 milyar dolara ulaşması bekleniyor.
işin daha tehliklei bir boyutu;
Geçmişte sahte ilaç bileşenlerinin sadece suç örgütleri tarafından sahte ilaç için kullanıldığına işaret eden merkez, günümüzde bu bileşenlerin yasal ilaç üreticilerine satılabildiğine, bununla mücadelenin de çok zor olduğuna dikkati çekti.
“Türkiye’de sahtekarlığın büyük bir bölümü ilaçların yeniden ambalajlanarak satılması ve sosyal güvenlik sisteminin bu yolla dolandırılması şeklinde gerçekleşiyor. Çoğu durumda ilaçlar bozulmamakta ya da değiştirilmemekte, fakat yetkili makamları aldatmak üzere sahte kutular kullanılabilmektedir.

ilaç sektörü ve Türk bürokrasisi birleşince kansere çare bulmak imkansız oluyor, bulsanda 46 boyunca şarlatan damgası yeniyor.
tümgazeler.com'dan bir alıntı;
Dr. Ziya Özel"in adını pek çoğumuz ilk kez bundan 20 yıl önce duyduk. 1988"de katıldığı bir televizyon programında kansere zakkumla çare bulduğunu anlatmıştı. 1962"de Muğla"da tanıştığı bir bitkiyi incelemeye başlayan Özel o yıllarda kendi deyimiyle "Türkiye''yi dünyanın en zengin ülkelerinden biri yapacak olan bir buluş"a imza attığına inanmıştı. Çünkü Özel bu bitkinin kanser üzerindeki etkilerini keşfetmişti. Ne olduysa tam da Özel"in bu bilgileri tıp dünyasının hizmetine sunmak istemesiyle oldu. Onun için "ŞARLATAN'' ve "Haddini bilmez" diyorlardı. Adı artık tedavisinin esasını oluşturan bitkiyle birlikte "zakkumcu Ziya olarak anılır olmuştu.

Tüm yaşadıklarını yakında yayımlanacak bir kitapta toplayan Özel "Tek derdim bu ilacı yaparak Türk insanını korumaktı. Tek başıma bu kadar başarabildim. Artık hasta bakmıyorum" diyor.

Konunun taraflarıyla yapılan onlarca söyleşiye, dünya genelinde yapılan dev araştırmalara, ilaç çetelerinin büyük paraları ile baştan çıkartılamamış akademisyenlere akıl danıştı, bunları sayfalarına taşıdı.
ABD"de yayımlanan yazarını hiç tanımadığım bir kitapta Bitkisel Ajanların Kansere Etkisi başlığı altında zakkumu anlatıyor ve bizim ilacımız olan Anvirzel"den şöyle bahsediyor: "25 yıl önce Türk doktor Ziya Özel zakkumdan toksik olmayan Anvirzel"i elde etti. Özel kendi ülkesinde kabul görmedi. Çalışmak için evinin mutfağını kullanma mecburiyetinde kaldı. 1992"de ABD"den patent aldı. 494 hastasını tıp kongrelerinde takdim etti.

''Ağrı verici'' ağrı kesici,
Hayykitap`ın yayınladığı "Batı Tıbbı Sağlığınızın Altını Nasıl Oyar" adlı kitaptan alıntı;
1.
Ancak 100 bin kişiye zarar verdikten sonradır ki, Vioxx isimli ağrı kesicinin tehlikeleri topluma yansıtıldı. FDA ve ilacın üreticisi Merck ilacın piyasadan çekilmesinden tam dört yıl önce bu gerçeği biliyorlardı. İlacı hemen piyasadan çekmek yerine satmaya devam ettiler. Bütün bunlar sağlık için değil, servet için yapıldı.
2.
Posicor ilacı var& 1997 yılında yüksek tansiyon tedavisi için onaylandı. Onaylanmadan önce sunulan bilimsel verilere göre, deneylerde Posicor kullanan insanlarda, plasebo (yalancı ilaç) kullananlardan daha fazla ölüm vakası görüldü. Fakat bu gerçek, FDA"nın ilacı onaylamasına engel olamadı.
3.
british medical journal dergisinde yayınlanan yazısında "Bextra Vioxx"tan farksızdır. Pfizer bu bilgiyi samanaltı etmeye çalışıyor." dedi. Hemen ardından, COX2 inhibitörlerinin güvenliğini değerlendiren paneldeki görevinden alındı. Sonuçta panelde COX2 inhibitörleri lehine daha fazla oy çıktı. İşte ilaç şirketleri oylarla kazanıyor, bilimle değil.
Aslında bu söyledikleri yeni şeyler değil. Ta 1833 yılında New York Star gazetesi ilaç reçetelerinin "legal cinayetleri örten bir perde" gibi hizmet ettiğini yazmıştı.

İşte doktorların işin neresinde olduğunun ve bu legal cinayetlerin birinci uygulayıcısı olduğunun en güzel kanıtı bu alıntıda;

Yapılabilecek çok basit ve etkili bir şey var. Şirketlerin çok büyük güce sahip olduğu doğrudur. Toplum ve tıp çalışanları reçeteli ilaç hizmetkârı olmaktan vazgeçerlerse bu güç bir gecede sıfıra iner.

hiçbir üfürükçü bir insanın ölümüne yol açmaz ama doktorlar milyonlarcasının ölümüne göz göre göre sebep veriyor! birde üfürükçülere kızarız!

kitaptan alıntıya devam;
İnsanlar reçeteli ilaç kullanmak yerine doğal tedavi yöntemlerini araştırmalı. O kadar çok farklı tedavi yöntemi var ki& Ne yazık ki tıp eğitimi müfredatından doğal tedaviler 80 sene önce kaldırıldı. Yeni yetişen hekimler, kendileri özel çaba harcamadıkça büyük bir hazineden habersiz yetişiyorlar.
[QUOTEPlutzer ödüllü sahibi Paul Star'ında dediği gibi, hekimlerin iş güvencesi, hastayla hekim arasındaki uçurumdur. Aslında, sağlıkla ilgili temel bilgiler birkaç temel prensibe dayandırılabilir. İnsanlar kendi sağlıklarıyla ilgili kararlarını kendileri verebilir. Bu da, ilaç şirketlerinin elindeki gücü sıfıra indirir.[/QUOTE]

Çark nasıl kurulmuş sosyal güvence ile;
Sağlık sigortası bir illüzyondur. Gerçekte, hekimlerin ve ilaç şirketlerinin güçlerini tekelleştirmelerine yarar. Reçeteli ilaçların kullanımını dayatır. Eğer bir insanın sağlık sigortası varsa sanki otomatikman reçeteli ilaçları seçmelidir. Yatırımlarının geri dönüşünü ancak bu şekilde alır. Dolayısıyla, çoğu insan doktorun buyruklarını sorgulamaz. Başka alternatif de araştırmaz. Kendisini hasta eden hapı yutmaya devam eder. Sağlık sigortasına sahip olmak, diğer seçenekleri ortadan kaldırır.

EN ÇARPICI ALINTI

"Reçete edildiği gibi kullanıldığında ilaçlar terör, trafik kazaları, AIDS ve uyuşturucuların sebep olduğu toplam ölümden daha fazlasına neden olur". Bu ifadenizi biraz açabilir misiniz?Journal of the American Medical dergisinde birçok bilim adamı, Amerika"daki en büyük ölüm sebebinin reçeteli ilaçlar olduğunu yazdı. Buna rağmen halkın çoğunluğu, reçeteli ilaç kullanmanın gerçek faturasından bihaber.

İlk kullanılan ilacın yan etkilerini gidermek için ikinci bir ilaca başlanır ve ilaç köleliği bu şekilde katlanarak sürer gider.

Forumuzda benim gibi birçok kişi Supplement kullanıyor peki supplementlerin durumu???

Amerika"da medya, FDA ve ilaç şirketleri sık sık besin takviyesi üreticilerine saldırır. Oysa besin takviyeleri reçeteli ilaçlardan çok daha iyidir.

aileniz ya da sevdiğiniz insanlar arasında bu tip ilaç kullanan insanlar var mı? diye sorgulamamız gerkiyor...
50 yaşın üstünde yüksek kolesterol toplam ölümdeki artışlarla ilişkili değil! Hatta, daha da ilginci, düşük kolesterol ve ölüm arasında bir ilişki var. Araştırıcılar, kolesterol seviyesindeki her 1 mg/dl düşüşün ölüm oranını yüzde 14 yükselttiğini gösterdiler. Bu verileri hekimler görmezden geliyor. Kalbi atan herkese kolesterol ilacı yazılıyor.
kolestrol ne kadar yüksekse o kadar uzun yaşanıyor(muş)!

EFEDRİN NEDEN YASAKLANDI ACABA???
Efedra bitkisiyle ilişkilendirilen yan etkiler FDA-onaylı kimyasal ilaç Ephedrine"de görülmüştü. Obezite, astım ve bronşit tedavisinde ilaç şirketlerine büyük bir rakip oldu bu bitki. İlaç şirketleri milyonlarca dolar kaybettiler. Bu nedenle yasaklandığını düşünüyorum.
‘Biri Bizi Hasta Ediyor” adlı kitapta birer birer deşifre ediliyor. “İlaç, silah ve uyuşturucudan sonra dünyanın en kârlı sektörü. Sağlık hızla piyasalaşırken her şey para ile ölçülüyor, sağlık para ile alınıp satılan ticari bir hizmet haline geliyor.” Bu saptamayı biz değil, bilim adamı Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta söylüyor. Küçükusta, insan sağlığı üzerinde oynanan oyunları yazdığı son kitabı “Biri Bizi Hasta Ediyor” (Hayy Kitap) ile epey gündem oluşturacağa benziyor. Daha önce yurtdışında benzer kitaplar çıkmıştı. Ama ülkemizde ilk kez bir doktorun ağzından ekmek yediği sektörle ilgili saptamaları yer alıyor.
 
ÇOK GÜZEL BİR YAZI DİZİSİ OLUŞMUŞ teşekkürler castorpollux. evet yazdıklarınız az bile kalmıştır. örnek vermek gerekirse ben hastalandığım zaman hiç bir antiseptik ve ağrı kesici kullanmam çünkü insana zararını biliyorum fakat bizim türk insanı leblebi atar gibi gelip ilaç yadırmaktadırlar bırakın vucudnuz kendi direnç kazansın haa aşı aşıya saygım sonsuzdur. tavsiyede ederim faydalıdır.

gelelim sahte ve gerçek ilaç piyasasına evet yazdıklarınız doğrudur hatta eksik neler döndüğünü anlatabilirm fakat hukuki sonucunu bilmiyorum adminler izin verirse yazmak isterim bir sorun doğururmu?

cevabımı yanıtlarsanız başlamak isterim..
 
ÇOK GÜZEL BİR YAZI DİZİSİ OLUŞMUŞ teşekkürler castorpollux. evet yazdıklarınız az bile kalmıştır. örnek vermek gerekirse ben hastalandığım zaman hiç bir antiseptik ve ağrı kesici kullanmam çünkü insana zararını biliyorum fakat bizim türk insanı leblebi atar gibi gelip ilaç yadırmaktadırlar bırakın vucudnuz kendi direnç kazansın haa aşı aşıya saygım sonsuzdur. tavsiyede ederim faydalıdır.

gelelim sahte ve gerçek ilaç piyasasına evet yazdıklarınız doğrudur hatta eksik neler döndüğünü anlatabilirm fakat hukuki sonucunu bilmiyorum adminler izin verirse yazmak isterim bir sorun doğururmu?

cevabımı yanıtlarsanız başlamak isterim..
insanların sağlığı söz konusu olunca bence daha açık sözlü olmalıyız...forumda belki birçok arkadaş ya kendi ya da sevdiği insanlar sizin bahsedeceğiniz tehlikli ilaçlardan kullanıyor olabilirler bu durumda onlarca, onlarca kişiden yayılacak bilgi ile yüzlerce insanın daha fazla zarar görmesini engellemiş olursunuz...

çok basit bir örnek vermek gerekirse her nekadar da konuyla alakalı olmasada anapolon adlı ilacı kullanmayı düşünen arkadaşlara site yöneticileri başta karşı çıkmış ve böylelikle ilacı kullanmayı düşünen kullanan insanların sağlığını korumuşlar
...
Anapolonun zararlarini bir oku ondan sonra neye adim attigini iyi anlarsin.

Büyük kalici yanetkileri göze alirsan vucuta neredeyse su tutmadan baska bir etkisi olmayan bir ilaci almak ne kadar mantiklidir sence ?

Anapolon en fazla yanetkisi olan ilaclar arasinda ilk siralarda.
 
yazmalımıyım bir sorun oluşturmaz değilmi..
 
sen yaz atakan.sorun oluşursa zaten direk silinir.yazmayın diyen varsada en azından özele bana yaz ki birşeyler öğrenelim piyasa hakkında.
 
öncelikle makalemize aşağıda yazılanlar tamamen hayal ürünüdür diyelim.

sağlık sektörünün 3 kağıt olmasının neden leri hepinizin bildiği gibi "para" hertürlü balanın altında yatan tek neden.

bu nedenle sağlık sektörünün dalaveresi başta bulunan prof ve tabibler odasından kaynaklanmaktalar. herbir aylık gelirleri 80.000 ytl nin üzerindedir. çoğunun ve fazla doktor çıkması için öğrenim sistemin aşağı çekilmesini istemezler. neden hepinizin bildiği üzere nerde çokluk orda bokluk.

ben şahsen görmüş değilim fakat halkın sağlığıyla nasıl oynandığını bizzat çok değerli mehmet hocamdan öğrenmiş bulunmaktayım. çünkü birgün sizinde başınıza gelecek bunu gözardı edemezsiniz derdi hep anlatır dururdu türkiyenin nasıl bir bozuk avrupa düzenin kölesi olduğunu ve 4 trilyon dolarlık bir pazarın paralarının çeşitli yollarla avrupaya taşındığını.

bizi ilgilendirenlerle başlamak isterim çünkü %40 devleti %60 ı bizi ilgilendirmekte devlet başının çaresi bakamaz çünkü onlarda burdan nemalanmaktalar..

gelelim bizi ilgilendiren ilaç sektörüne. A dan Z sine...

her firma tıp litaretürüne girmiş ilaçları piyasaya aynı farmalojik özelliklere sahip ilaçları çeşitli fiyatlar sürmektedir. aralarındaki tek fark ise ya adamın vardır ister al ister alma derler onun alıcısı devlet hastanesinden çıkıyor zaten yada reklam giderleridir.

hocamın dediğine göre bu ilaç şirketleri her ülkeyi ele geçirmiş durumdalar ve özellikle yeni yetme devlet hastanelerine gönderilen bu doktorlara herzaman çantalı ancaları gönderir çeşitli çeşitli vaadlerle kendi ilaçlarını yazdırırlar ve böylece 5 para etmeyen ilaçlarını rekor fiyatla satarlar örneğin bi gün bi ilaça ihtiyacınız olsun antiseptikleri ele alalım. gidin eczacılar herseyi bilirler yazılan ilaça bakınız sonra sorun aynı özelliklere sahip başka bir ilacınız varmı uygun olsun değin aynı mg lık ilaçı 4/1 fiyatına alacaksınız.

bu yazdığım fiyat değer indexi..
 
Arkadaşlar ben 19 yaşında bir medikal şirketine ortak olup, sağlık sektöründe kısa süreli de olsa bir tecrübe yaşadım. Atakan eksik söylemiştir fazla değil. Daha neler neler var..... Yazık bu ülkeye, ve yazıklar olsun şeref yoksunu insanlara.....
 
Back
Yukarı